• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Türkiye gerçekleri

15 Nisan 2020
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Hem fert, hem devlet olarak olağanüstü günlerden geçiyoruz. Dünyayı tesiri altına alan, günlük hayatı felç eden ve çaresi tam olarak bulunamayan bir salgın hastalıkla karşı karşıyayız. Bu salgın hastalık, birçok ülke gibi, bize de ulaştı. 

Devletimiz, sürecin en başından beri, en üst seviyede, teyakkuz halinde bulunuyor. Tedbir ve hamleleri halen devam ediyor. Elbette can-ı gönülden destekliyoruz. 

Bununla birlikte: Gelişmeler, millet ve memleket adına, oldukça dikkatli olmamızı gerektiren bir noktaya geldi. Artık tehlike, şurada veya burada değil, kapımızın önünde. Hanemizin içine girmek için fırsat kolluyor. Nasihatlere kulak vermezsek, çok daha sıkıntılı günler bizi bekliyor.

Öte yandan, inanıyor ve biliyoruz ki, dert de, derman da Allah’tandır. Bizlere düşen umudumuzu, yani kendimizi ve ülkemizi korumaktır. 

Anahtar kelimeler: Tedbir ve sabır. Bir defa da tersinden söyleyelim: Bize söylenen tedbirleri ciddiye alırsak, kapımızı içeriden kilitli tutarsak, inşallah, bu musibetten en yakın zamanda kurtulabiliriz.

Kötü zamanların iyi tarafları da vardır. Ak ile kara, dostlar ve diğerleri ortaya çıkar. Renkler ve saflar belli olur. Kim nerede ve nasıl duruyor, neyin peşinden gidiyor, bilinir hale gelir. Böylece, kime itimat edebileceğinizi öğrenirsiniz.

Milletin bir ferdi olarak yaşananları, yaşadıklarımızı takip ediyoruz. Memleket siperini dolduranları da, başkasının ağzıyla konuşanları da görüyoruz. Millet, yani irfan ve izan sahibi makul çoğunluk. Başkası, yani milletin dışındaki her şey. 

İkinci grupta yer alanlar: Milleti, memleketi, devleti zerre umursamıyorlar. Millete ve devlete destek verenleri karalamayı, muhalif olmak sanıyorlar. 

Sıkıntılı zamanlarda milletin karşısına geçmekle, kıyamet günlerinde memleketi zor duruma düşürmekle veya zor durumdaymış gibi göstermeye çalışmakla muhalif olamayız. Başka bir şey oluruz. Olmayalım.

Güya, sağ veya sol dünya görüşüne mensuplar. Fakat ne hikmetse sürekli emperyalist ve kapitalist ülkelerle paralel hareket ediyorlar. Şimdi buna ne diyelim?

Belki şunu: Partizanlık günlerinde değiliz. Bize lazım gelen yıkıcı değil, yapıcı muhalefettir. Hatalar elbette eleştirilmeli, kusurlar dile getirilmeli ve ihmaller söylenmelidir. Bütün bunlar ülkemizin aleyhine olmayacak, birliğimizi zedelemeyecek şekilde yapılmalıdır. 

Eksikler, beklenmedik sorunlar ve ihmaller olabilir, olacaktır. Bazen yanlı veya yanlış kararlar alınabiliyor. Bunları alkışlayacak, onaylayacak değiliz. Öte taraftan eleştiri ile düşmanlık, protest ile saldırı aynı dünyaların kavramları değildir. Biri yapıcı, diğeri yıkıcıdır. Bu büyük fark, her daim hatırda tutulmalıdır. 

Sezai Karakoç, Gün Saati isimli eserinde, eleştirinin nasıl olması gerektiğini şöyle anlatıyor: “Eleştirmede ölçü, bence, insanın kendini eleştirilenin yerine koyması olmalıdır. Şartları hesaba katmak, eldeki imkân ve vasıtaları iyice hesaplamak, yani adaletten ayrılmamak, eleştiri sağlığının ve ahlakının ilkeleri arasında anılsa yeridir.”

Nereye varmak istiyorum? Şuraya…

Bu büyük salgın hastalık, sadece senin veya benim değil, muhterem büyüklerimizin, kıymetli atalarımızın ve aziz milletimizin geleceğini tehdit ediyor. Devletimiz hem yaşatmaya, hem de yaşamaya çalışıyor. Bunun için büyük bir gayret sarf ediyor. Üstelik kimseye muhtaç olmadan, kimseye muhtaç etmeden. 

Türkiye’den yardım talep eden ülke sayısı yüz civarında. Ülkemizin, bu yazı kaleme alındığı ana kadar, yardım gönderdiği ülke sayısı ise yirmi sekiz. Büyük devletler olarak bildiğimiz Amerika, İngiltere, İspanya, İtalya, Çin ve Almanya bu ülkelerden sadece birkaçı. Bosna, Kosova, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Bulgaristan ve Filistin de bu listede yer alıyor. Hatta Ermenistan bile.

Hal böyleyken: Eleştirecek bir şey bulamayanlar, bu yardımların üzerindeki ambleme, devlet-millet dayanışmasıyla yürütülen kampanyaya veya bir bakanın bir sözüne odaklanıp, tüm gücüyle saldırıyor. 

Sadece sosyal medya değil, bazı gazete ve televizyonlar; her fırsatta olay çıkarıyor, yalan haber üretiyor ve türlü senaryoları deniyorlar. 

Aziz Mahmut Hüdayî Efendi şöyle söylüyor: “Günler gelip geçmekteler / Kuşlar gibi uçmaktalar.”

Velhasıl: Günler ve dertler, bir gün gelip geçer. Hainler de öyle. Bu da geçecek inşallah. 

Kalıcı olan olaylar ve insanlar değil, sadece tavrımız ve duruşumuzdur. Bâki olan hainler değil, millet ve memlekettir. 

Söyleyelim ve bitirelim: Türkiye, sadıklar yurdudur. Başındaki bunca musibete rağmen büyük bir devlettir. Sadıklardan olalım, devletimizin büyüklüğünü koruyalım.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Vatanperver

Burası Türkiye kardeşim senin haberin yokmu? burada çakal, soysuz, hain hiç bitmez.

CERRAH

Ayhan bey, sadık olun dedikleriniz iflah olmaz Türk-İslam düşmanlarıdır. KOVİD-19'a rağmen her türlü ihanet ve düşmanlığı sergilemekteler. Sırf fetöcü ve sabataycı, deşifre olmuş olmamış subaylar vasıtasıyla Reis'imizi ve Hükümetimizi indirmek için uzun süreli sokağa çıkma yasağı istiyorlar. 36 şehit ve mezkur hastalık, sokak eylemlerine set çekti. Şüphesiz içlerinden sırat-ı müstakimi bulanlar vardır (Ilgaz ZORLU gibi). Ancak ekserisi halen kötü huylu tümör!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23