Emperyalist ülkeler, Afgan madenlerinin peşinde! (2)
Askeri, siyasi, dini, sosyal ve ekonomik açıdan bir geçiş noktası olan Afganistan’da küresel güçlerin hesaplaşma ve güç mücadelesinin alanı olagelmiştir.
Pers İmparatoru Büyük Dara (M.Ö 500), Büyük İskender (M.Ö. 320) ve Timurlenk (M.S. 1400)’ten başlayarak, günümüze kadar uzanan sürecin sebepleri anlaşılmadan yapılacak Afganistan yorumlarının tamamı eksik kalır.
Yakın tarihte İngilizler tarafından kontrol altına alınan Afganistan, bağımsızlığını kazandığı 1918 yılından itibaren Rus nüfuzuna girmiş,
1979 yılında Ruslar tarafından resmen işgal edilmiş, Batı ve İslam ortak cephesi kurularak, ancak 9 yıllık bir mücadeleden sonra Ruslardan arındırılmıştır.
Afganistan; 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’deki İkiz Kulelere ve Pentagon’a karşı yapılan terör saldırılarını bu ülkede üslenmiş bulunan Usame Bin Ladin ve onun liderliğindeki El Kaide örgütünün düzenlediği iddiasıyla, ABD tarafından işgal edilmiştir.
(7 Ekim 2001). 1995 yılından 2001 yılına kadarki süreçte yaşanan ilişkiler incelendiğinde büyük güçlerin Afganistan’da hakimiyet kurma uğruna yaşanan çatışmalara öncülük ettikleri görülmüştür.
Dünya siyasetine yön vermek isteyen emperyalist ülkelerin Afganistan’ı elde tutmak istemelerinin elbette önemli sebepleri vardır.
Rusya, Afganistan üzerinden sıcak denizlere inme, İngiltere ise en zengin sömürgesi olan Hindistan’daki hakimiyetini korumayı amaçlıyordu.
20. ve 21. yüzyılda bu emperyalist güçlerin her biri, Orta Asya petrol ve doğalgazının, dünya piyasalarına taşınması için geçiş yolu olması hasebiyle Afganistan’a ayrı bir önem veriyordu.
ABD’nin geleceğini tehdit odakları olarak gördüğü İran, Hindistan, Çin ve Rusya’nın arasında Afganistan’ı “üs” olarak kullanmayı planladığı görülmektedir.
Yani, Afganistan’ın stratejik olarak önemli bir konuma sahip olmasıdır.
Çünkü Afganistan, stratejik fiziki olarak da “Asya kıtasının anahtarı ve kalbi” hükmündedir.
Ayrıca Afganistan, Orta Asya, sıcak denizler ve Ortadoğu’ya giriş-çıkış için en uygun kavşak noktası elbette önemli olmakla birlikte emperyalist ülkeler için daha da önemli iki sebep öne çıkmaktadır.
Birinci sebep; 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar stratejik konuma sahip olmasıdır.
İkinci sebep ise 21. yüzyılda ise hem jeopolitik ve hem de jeostratejik önemin yanında Afganistan’ın tespit edilen trilyonlarca dolarlık zengin maden rezervleridir.
•
ABD ve müttefikleri, işgal ettikleri Afganistan’da 20 yıl boyunca Afganistan’ın yeraltı ve yerüstü maden zenginlikleri üzerinde çok ciddi araştırmalar yapmışlardır.
Araştırmalarında zengin maden rezervlerinin olduğunu tespit etmişlerdi.
Hazırlanan raporlarda Afganistan’ın, birçok ülkenin ekonomisini büyütebilmek için ihtiyaç duyduğu ekonomik güce denk olabilecek değerli madenlere sahip bir ülke olduğu görüşüne yer veriliyor. Ancak Afganistan’daki Taliban’ın oluşturduğu hükümet kadroları, ülkenin maden zenginliğini çıkarmak için hiçbir deneyim ve tecrübeye sahip değiller.
İşgaller, direnişler ve iç savaşlarla ülke bir harabe içindedir. Afganistan’da, dış destek almadan verimli bir madencilik sisteminin oluşturulması mümkün görülmüyor.
Hâlihazırda Afganistan’ın en büyük yabancı yatırımcısı olan Çin, yüksek maden ihtiyaçlarını karşılamak için Afganistan’da verimli bir madencilik sistemi inşa edilmesi yarışına öncülük etmeye hazırlanıyor.
Pakistan’ın desteğiyle Çin, zaten Afganistan’da mineralleri çıkaracak anlaşmaları Taliban ile imzaladı bile.
ABD ve AB’den oluşan Batı Cephesi bu gelişmelerden rahatsızdır.
Taliban’ın kendileri dışında kurmaya çalıştığı ilişkilere engel olmak için ‘Batılı şer ittifakı’, insan hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü ile kadın hakları üzerinden Taliban yönetimine baskı uyguladığı gibi ABD Hazine Bakanlığı, Afganistan’ın ABD bankalarında tuttuğu milyarlarca dolarlık ulusal rezervlerine erişimini engelledi.
Onların hedefi, Taliban yönetimini kendi yörüngelerinde tutmak suretiyle Afganistan’ın zengin madenlerine hükmetmektir.
Şimdi küresel büyük güçler; işgallerle büyük kayıplar verme yerine, politik savaşla savaşta üstün gelme mücadelesine başlamışlardır.
Anlaşıldığı üzere, Afganistan’da savaş bitmedi ve bitmeyecek.