• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Bazı mühim şeyler…

19 Aralık 2018
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Son yazımızda, şunu söylemiştik: Said Halim Paşa, sadece hastalığı teşhis etmekle kalmamış, tedavi reçetesini de vermiştir.

Buradan devam edelim. 

Said Halim Paşa, bizi kurtaracak olan tek şeyin İslam olduğunu söylemiş, Batı taklitçiliğini şiddetle eleştirmiştir: “Türkler, Avrupa ile temasları neticesinde, düşmüş oldukları uyuşukluktan silkinip uyanmak istediler. Fakat bu noktada mâzilerindeki büyüklüğü meydana getiren kuvvetin İslam olduğunu unutarak, bu mazinin Batı’dan geri geleceğini zannettiler.

Selameti, daha önce buldukları tarafta, yani İslam’ın ahlak, yaşayış ve siyasetinde arayacakları yerde, Batı’nınkilerde bulacakları fikrine kapıldılar.” (İslamlaşmak, Sayfa 199-200)

Geri kalışımızın sebeplerinden bahsedildiğinde, bazıları, ilk ve en önemli gerekçe olarak önümüze dine uymamızı koyuyor. Ancak asıl sebep, dine uymamız değil, uymamamızdır. 

Said Halim Paşa, geri kalışımızın sebebini izah ederken, şunları söylüyor: “İslâm’ın geçmiş asırlardaki azametini kuvvetten düşüren çeşitli sebepleri, ortaya döküp saymaya bugün imkânımız yoktur. Fakat bu gerilemenin günümüzdeki sebeplerini araştırıp tetkik edebiliriz. 

Mesele bu şekilde ortaya konunca, şimdiki geriliğimizin, dinimizin emirlerine lüzumu kadar önemle bağlı bulunmayışımızdan ileri geldiği görülüyor.” (Taassup, Sayfa151)

Değerlerimize zarar verenler, ahlaksızlığı teşvik edenler, insanları maddiyat düşkünü haline getirdiler. Başımıza gelenleri, bir de, Said Halim Paşa’nın kaleminden okuyalım: “İlim ve fennin son buluşlarının bize meçhul kalması, millî gelişmemizi durdurmuş ve bizi Batılı milletlere nispetle geri bir duruma indirmiştir. Bu hale âlimlerimiz ve ileri gelenlerimiz sebep olduğuna göre, onların suçlanması lazımdı. Fakat öyle olmadı. Bütün hayatımız ve ahlâkımız, dinimizin eseri olduğu için, bu hale düşmemizin suçlusu olarak da dinimiz gösterildi.

İslâm dininin parlak bir medeniyetle insanlığı yükselttiği, Osmanlı Devleti’ni emsalsiz bir ihtişamla kurduğu, zamanımızda hayranlık duyulan Batı medeniyetine bile herkesin bildiği yardımlarda bulunduğu gerçeği unutuldu. Bu yanlış zanna düşenler, İslâmiyet’in ilerlemeye engel olduğuna hükmettiler.

İçtimaî geriliğimiz sebebiyle, memleketin başına gelen felaketler, birtakım inkılapçıların çıkmasına sebep oldu. Bunlar da, millî kurtuluş ve selâmetimizin temini Batı ilerlemesinin esas kaynağı sandıkları maddeciliği ve dinsizliği, milletimize tatbik etmekte aradılar. Böylece, ıslâhat namına yapılan bütün icraatlar, az çok din aleyhtarı bir mahiyet almaya başladı.

İşte memleketimizin hali, bu yeni zihniyetin eseridir. Maddeci ve dinsiz inkılaplar sonunda alt üst olan ve anarşiye sürüklenen sosyal durumumuz, İslam ülkelerinde dinin, gayrimüslim memleketlerle kıyas kabul etmeyecek derecede fevkalâde bir önemi olduğunu kesin şekilde gösterdi.” (Cemiyet Buhranımız, Sayfa 119-120)

Farkında mısınız: “Eğitim şart” diyenler, maneviyatı değil, maddiyatı öncelediler. Netice olarak, eğitim seviyesi ile birlikte, maddiyata düşkünlüğümüz de arttı. Artık iliklerimize kadar maddiyatçıyız. Maddiyatçı olan bir toplumda, din, ahlak ve maneviyattan bahsetmek, kışın, soğuk su satmaktan farksızdır. 

Şuna iman ediyoruz: “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d, 11)

Toplumun düzelmesi için herkes önce kendini düzeltmeli. Said Halim Paşa, bu hususla ilgili olarak, şunları söylüyor: “Vatanımızın bulunduğu kötü durumdan, en büyükten en küçüğe kadar herkese, mevki ve önemine göre bir mesuliyet payı düşmektedir. Vatanın başına gelen felaketler, vatan evlatlarının ahlakî noksanlığı sebebiyledir. Bu noksanlık, anavatana karşı olan vazifelerin yerine getirilmesini önlemektedir.

Kısacası, her ferdin, mevcut kötülüklerden kendi hissesi kadar mesul olduğunu ve bu kötü durumun, ancak kendini düzeltmeye çalışması ile ortadan kalkabileceğini kabul ve itiraf etmesi lazımdır. Bunun gerçekleştiği gün, kurtuluş yoluna doğru büyük bir adım atılmış olacaktır.”

Sözü daha fazla yormayalım, artık toparlayalım.

Şunu anlatmak istiyorum: Bizi biz yapan şey, dindir, İslam’dır. Türklüğü dilinden düşürmeyen, buna karşılık İslam ile arası iyi olmayan birinin davasında samimi olması beklenemez. 

Bu da son olsun: Yaşadığımız sorunların çözüme kavuşması için, tekrar İslamiyet ile aramızdaki mesafeyi kaldırmamız, yeniden Müslüman olmamız şart.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23