Türk-ABD ilişkileri koptu kopacak
Uzun süredir Türk-ABD ilişkilerinin iyi olmadığı bir gerçektir.
Karşılıklı güvensizlik devam ediyor.
Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Kafkasya jeopolitiğinde karşı karşıyayız.
Çünkü ulusal çıkarlar çatışıyor.
ABD Başkanı Biden yönetiminin hedefi, ABD’nin politikalarını kabullenen bir Türkiye yönetimidir.
Yani; sorgulayan ve kendi başına kararlar alarak milli bir politikayı benimseyen yönetimi devirmek ve yerine teslimiyetçi ve işbirlikçi siyasi kadrolara iktidar yolunu açmaktır.
Bu beklenti ve niyet artık gizli değildir.
Başkan aday adaylığı sürecinde senatör Joe Biden, “Başkan seçilirsem Erdoğan’ı darbeyle değil seçimle devireceğim, muhalefete destek vereceğim” şeklinde küstahça ifadelerle Türkiye’nin içişlerine müdahale etmiş, gizli niyet ve planlarını kusmuştu.
Peki, ama Sn. Erdoğan’a bu düşmanlığın sebebi nedir?
Aslında asıl hedef Türkiye’dir. ‘Erdoğan Düşmanlığı’nın ise tek sebebi onun kendi değirmenlerine su taşıyan bir işbirlikçi olmasıdır.
İşte onun içindir ki, mucidi ABD’nin olduğu, F-35 ve S-400’ler, FETÖ ile PKK bölücü örgütünün Suriye uzantısı YPG’nın silahlandırılması başta olmak üzere birikmiş sorunlar konusunda bir arpa yol alınamamasının sebebi de bu gerçekte gizlidir.
Bu olumsuz gidişatın, kısa bir zaman önce BM 76. Genel Kurulu sonrasında gerçekleşen heyetler arası ve ikili görüşmelerde de devam ettiği görülmüştür.
•
Başkan Sn. Erdoğan’ın, kalabalık bir kafileyle gittiği ABD seferinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kapsamında ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği en çok merak edilen konuydu.
Maalesef, ABD tarafının olumsuz yaklaşımları sebebiyle buluşma gerçekleşmedi.
Başkan Erdoğan hem ABD’ye hareket öncesi ve hem de ABD’ye gelir gelmez yaptığı açıklamalarda uzlaşıcı ve iyi niyet mesajları vermesine rağmen ABD yönetiminin karşı tavrını hissettiren yaklaşımları ve ABD Başkanı Joe Biden’in buluşmaya yanaşmamış olması siyasi nezaketsizlik ve bir karşı politik tavrın ifadesidir.
Türkiye-ABD ilişkilerini değerlendiren Sn. Erdoğan’ın, “İki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil” ifadesini kullanarak, “Sayın Biden ile iyi başladık diyemem. Çünkü ABD dürüst davranmıyor” şeklindeki değerlendirmesi gelecek adına ümitsizliğin bir yakınmasıydı.
Doğrusu Türkiye heyetinde, daha yapıcı ve olumlu bir hava oluşacağı ve iki liderin bir araya gelecekleri beklentisi vardı.
Aslında ikili görüşme olsa bile bu iki ülke arasındaki sorunların çözümü için yeterli olmazdı. Ancak gelecek adına olumlu bir başlangıca kapı aralanmış olabilirdi.
Halbuki; Brüksel’de 14 Haziran’da gerçekleşen NATO liderler zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden (Joe Biden’in Başkan seçilmesinden sonra) arasında ilk kez yüz yüze bir görüşme gerçekleşmiş ve her ikisi de görüşmenin “çok iyi” geçtiğini ifade etmiş, “Türkiye-Amerikan ilişkilerinde olumlu bir döneme geçiliyor” ümidini vermişti.
Ancak Başkan Biden’ın o olumlu mesajının asıl sebebi başkaydı.
Yani öyle görünmesi gerekiyordu.
Başkan Biden, o görüşmede Afganistan’dan çekilecek askerlerinin güvenliği konusunda Türkiye’nin sorumluluk üstlenmesini istemişti.
Türkiye’de sorumluluk almaya hazırlanıyordu, ancak Taliban’ın hızla tüm Afganistan’ı ele geçirmesiyle Türkiye’ye ihtiyaç kalmadığını gören Joe Biden’ın tavrı değişti ve Türkiye karşıtlığı politikalarına geri döndü.
Bunun en bariz örneği, daha önceden başlatılan ve BM Genel Kurulu sonrasındaki heyetler arası ve liderlerin gerçekleştirdiği ikili görüşmelerde Joe Biden ve yönetiminin güven vermeyen yaklaşımları, baskı, tehditlerle zorlayıcı ve dayatmacı tutumdur.
Anlaşılan ‘Erdoğan düşmanlığı’ ve ‘Türkiye karşıtlığı’nınartarak sürdürüleceği hatta işbirlikçiliğe hazır siyasilerin önünü açma adına Türkiye’nin içişlerine müdahale yapmaya bile kalkışabilirler(!)
Ancak ne hazindir ki, ülkemizde dışarıdan müdahalelerle kendilerine iktidar yolunun açılacağını sanan veya ümit eden siyasi angutların da var olduğu bir gerçektir.
Ancak herkes bilsin ki; Türkiye, milli iradenin belirlediği kadrolar tarafından yönetilir. Ülkemiz siyasetinin dışarıdan birilerinin dizayn etmesine milletimiz asla izin vermez!
‘15 Temmuz’daki milli ruhun depreşmesiyle başlayan o şanlı direniş bunun ispatıdır.