• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
TÜM YAZILARI

Boğaziçi’deki eylemlerin perde arkasındaki gerçekler

06 Şubat 2021
A


Mehmet Koçak İletişim: [email protected]

Bu eylemler neden yapılıyor ve protestocular ne istiyor?

Görünürde ifade edilen istekler ve ileri sürülen iddiaların gerçekte karşılığı var mı? 

Kısacası: Boğaziçi Üniversitesi’nde olayların iç yüzünde neler var? Sorularının cevaplarını bulmak için protestocuların arasına girdim ve sorularına cevaplar aradım. 

Önce protestoların sebebi olarak gösterilen iddialardan başladım. 

En çok dillendirilen iddialardan biri Başkan Sn. Erdoğan’ın tasarrufuyla atanan yeni rektör Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi’nden yetişmemiş biri olduğu yalanıdır.

Çünkü yeni rektör Prof Dr Melih Bulu, yüksek lisans ve doktorasını Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 

Yani, Sn. rektör Boğaziçi Üniversitesi mensubu ve mezunudur.

Diğer bir iddia ise Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi veya rektör olmanın usul, kural ve şartları varmış? Atanan yeni rektör o şartlara haiz değilmiş.  

Eğitimi ve akademik geçmişi başarılarla dolu ve aynı zamanda yüksek lisans ve doktorasını Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlamış olan Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olmak için sahip olduğu liyakat ve yeteneği olup olmadığına üniversite içerisindeki bir örgütsel yapı değil, YÖK’ün ilgili kurullarından oluşan bilim heyeti karar verir.

Bu gerçekten hareketle iddianın gerçeğe tekabül eden tarafı yoktur.

Peki, bu bahaneleri ileri sürenlere ne istendiğini sordum. “Atanan değil, seçilen rektör istiyoruz” dediler.

“Peki, o seçimi kim yapacak” şeklindeki sorum “Boğaziçi Üniversitesinde oluşturulacak jüri” şeklinde cevaplandı. Bilinsin ki rektör atama yetkisi jüriye değil Cumhurbaşkanına aittir.

“Peki, siz hangi fakültedesiniz?” 

“Ben öğrenci değilim, ben yoldaşlarımıza destek vermeye geldim.”

“Peki, etrafınızdakiler öğrenci mi?” 

“Onlar faşizme karşı direnişe destek veren gerçek devrimciler…” deyince, usulca aralarından sıyrılarak uzaklaştım.

Çünkü sorduğum sorular ve aldığım cevaplar Boğaziçi Üniversitesi içinde ve dışındaki eylemlerin gerçeğini anlamama yetti.

Hatırlatmak isterim ki, Boğaziçi Üniversitesine devam eden öğrenci sayısı 13 bin olduğu halde polis kayıtlarına göre gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra serbest bırakılanların % 80’i Boğaziçi öğrencisi değil.

Madalyonun diğer kısmındaki gerçek ise şudur.

Bugün Boğaziçi Üniversitesinde 400’ü full-time 250’si ise part-time ayrıca 100 civarında yabancı uyruklu akademisyen- öğretim görevlisi bulunmaktadır. 

Aşırı Sol tandanslı örgütlerin başını çektiği eylemler devam ederken, rektörlüğe sırt çeviren ve provokasyona destek çıkan sözde akademisyenlerin sayısının ise küçük bir grup olmaları dikkat çekti.

Şu gerçeği önemle ifade etmek isterim ki, bu ülkede varsa, bazı eksiklikleri ve yanlışları eleştirmek, barışçıl gösterilerde bulunmak, görüşlerin ifade edildiği çeşitli etkinlikler gerçekleştirmek, demokratik toplumlarda en temel haklarından biridir.

Ancak bu hakkın, ne zaman ve nerede ve de hangi sınırlar içinde kalarak kullanılabilineceği de yasalarla belirlenmiştir. 

Demokratik haklar kullanılırken, başlatılan protesto gösterilerin kamu veya özel mülkiyetlere zarar verilmesi, devlet otoritesine meydan okuyan ve toplumu isyana kışkırtan eylemlere dönüştürülmesi asla kabul edilemez.

Bu vandallıktır, terördür ve bir başkaldırıdır.

Boğaziçi’nde yaşananlar ise işte budur.

Yukarıda sıralamaya çalıştığım sorular ve eylemcilerin verdikleri cevapları değerlendirdiğimde gördüm ki Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘rektör istifa’ sloganları ile başlayan olaylarda çok derin ve gizli bir plan var.

Dış mihraklı o karanlık eller perde arkasından olayları yönlendirirken, ülke içindeki işbirlikçileri ise yine devredeler.

Hedefler, küresel düzeyde girişimleriyle etkili ve bölge gücü olmaya yönelen Türkiye’nin önünü kesme adına ikinci bir Gezi kalkışmasını gerçekleştirmektir.

Ancak şunu herkes çok iyi bilsin ki; bu ülke sahipsiz değildir. Çeşitli halk katmanlarında bugün bir sessizlik varsa onun sebebi hükümete duyulan güvenin bir ifadesidir.

Siyasiler başta olmak üzere herkes kaostan faydalanma gibi yanlışı tekrarlamaktan vazgeçmeli. Aksi halde bu millet yeri ve zamanı geldiğinde yanlış yapanları affetmedi, etmez gerçeği bilinmelidir. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

AKINCI.

Adalet, sistem mekanizmalari, devlet kurumlari ve yetkili burokrasi isin dogru durust yapmazsa o zaman millet devreye girer, TURK milleti her sey afet eder ama hainlik asla. Hey hainler, hey zavalar, hey tek kurus etmez yabamcilarin karaktersiz soytari, hey din, devlet, millet dusmanlari, unutmayin er bugun "beyaz toroslar" yok, yarin "siyah transitlet" sizin pesinde dusecekler, sakin unutmayin bunu!

İzmirli

Şartları haiz olur üstadım..Ayrıca full ve part time eskide kaldı artık tam ve kısmî zamanlı diyoruz..selamlar
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23