• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Muhammet Seyfullah Maden
Muhammet Seyfullah Maden
TÜM YAZILARI

DEM’lilere hatırlatma

22 Kasım 2025
A


Muhammet Seyfullah Maden İletişim: [email protected]

DEM’lilere hatırlatma

MUHAMMET SEYFULLAH MADEN  

Allah’ın adıyla… 

Yeni Türk Devlet Modeli’nde DEM Parti’ye de “görev biçildiğini” defalarca anlattık. 

Bu görevin, marjinal Kürtlerin devlet çatısı altına çekilmesi olduğunu defalarca konuştuk. 

DEM’in bir karar vermesi gerektiğini defalarca yazdık: “Parti üzerinden tüm ‘marjinal Kürtlere’ tanınan müthiş barış planını mı uygulayacaklar -ki bu terör örgütü PKK’nın tüm uzantılarıyla tamamen ortadan kalkmasını da içerir- yoksa binlerce Türk’ün ve Kürt’ün katillerinin ‘takım elbiseli versiyonu’ olmaya devam mı edecekler?..” 



İki tarafa da “görevler düştüğünü” defalarca söyledik… 

Devletin artık “doğrudan muhatap” stratejisi izlediğini ve bunun da büyük bir adım olduğunu yazdık, tartıştık. 

Kamuoyunun, özellikle şehit yakınlarının süreçten adım adım bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladık. Olumlu yanlarını da riskli yanlarını da masaya yatırdık. 

Akademinin “Marjinal Kürtler” sınıfına yerleştirdiği, DEM Parti cephesinin, hatta DEM falan değil, doğrudan PKK cephesinin üzerinde daha büyük görevler olduğunu belirttik… 



Peki bunlar benim fikirlerim mi? Hayır!.. Ben “Yeni Türk Devlet Modeli” derim, bu modelin mimarlarından Sayın Bahçeli, “Yeni Türk Devlet Felsefesi” der… 

Ben sadece gündemi okurum. Yapılmak isteneni görür, hamaset yapmadan yazarım. 

Misal, “Kemalistlere ve PKK’lılara var da Müslümanlara yok mu” başlıklı yazımda, Yeni Türk Devlet Modeli’nin bir anlamda “toplum mühendisliği” içerdiğini ve Mustafa Kemal eleştirisi olmayan bir İslamcı profilin hedeflendiğini de anlatmış ve bunun riskli olduğunu, İslamcıların anlaşılması ve süreçten kesinlikle dışlanmaması gerektiğini söylemiştim.

Malum, Türkiye’nin toplum yapısı çok katmanlı. Bu muazzam bir kültürel zenginlik. Ancak tanzimat sonrası başlayan “yargıda sekülerleşme” faaliyetleri, Türkiye’nin kuruluşundaki “kimlik bunalımı” ile birleşince, ortaya bölük pörçük bir millet çıktı. 


Doğal olarak “Yeni Türk Devlet Modeli” bu bölünmüşlüğü kökünden kazımak ve herkesin kucaklaştığı bir ülke inşa etmek istiyor. O halde İslamcıların fikirleri dönüştürülmemeli; aksine, anlaşılmalı. Bu “yeni devlet modeli”ne yapıcı bir eleştiriydi. 

Evet, devlet artık herkesin tek çatı altında yaşamasını ve özellikle dış müdahalelere tamamen kapalı bir toplum yapısını hedefliyor. Ve bunun için inanılmaz adımlar atılıyor. Sayın Bahçeli’nin İmralı çıkışı gibi. 3 yıl önce Türkiye’nin böyle bir gündeme sahip olacağını kimse öngöremezdi!.. 


Ancak bunca tavize ve sorumluluğa rağmen bazı tehlikeli adımlar atıldığını da görüyoruz… 


2024 Ekim ve Kasım aylarında yeni sürece dair hararetli yazılar kaleme almıştık, hatırlayın. Mesela Nevzat Çiçek gibi, “Öcalan Misak-ı Milli’ci” diyenlerin hata yaptığını ve teröristbaşının “cici hale” getirilmemesi gerektiğini; bunun milliyetçileri irite edeceğini, onun her halükarda “binlerce masumun katili bir teröristbaşı” sıfatıyla anılması gerektiğini söylemiştik. 

