• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Kur’an ilmi köleyi vali yaptı!

08 Temmuz 2021
A


Nusret Reşber İletişim:

Müslümanın tek gaye ve arzusu olmalı. Yaradan’ı razı etmek ve O’nun emrinin dışına çıkmamak. Sevgisi de öfkesi de bunun üzerine bina edilmeli, dahası Allah için sevmeli Allah için buğz etmeli; O’nun için vermeli ve O’nun için almalı…

Evet, kıyamet kopacağını bilse de bu idealinden ayrılmamalı. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın özel bir zamanı ve mekânı yoktur. Özel zaman ve mekânların olduğunu kabul etsek de onlar sadece birer vesiledir. O kadar!

Zira bu dünya hayatında kimin ne kadar yaşayıp yaşayamayacağını Allah’tan başkası bilmemektedir. Her an O’nun “haydi kulum yanıma, Ahiret yurduna gel” emrine hazır olmalı.

Ve hiç kimsenin de bunun için bekleyecek zamanı yoktur!

Hele hayrı, hayır işlemeyi hiç ertelememeli. Dünya işlerini asla ahiret işlerinin önüne almamalı.

Zamanı geldiğinde hayır işini evvela yap, sonra bak dünya işine! Korkma, dünya işine bir şey olmaz. Ama Ahiret işi kaçtı mı bir daha yakalayamazsın. O sebeple yüce Rabbimiz buyurmuş ya, “Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın!”, (2-Bakara 148) “…genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşuşun…” (57-Hadîd 21)

Rabbimizin rızasını kazanmada yarışmazsak, “daha zamanım var; yarın, öbür gün yaparım” dersek Allah’ın imtihanı olan olan Covid gibi musibetlerden biri (Allah muhafaza) başımıza sarılır, aslî ibadetlerimizi bile yapamayacak duruma geliriz. Zira düne kadar dikkat edemediğimiz, kıymetini bilemediğimiz ibadethanelerimize neredeyse korka korka gider olduk. “Saflarınızı sıklaştırın, yoksa aranıza şeytan girer” emri Nebi’leri bile buna mani olamadı; aramızda iki metre mesafede durarak ancak namazlarımızı kılabiliyoruz. O da soğumadıysak, hâlâ gidebiliyorsak camiye…

Evet, neredeyse bir yaz ayını daha ortaladık… Ama nasıl geçtiğini anlayamadık. Zira zamanın da kıymeti kalmamış.

Doğru dürüst yüz yüze eğitim imkânı bulamayan evlatlarımızın da bir senesi daha heba oldu gitti. Allah’tan Diyanet İşleri Başkanlığının açtığı yaz kursları, Hızır gibi yetişti. O da olmasa bu yılımız da tamamen boş geçecekti.

Şimdi gelin, Allah’ın bir rahmeti gereği bu fırsatları değerlendirelim ve es geçmeyelim. En hayırlı iş diye nitelendirilen işe koyulalım. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuşlar: “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Tirmizî)

Bu kurslar dinimizi, Allah’ın kitabı Kur’an’ı öğrenmek için (zaman darlığından) çocuklarımız için kâfi gelmese de yettiği kadar doğru değerlendirelim. Tatilimizi, sıla-i rahim ziyaretlerimizi buna göre ayarlayalım. Veya gittiğimiz yerlerde bunu ikmal edelim.

Yetmedi bizler de kendi eksiklerimizi tamamlayalım. Kur’an ve dini bilgisizliğimizi başka baharlara ertelemeyelim. Kısacık dünya hayatımızda kılavuzluk aracı olan Allah’ın kelamını, Kur’an’ını öğrenip hayatımızda tatbik etme gayretini kuşanalım.

İnanın, biz Kur’an’a sahip çıktığımız oranda Rabbimiz de bize sahip çıkacak ve bizi Kitabı gibi yükseltecek, yüceleceğiz.

Bunu bir örnekle taçlandırmak istiyorum.

Abdurrahmân b. Ebzâ el-Huzâî, Mekke’de doğmuş, babası gibi kendisi de daha önce köle olarak yaşamış, sonra azat edilmişti.

Fakat Kur’an-ı Kerim üzerinde ve dini konularda derin bilgi sahibi olmayı başarmış.

Bir gün Mekke Valisi Nâfi bin Abdi’l-Hâris, halifeyle görüşmek üzere şehirden ayrılırken onu kendi yerine vekil tayin etti. Mekke’ye elli km. uzaklıktaki Usfan’da Halife ile karşılaştığında, “yerine vali olarak kimi vekil bıraktın” diye sorduğunda Hz. Ömer’e cevaben: “İbn-i Ebzâ’yı vekil bıraktım!” dedi. Ömer (r.a): “İbn-i Ebzâ kimdir?” diye sordu. Nâfî:

“Azad ettiğimiz kölelerden birisidir” dedi.

“Yerine bir azatlıyı mı bıraktın?” diyen Ömer’e Nâfi‘, “Mekke halkı içinde Kur’an’ı en iyi okuyan ve ilâhî emirleri en iyi bilen odur” diye cevabını verdi.

Bunun üzerine Ömer (r.a) hayranlığını gizlemeyerek şu hadisi nakletti:

“Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): ‘Allah şu Kur’ân ile birtakım kimselerin kıymetini yükseltir, bazılarını da alçaltır’ buyurmuşlardı!” dedi. (Müslim)

Evet, yanlış duymadınız bir köle Kur’ân ilmi sayesinde kölelikten kurtuluyor ve Mekke’ye vali oluyor.

Bir hadiste şöyle buyurulmuş: “Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.” (Ebû Dâvûd, Tirmizî)

Basında ve sosyal medyada Din/diyanetten yoksun kalanlar, Kur’an kıraatiyle, okunan bir dua ile sıkça alay etseler ve bu değerlerimize karşı kinlerinden kudursalar da hakikat budur. 

Özellikle Korona belasından kurtulmak için Diyanet İşleri’nin başlattığı camilerde sela ve dua seferberliğine çok karşı çıkanlar oldu.

“Dua ile ülkeyi hastalıktan kurtaracağız” veya “Ülkeyi dua ile yönetiyoruz” 

Terörün, uyuşturucunun, kumarın ve ahlaksızlığın bin bir çeşidini görmeyenler; hatta yeri geldiğinde kol kola girip özgürlük(!) naraları atanlar, iş din/diyanete, Müslümanlara ve dini değerlere geldi mi hemen saldırı pozisyonu alırlar…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Haydar Önal

Ku'ran 'daki kelimelerin anlamını öğrenmessen Kur 'an ı anlamadan okursan Yüce Allah' 'ın yoluna oluna değil şirk yoluna girersin.

Hakan

İçki bir ayetle yasaklanıyor da kölelik yasaklanmiyor o devrin şartları öylemi ekonomik sebebler öylemi savaş şartları öylemi sorgulama inan ama inancını dayatmaya çalışma dünyada binlerce din var milyarlar inanıyor öylemi
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23