Ayıptır, günahtır
Birkaç haftadır, Makedonya hükümetinin, bu ülkedeki FETÖ yayın organına sübvansiyon girişiminden bahsediyoruz. En son, hükümetin küçük ortaklarından Türk Hareket Partisi’nin bu konu hakkındaki tutumundan, duruşundan bahsettik. Söylediklerini samimi bulmadığımızı ifade ettik.
THP Genel Başkanı ve Milletvekili Enes İbrahim’in, 17/25 Aralık’tan 15 Temmuz’a kadar olan süreçte kendi yayınladığı mesajları paylaşarak, ne kadar samimiyetsiz olduğunu açık bir şekilde ortaya koyduk.
Müsaade ederseniz, bu hafta da devam etmek istiyorum. Ben uzatmıyorum, konu uzun!
Evet, gerçekten uzun bir konu. Aynı zamanda önemli… Öyle olmasa, konu, Adalet Bakanlığı’mıza iletilmezdi.
Neyse, sözü uzatmayalım: Kaldığımız yerden devam edelim.
Şurası kesin: Müslüman Türk milletinden hain çıkmaz. Vatana ihanet edenlerin ve hâlâ etmeye devam edenlerin, dolayısıyla ‘hain’ olanların secerelerine baktığımız vakit, bunu daha iyi anlarız.
Listeye, şu veya bu şekilde, doğrudan veya dolaylı olarak hainlere destek verenleri de ilave edebiliriz. Edelim.
“Türklük” adına yola çıkanların vardığı yer, maalesef gittiklerini söyledikleri yer değildir. Yola çıkmak ile yoldan çıkmak arasında küçük bir fark vardır.
Birde şu: Muhalefet etmek ile düşmanlık etmek aynı şey değildir. Arasında büyük bir fark vardır.
Şimdi size konuyu daha iyi kavramak için somut bir örnek verelim. Beyefendinin sosyal medya hesabından paylaştığı mesaj aynen şöyle: “Bugün Üsküp Türk çarşısında gezerken esnaflar arasında Süleyman Baki’nin hırsız olduğu konuşuluyordu. Süleyman Baki’nin hırsızlığı bugün değil daha Deniz Feneri davasında ortaya çıkmıştı.” (25 Aralık 2013)
Bu örnek ikna edici olmadıysa, başka bir mesajını okuyalım: “Allah’tan korkmayan hoca. Kendini Belediye Başkan Yardımcısı olarak tanıtan, camiyi kirli siyaset için kullanan Murat Paşa Camii Vaizi Süleyman Baki mal varlığını resmi kurumlardan gizlemektedir.
Başta Bursa Belediyesi olmak üzere birçok kurum ve kuruluşu sömüren Süleyman Baki, gün geldiğinde hesap vermekten kaçamayacak. İHH Vakfı ve Deniz Feneri gibi derneklerden kişisel çıkar sağlayan Süleyman Baki, hesap verme günün yaklaşıyor. Allah’tan korkmayan sözde bu din adamını camilerden de uzaklaştırmak gerekir. Yakında diğer yolsuzluk belgelerini paylaştıkça bu kişinin aile yakınlarını dahi nasıl kazıkladığını herkes görecektir.” (23 Ağustos 2015)
Alıntılarda bahsi geçen isimleri tanımayabilirsiniz. Sorun değil. Zaten beyefendinin asıl derdi, bu isimler değil. Asıl dert, tıpkı FETÖ stratejisinde olduğu gibi, kurumlar ve devletimiz üzerinde soru işareti oluşturmak.
İşte bu yöndeki mesajlardan bir tanesi: “Yine bir kez daha görüyoruz ki Makedonya Türkleri için yapılan yardımlar Allah rızası için değil, rant içinmiş.” (6 Mart 2014)
Peşin hükümlü olduğumu düşünüyorsanız, bu mesajdan sadece on dakika sonra yapılan, bir diğer mesajı okuyun: “2002 yılından beri AKP Hükümeti Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına hizmet etmeyi öğrenemedi, fakir olan Makedonya Türklerini kendi rantları için kullandı.”
Bu yaklaşım, hiç de yeni değil, eski bir mesele: “Bayrampaşa, Osmangazi ve Bursa Büyükşehir belediyelerinde yolsuzluk araştırması yapılacak mı?” (25 Aralık 2013)
Zaten tahmin etmişsinizdir ama biz yine de söyleyelim: Bu paylaşımlar, THP Genel Başkanı Enes İbrahim’e ait.
Durum bu olunca, soru şu oluyor: Diyelim ki, şahıslar ile sorununuz var. Devletimizden ve milletimizin kurumlarından ne istiyorsunuz?
Bir soru daha: İslam ve Türklük için yola çıktığını söyleyen biri, nasıl olur da bu şekilde temelsiz ithamlarda bulunur?
Kuşkusuz, daha birçok soru akla geliyor: Anavatanın hükümetini küçük düşürmek ya da mütedeyyin camiaya haddini bildirmek için elinden geleni ardına koymayanlar, neden aynı hassasiyeti Hıristiyanlara karşı göstermiyor?
Bir zamanlar İslâm beldesi olan bölge elden gitmiş, Hıristiyanların eline geçmiş, oradaki İslâmi hayat felç olmuş, Müslümanlar büyük oranda kan kaybetmiş… Bütün bunlar gün gibi ortadayken, uğraşman gereken bunlarken, bir Müslüman olarak hâlâ Müslümanlarla uğraş! Olacak iş mi bu?
Ne yazık ki, durum şu: Din kardeşliği ile menfaat karşı karşıya geldiğinde, kazanan genellikle menfaat oluyor.
Din kardeşliği yıkılırsa, akıl ve izan yok olursa, vatan ve millet gayretinin yerini kişisel ikbal ve istikbal kaygısı alırsa, bütün bunlar olur. Daha fazlası da…