Siz kimsiniz ve kimi kimin ülkesinden kovuyorsunuz?
Siz kimsiniz ve kimi kimin ülkesinden kovuyorsunuz?
Yüksel Tokur
Hani, yıllardır özellikle Akit Medya için: “Çok sertsiniz, hoşgörüsüzsünüz, kindarsınız, tahammülsüzsünüz, ötekileştiriyorsunuz, bizim içmemizden, kıyafetimizden size ne?” gibi ifadelerle saldıranlar var ya..
Aslında suç bastırma lakırdılarından başka bir şey değil bu söylemler. İstedikleri kadar içiyor, istedikleri gibi - yatak odası kıyafetinin de ötesinde- giyiniyor, özgürlük adı altında da birçok rezilliklere imza atıyorlar. Tüm bunları da laiklik ilkesi gereğine kendilerine hak olarak görüyorlar..
O kadar da ön yargılıydılar ki; Ak Parti ve RTE iktidara gelirse kadınlar çarşafa sokulacak, içki içmek zinhar yasaklanacaktı!
Hani RTE diktatördü? 23 yıldır hangi özgürlüğünüz kısıtlandı? O kadar özgürsünüz ki,
sütyenle bile okula gelebiliyorsunuz!
Oysa ki, yıllar yılı sırf “başörtülü” diye kız çocuklarının okumasına dahi izin vermediniz.
Değil sınava girmek, okulun bahçesine bile almıyordunuz.
O kadar ileri gitmiştiniz ki: “Başörtülüler ve köpekler giremez.” Genelgesi bile yayınlayarak, güya başörtülüleri aşağıladığınızı da unutmadık.
Bakın daha hafta sonu şort ve sütyenle geleni bile sınava kabul eden bir yönetim var. Daha ne kadar özgür olmak istiyorlar? Anadan üryan mı?..
Alın işte… Yine bitmeyen bir kin ve tahammülsüzlük daha.. Denizli Büyükşehir Belediyesi Halk Otobüsünde açık bir kadın, yanında iki yaşındaki çocuğu olan tesettürlü genç bir kadına, önce sözlü sonrasında fiili olarak saldırdı. Söylediği aptalca söze bakar mısınız: “Bu ülkeden defolun, istemiyorum sizin gibileri!” Şimdi bu şirret kadına zeytin dalı mı uzatalım?..
Ya kimsiniz siz? Bu cüreti, hakkı nereden buluyorsunuz? Hani özgürlükçüydünüz? Ama yoookk.. Özgürlük sadece size özel.. Dininin gereği gibi kapanana özgürlük yok öyle mi? Siz var ya, Allah korusun bu ülke işgal edilse: “Hoş geldiniz, biz de sizdeniz” diyecek kadar da alçalırsınız.
Halbuki Kurtuluş Savaşı’nda, bugün torunlarını ülkeden kovmaya çalıştığınız o yüreği vatan sevgisi dolu, başörtülü analar bacılar cephelere sırtlarında cephane taşıdılar. Çileyi onlar çekti, ülkenin kaymağınız sizler yiyiyorsunuz!
Ah sadece siz olsanız yüreğimiz o kadar yanmayacak. Bizler dost kazığı yiyerek kendi öz vatanında parya muamelesi görmüş garibanlarız!
Halkın oyuyla seçilip TBMM gelen başörtülü vekil Merve Kavakçı için kapkara bir surat ve zalimane bir sesle: “Bu hanıma haddini bildirin!” diyerek Meclis’ten kovan ne eder acaba şimdi toprağın kara bağrında?..
Hadi onu da anlarız da; ya yıllarca bizden görünüp oy alarak Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamına getirilen Isparta İslamköy’lü nurlu (!) Süleyman’ı hayırla mı şerle mi yâd edelim?..
28 Şubat zorbalarına boyun eğmiş, azılı başörtüsü düşmanı YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ü hem de iki defa YÖK Başkanlığına atamıştı. “Aferin.. Böyle devam et, daha çok zulmet” der gibi.
Kendisini “Yeter Artık Nemrut” diye eleştiren Akit Gazetesini de çok acele toplatmıştı.
Başörtüsüyle okumak isteyen kızlarımız için: “Arabistan’a gidin” diyerek kapıyı gösterdiğini de unutmadık.
Gittiği yerde: “Hoş geldin Nurlu Süleyman mı, yoksa Zalim Süleyman” diye karşılandı bilemiyoruz!
Eleştirinin de ötesine geçen söz ve fiillerin hukuk çerçevesinde hesabı sorulmalıdır.
Olmadık hakaretler edip, ülkeden kovmaya kalkanlar tahammüllü, bizler tahammülsüzüz öyle mi?.