Korkmayın, karanlıktayız çünkü aydınlık yakın
Allah’ın adıyla…
*
Allah’ın rahmetinden
ümit kesmeyin.
Muhakkak ki kâfir olan
kavimden başkası
Allah’ın rahmetinden
ümidini kesmez.
(Kur’an 12:87)
İstanbul’da gencecik iki kızı katleden Semih Çelik hakkında yazmak isterken…
Yine İstanbul’da, bir kızın “sevgilisi” tarafından metroda bıçaklandığı ve olayı haberleştiren gazetecilerin “kafasının kesilip dereye atılmakla” tehdit edildiği haberi önüme düştü.
Narin hakkındaki gelişmeleri yazmak isterken...
2 yaşındaki Sıla bebeğin yoğun bakımdaki mücadeleyi kaybettiği haberi önüme düştü.
Esenyurt’ta çırılçıplak dolaşan ve akli dengesi bozuk olduğu gerekçesiyle salıverilen adam hakkında yazmak isterken…
Yine aynı ilçede, henüz 20’li yaşlarındaki bir pisliğin, 3 çocuğu taciz edip kayıplara karıştığı haberi önüme düştü. (Bu yazı kaleme alındıktan bir süre sonra tutuklandı.)
Discord’da toplanan bir grubun, gençlere zorbalık yaparak, tehditler savurarak onları intihara zorladıkları haberi hakkında yazmak isterken…
Yine Discord’da hayvanlara ve bebeklere işkence edenlerin videolarını “mizah” adı altında paylaştığı haberi önüme düştü.
Hocaların cihad bahsine daha fazla değinmesi gerektiği hakkında yazmak isterken...
Yine hocaların birbirlerini ehli sünnetten çıkarma yarışına girdikleri yönündeki haberler önüme düştü.
Filistin’de dinmeyen acı 7 Ekim 2023’ten bu yana soykırıma dönüştü. Bunun hakkında yazmak isterken...
Lübnan’ın yeni Filistin, Beyrut’un yeni Gazze yapılmak için nasıl bombalandığını gösteren haber önüme düştü.
*
Filistin, Lübnan, Doğu Türkistan, Arakan, Suriye ve zulmün yaşandığı daha nice Müslüman diyarı için romantik cümleler kuruyor ve hepsini kurtaracağımızı söylüyoruz da...
Kabul etmek zorundayız ki, Türkiye’deki ahlaki çözülmeyi engellemeden hiç kimseye yardım falan edemeyiz.
Daha kendimize yardım edemiyoruz.
Kendi tarihimizden süzülerek baş köşeye oturmuş siyaset üstü ilkelere ihtiyacımız var. Yasama da yürütme de yargı da iktidar da muhalefet de ev hanımı da doktor da çaycı da asker de bu ilkeleri yüceltmek için çaba sarf etmek, vazifesini buna göre yapmak zorunda. Ancak bizim bu denli mühim ilkelerimiz yok. İlke diye dayatılan 6 ok, sadece bir kişinin dünya görüşünü yansıtan birkaç çelişkili maddeden ibaret.
Azgın azınlık kabul etmese de, kendi ilkelerimizin farkına varıp, hiçbir çatlak sese kulak asmadan peş peşe hayati icraatı hayata geçirmek artık elzem hale geldi.
Özellikle eğitimin, bir avuç insanın talebine göre düzenlenmesi artık sırtımızdaki en büyük kambur haline geldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında “Türk’ün dini” olarak lanse edilen kemalizm, 1000 yıldır tüm genetik kodlarımıza işleyen İslamiyet’in yerine konmak istendi. Bu ideolojinin, eğitimdeki temel unsur olmaktan çıkarılması, çocuklarımızı fötr şapkalı batı mukallitlerini değil, madden ve manen Türklük ve Müslümanlıkla yoğrulmuş ecdadımızı baş tacı yaparak yetiştiren, tamamen yerli ve milli eğitim sisteminin oturtulması en büyük devrim olacaktır.
Dolayısıyla, Yusuf Tekin’in mimarı olduğu yeni müfredatın, kınayanların kınamasından korkmadan daha da geliştirilmesi ve kesinlikle geri adım atılmaması hayati önemi haizdir.
Eğitimdeki reformun ardından gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Bu eğitim sisteminin en mühim noktası muhakkak tarih şuuru olacaktır.
Tarih şuuruyla hareket eden idealist insanlar, Türkiye’nin gündemini altüst eden skandallara karışmayacağı gibi, yardım bekleyen dünya Müslümanlarına da hiçbir şeyden çekinmeden elini uzatabilecektir.
Her karanlık gece, aydınlık gündüzlere gebedir.
Ve minallâhi-t Tevfîk!