• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Arkadaşının dini senin dinindir!

25 Şubat 2021
A


Nusret Reşber İletişim:

İnsanı evrendeki diğer canlılardan farklı kılan temel özelliği Allah’ın büyük bir lütfu olan aklıdır.

Bu aklını gerektiği ölçüde kullanabildiği oranda insan değerli ve paha biçilmezdir. Aksi takdirde değer bakımından diğer canlılardan hiçbir farkı yoktur.

Değil mi ki, insanoğlu, kendisince bütün gerekli-gereksiz bilgilerle donandığını sandığı halde yaratılma sebep, gaye ve hikmetinden mahrum kalmışsa; yaratanını tanımıyor ya da tanımamakta inat ve ısrar ediyorsa diğer canlılardan ne farkı kalır?

Dahası diğer canlılar kendi dünyalarında yaratılma amaç ve gayelerinden uzak değil, ancak aklını kullanamayan bir insan maddi boyuttaki değeri ne olursa olsun hayvanlardan daha aşağı seviyededir.

Nitekim yarattığı insanın künhünü en iyi bilen Rabbimiz şöyle buyurmuyor mu?

“Yoksa sen onların (inkarcıların) çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.” (Furkân 25/44)

Keza böyleleri için başka bir ayette şöyle deniliyor: “… Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.” (Bakara 2/171)

Yazının başlığı bu değildi tabii!

Evet, aslında ben, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” ya da “Kişi arkadaşının dini üzeredir” başlığının altını doldurmak istiyordum… 

Nitekim Hz. İbrahim, Yusuf ve Süleyman gibi birçok Peygamber, zaman zaman 

şu niyazlarla sözlerini bitirmişler:

“Ey Rabbim! … beni salih kimseler arasına kat.” (Şu’râ 26/83)

“… Ey Rabbim! Beni; bana ve anne-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” (Neml 27/19)

Allah’ın seçkin, örnek timsali ve kendileri iyilerden olan bu mümtaz kullar, neden iyi insanlar arasında değerlendirilmeyi bu kadar arzulamış olabilirler acaba?

Buhari, Müslim ve İbni Mâce’de yer alan ve ilk olarak İmam Hatip’te, Arapça ders kitabımızda gördüğüm bir hadisin özetini aktarmak isterim:

“Daha önceki toplumlarda yaşamış bir adam, 99+1 canı öldürmüş... Ama zamanla hatasını anlamış ve af yolunu aramış ve çağının en bilge adamından tevbe etme yolunun mümkün, Allah’ın affının geniş olduğu bilgisini almış ve tevbe etmiş... Fakat bilge adam, tekrar eski yaşantısına dönmemesi için de bir şart sunmuş günahkar adama. “İyilerin yaşadığı filan yere git!” tavsiyesinde bulunmuş. Ancak bu kişi, salihler diyarına ulaşamadan yolda can vermiş ve azap melekleri ile rahmet melekleri, cennetlik mi cehennemlik mi diye birbirleriyle mücadele ederlerken Allah’ın gönderdiği başka bir melek aradaki mesafenin ölçülmesi ve hangi diyara daha yakınsa o yerin sakinlerine dahil olması hususunda hakem olmuş ve öyle yapmışlar ve iyiler tarafına daha yakın görünmüş… Nihayetinde Allah onu affetmiş.”

Dün atalarımızın hassasiyetle bize tembihlediklerini bugün bizler evlatlarımıza öğütlüyoruz.

“Oğlum, kızım ne olur iyi arkadaşlar edin!” demekten kendimizi alamıyoruz. Olmadı, gücümüz nispetinde çocuklarımızı takibe alıyoruz; kiminle geziyor, kime takılıp zamanını harcıyor diye. 

Zira arkadaş demek; onun yaşantısı, örf-adeti ve hatta onun dini demek olduğunu iyi biliyoruz.

Nitekim bu uyarıyı bizlere asırlar önce Peygamberimiz yapmıştı.

“Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Tirmizi)

Ve yine biliriz ki bugün arkadaşlarımızla edindiğimiz bu birlikteliğimiz, hasbıhalimiz burada kalmayacak; yarın ahirette de onlarla beraberliğimiz devam edecek…

Dünyevi ihtiraslar uğruna saflarını bir türlü belirleyemeyenler kendilerine ne kadar yazık ettiklerinin farkındalar mı?

Dünyada onca ağlayan, kanları akan ve ayette halleri bize ayan olan, “Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” (Nisa 4/75) durumunda olan mazlumların umudu olmak varken...

Ne oluyor bize ki, bizden olmayanların, her gün bir şekilde din/diyanet düşmanlığı yapan ve kutsallarımıza dil uzatmaktan hiç çekinmeyenlerin yanlarında saf tutma yarışına giriyoruz!

Neden mazlum ümmetin umudu olan ülkemizin duyarlı insanlarının yanında olamıyoruz! Yanında durduklarımızın kalpleriyle bizim kalplerimiz aynı mı oldu yoksa? (Bakara 2/118)

Peygamberimizin şu hadisine de mi inancımız kalmadı?

“Kim bir kavme/topluma benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd) 

Veya şu hadis bize ne anlatmak istiyor, hiç düşündük mü?

“İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Buhârî,Müslim)

Rabbim, bizi dünyada da ahirette de salih kullarının arasına ilhak eylesin.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Sema

Aminnn. Rabbim bizi salih kullarıyla birlikte eylesin.

vaayy be

Amiiinn, abim amiinn...Rabbimiz(cc) bizi bize bırakmayıp nasiyemizden tutup hayra, doğruların yoluna, razı olduklarının yoluna iletsin..Amiinn..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23