Binlerce masumun katili olan PKK cephesinin şartsız koşulsuz barış sürecine koşar adımlarla katılması ve ayak diretmemesi gerektiği ortada iken… üstelik Sırrı Süreyya ölmeden önceki son konuşmasında, “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz” diyerek, marjinal Kürtlerin yeni yol haritasını işaret etmişken… 


DEM yönetiminin mevcut söylemleri tam tersi bir hava estiriyor. Nitekim DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın, “Kent Uzlaşısı seçeneği de açık kalsın” mantığıyla yaptığı İmamoğlu çıkışı çok su götürür… 

Kendilerine hiçbir şart koşmadan destek çıkan CHP’nin suyuna gitmeye çalışan Bakırhan, “İmamoğlu Suç Örgütü” hakkında hazırlanan iddianameyi, “İmamoğlu CHP’nin genel başkanı olmak istemekle suçlanıyor” diye özetleyerek algı operasyonuna girişti. 

Bu yalana ne gerek var? Sağır sultan bile duydu ki, İmamoğlu “genel başkan olmak istediği” için değil; cumhurbaşkanı adaylığı için belediyenin imkânlarını, kamu kaynaklarını ve personelini kendi siyasi kariyerine kanalize etmekle suçlanıyor. 


Dosyada —Bakırhan’ın görmezden geldiği— itirafçı beyanları, dijital veriler, personel akışları ve somut deliller bulunuyor. 

Öyle ki, 105’i tutuklu, 107’si hakkında adli kontrol kararı verilen, 7’si hakkında arama kararı bulunan toplam 402 şüpheli, 143 eylemden sorumlu tutuldu.

6’sı “örgüt yöneticisi” olmak üzere 99 kişi “örgüt üyesi olmakla” suçlandı. İmamoğlu “suç örgütü kurmak” yanında 12 kez rüşvet, 7 kez suç gelirlerinin aklanması, 7 kez de kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılıkla suçlandı. 


İşin doğrusu; siyasi rekabet başka şeydir, kamu kaynaklarının kişisel reklam faaliyetlerinde kullanılması bambaşka şey... Bunu Bakırhan’ın yaptığı gibi, “labirent”, “siyasi saik”, “suç icadı” benzeri sloganlarla sulandırmaya çalışmak, hem milleti hafife almak, hem de adaleti ideolojik bir kalkanla perdelemektir. 

Bakırhan’ın yaptığı; devletin yeni modelde kurmaya çalıştığı dengeyi, CHP–DEM kent uzlaşısı için görmezden gelmekten ibaret. Eski dostluklar bozulmasın, çıkar ortaklığı zarar görmesin diye Türkiye’nin karşı karşıya olduğu büyük dönüşümü yok saymak… 

DEM yönetimi barış sürecine şartsız–koşulsuz destek vermek yerine, “Kent Uzlaşısı seçeneği de kenarda dursun” hesabıyla hareket ediyor. 


Bundan dolayı Tuncer Bakırhan, İmamoğlu hakkındaki iddianameyi bilinçli olarak, “CHP’de genel başkan olmak istemek” tartışmasına indiriyor. 

Böylece hem CHP’ye kalkan oluyor hem de kamuoyunun dosyadaki gerçek suçlamaları görmesini engellemeye çalışıyor. Bu yaklaşım barışa hizmet etmez. Sadece eski düzenin tortularını korur. 

Ve emin olun ki, Yeni Türk Devlet Modeli’nin en büyük icraatı olan bu barış süreci DEM eliyle bozulacak olursa, bundan zarar görecek olan kendileri olacak. 

Hatırlatma yapmakta fayda görüyorum… 29 Kasım 2024’te, “Dönüşen devlet, Kürtler ve CHP” başlıklı yazımda, “Devletin uzattığı bu el tutulmazsa... O zaman silahlar susmaz” diyerek, kimin zararlı çıkacağını söylemiştim.


O yüzden herkes aklını başına alsın.

Hatta el yükselteyim… 

Zaten kamuoyu fazla taviz verildiğini düşünüyor. AK Parti ve MHP İmralı kararlarıyla ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarına inanıyor. Kurmaylar, “Daha ne yapalım…” diyerek sizden somut adım bekliyor. 

Hülasa… DEM’e sesleniyorum; şımarmayın, zorlamayın. 

“Kent Uzlaşısı da bir kenarda dursun” kafasından kurtulun ve devletin uzattığı barış elini tutun.

Ve minellâhi’t-Tevfîk.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23