• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Mısır’da olan, Türkiye’de bitmeyen

19 Haziran 2019
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Örgütlü kötülüğe maruz bırakılan bir coğrafyada yaşıyoruz. Aklımıza ve hayalimize gelmeyen her türlü çirkinlik başımıza geliyor. Konu İslam ve özne Müslümanlar olunca, her türlü özgürlük ve insan hakları askıya alınıyor. Yüz yıldır, bu durum, böyle devam ediyor.

İslam dünyasına liderlik veya rehberlik edebilecek iki ülke var: Türkiye ve Mısır. Her iki ülke, bu önem ve potansiyelleri sebebiyle, her daim Batı’nın yakın takibi altında olmuşlardır. Türkiye ve Mısır’ın birlikte hareket etmesi, İslam coğrafyasında yaşanan birçok sıkıntının bertaraf edilmesini sağlar. 

Durum bu olunca, başımıza şu oluyor: Türkiye ve Mısır’daki yerli ve milli kadrolar ne zaman elini taşın altına koysalar, ne zaman milli irade beyanında bulunsalar ve ne zaman tam bağımsızlık çabasında olsalar; içerden ve dışardan, müdahaleye maruz kalıyorlar.

Şehit Muhammed Mursi’nin başına gelenleri düşünelim. 

Mısır’ın seçilmiş ilk ve tek Cumhurbaşkanı, zorla yönetimden uzaklaştırıldı. Sistemli ve haksız suçlamalara maruz bırakıldı. Mısır zindanlarında, yıllarca, kötü koşullar altında tutuldu. Tedavisine bile müsaade edilmedi. Bu suretle, 17 Haziran’da, zalimler tarafından şehit edildi.

Bu üzücü gelişme üstüne, ancak şunu söyleyebiliriz: “İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn.”

Hakkını arayan Müslüman Kardeşler teşkilatının mensuplarına neler yapıldığını da hatırlayalım. 

Mısır’daki darbeciler, Müslümanların kardeşliğini tehlikeli görüp, Müslüman Kardeşler teşkilatını “terör örgütü” olarak ilan etti. Müslüman Kardeşler mensuplarının çocukları, keskin nişancılarla şehit edildi. Yaşlıların çenesi kırıldı, kafası ve gözü patlatıldı. “Kork, Allah’tan korkmayandan!” dedirten, daha nice zulümler yapıldı, yapılıyor.

Mısır’daki silahlı adamlar, sadece yönetime değil, özgür Filistin’e giden yola el koydular. Zalimler, sadece Mursi ve arkadaşlarına değil, Kudüs’ün kurtuluş gününü görme inancına darbe indirdiler.

Velhasıl: Mısır’daki askeri darbe, bu ülke için iyi olmadı. Bu darbe, Filistin için de iyi olmadı. Modern Firavunların darbesi, her şeyden önce, İsrail için iyi oldu. Seçilmiş hükümeti devirenler, hakkını arayan sivillerin üzerine ateş edip sayısız insanı öldürenler, bugün, kimler tarafından ağırlanıyor ve himaye ediliyorsa, işte onlar için iyi oldu.

Yeri gelmişken…

Mısır’la aramızdaki dini, tarihi ve kültürel bağlara ilaveten, bir de şu gerçek var: Müslüman Kardeşler teşkilatı, Milli Görüş hareketinin öncüsü, öğretmeni, ağabeyidir.

Milli Görüş hareketinin mensupları, Prof. Dr. Seyyid Kutub ve Hasan el-Bennâ okuyarak yetişmişlerdir. Yoldaki İşaretler eserini bilmeyen, okumayan Milli Görüş mensubu var mıdır?

Muhammed Mursi’ye ödetilen bedelin sebeplerinden biri de Türkiye’ye yakın durması ve birçok konuda ortak hareket etmesidir. Bu sebeple, Muhammed Mursi ve İhvan’a yönelik her haksızlık, Türkiye’ye karşı atılmış bir adım ve verilmiş bir mesajdır.

Nurettin Topçu, Temmuz 1967 yılında kaleme aldığı İslam Davası ve Yahudilik başlıklı yazısında şunu söyler: “Mısır-İsrail boğuşması bir başlangıç, hem de bir ihtardır. Daha çok tekrarlanacak, etrafındakiler isteseler de istemeseler de bu ateşe karışacaklardır. İsrail orada durdukça, İslam ve Türk dünyası tehlikededir. İstikbal ya birinin, ya ötekinindir.”

Aynı dönemde, Prof. Dr. Necmettin Erbakan da Siyonist tehlikeye dikkat çekmiş, İsrail bölgede durdukça, sadece Arabistan, Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, Mısır ve Lübnan’ın değil; Türkiye’nin de rahat edemeyeceğini söylemişti.

Şunu anlatmak istiyorum: Oyun büyük, tuzak derindir. Kuşatma tamamlanmış, büyük savaş başlamıştır. Filistin’de, Mısır’da, Irak’ta ve Suriye’de. 

Geriye bir tek Türkiye kaldı. Peki, bizler, tehlikenin farkında mıyız?

Bazı kesimlerin hükümete yahut iktidar partisine olan sevgisizliği, Suriye’deki katil Esad rejimini ve Mısır’daki darbeyi desteklemeye kadar vardı. 

Bazıları da “Filistin’den, Irak’tan, Suriye’den, Mısır’dan bize ne?” diyor. Bunu söyleyenler, yaklaşan tehlikenin, elbette farkında değiller. 

Biliyorum: Sağıra söylenilecek, köre gösterilecek bir şey yoktur. Belki şu: Sadece zulmedenler veya destek verenler değil, susanlar, haksızlığa kayıtsız kalanlar, “Bize ne?” diyenler de “insanlığını kaybedenler” listesinde yer alacaktır.

Sözümüz, milletimizin büyük çoğunluğunadır. Milletimiz şunun farkında olmalıdır: Türkiye ve Mısır, yöntemleri farklı görünse de, aynı hamleye sahne olmuşlardır. Mısır’da olan, Türkiye’de bitmeyen aynı kirli ve büyük oyundur. 

Mısır, en azından şimdilik, oyunu kaybetti. Büyük çöküşü yaşıyor, aslını inkâr ediyor. İstiyorlar ki, Türkiye’de böyle olsun. Aralıksız devam eden saldırılar, Türkiye’nin toparlanıp ayağa kalkmasına, bağımsızlığına engel olmak içindir. 

Yapılması gereken bellidir: Bizler, millet ve memleket sevdası, ümmet derdi olanlar, sebebi ne olursa olsun, kırgınlığı ve rekabeti bir kenara bırakmalıyız. Bedeli ne olursa olsun, haklının yanında, haksızın karşısında yer almalıyız. 

Türkiye, bütün partilerin ve kişisel beklentilerin üstündedir. Acilen ve ihtiyaçtan, toplu bir duruş sergilenmeliyiz.

23 Haziran, Türkiye’den Mısır çıkarmak isteyenlere, “Darısı Erdoğan’ın başına” diyenlere, bunların yerel ve uluslararası işbirlikçilerine karşı, tek vücut olduğumuzu göstermek için önemli bir fırsattır. Fırsatı kaçırmayalım, İstanbul’a ve Türkiye’ye sahip çıkalım.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23