• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
TÜM YAZILARI

AİHM’in kararları ve AP’nin Türkiye karşıtlığı

13 Mart 2021
A


Mehmet Koçak İletişim: [email protected]

Bir yanda ABD ve AB’nin her konuda olduğu gibi son zamanlarda Türk yargısına müdahaleleri diğer yandan siyasi çevrelerinin pervasız açıklamalarında olduğu gibi medyada yer alan küstahça yorumlarda tehditkar mesajlara yer verilmesi, devletler hukukuna aykırı ve Viyana Konvansiyonel devletler sözleşmesini ihlal anlamına geldiği için de ayrıca bir suçtur. 

Bilhassa ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price ve  Avrupa Birliği Komisyonu Dış Politika Sözcüsü Nabila Massrali’ın AİHM’in aldığı nihai karar doğrultusunda eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın derhal serbest bırakın şeklinde emir niteliğinde ve tehditkar çağrıları ise seviyesizlik ve küstahça bir tavırdır.

İçişlerimize müdahale, Türk yargısını itibarsızlaştırma ve aşağılama gibi ahlak sınırlarını aşan davranışlar elbette çok üzücüdür ancak daha üzücü olan ise bizim bazı siyasilerin, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulaması gerekir. Çünkü taraf olduğu sözleşmeye, demokrasiye sahip olduğu için taraf oldu. AİHM ile Türk yasaları arasında bir çelişki olduğunda ‘AİHM’in kararı esas alınır” şeklindeki hezeyanlarıdır. 

Bizim o bazı siyasiler ya çok doğrucu, ya işbirlikçi veya  ahmak.

Çünkü;  uluslararası kurum ve kuruluşların her birinin varlık sebeplerinden habersiz ve gerçek niyetlerinin ne olduğunu anlayacak derin bilgi birikimine maalesef sahip değildir.

Elbette, Türkiye sorumluluklarını yerine getirmelidir ancak AİHM, kuruluş ilkelerine bağlı ve aldığı kararlarda adalet ve hakkaniyetin olması şarttır.

Eğer AİHM kararlarında adalet yerini bulmuyor ve tartışmalara yol açan çifte standart söz konusu ise Türkiye o kararlara uymak zorunda değildir.

Çünkü AİHM, kararlarını hukuk temel esas alınarak değil, ülkelere göre ve o ülkelerle Batılı ülkeler ile ilişkileri üzerinden veriyor. 

Yani AİHM’in kararları hukuki değil siyasidir.

Bu  durum ise Avrupa’nın Türkiye’ye bakışındaki ikiyüzlülüğünü ifade eder. 

AİHM’in sadece iki önemli kararını burada örnek olarak vermem sanırım AİHM’i anlamak ve Türkiye’ye karşı takınılan düşmanca tavrın anlaşılması için yeterli olacaktır.

Şöyle ki:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş için suçu tescilli olan bu katili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. Maddesi’nde belirtilen ‘ifade özgürlüğü’ hükmüne atıfta bulunarak, “Fikir suçlusudur ve tutuklanmak suretiyle fikir özgürlüğü kısıtlanmıştır” hükmüne vararak “derhal serbest bırakılmasına” karar vermiş olmasıyla AİHM, bir hukuk skandalına daha imza atmış oldu.

Ancak aynı AİHM, 2003 yılında, Bask bölgesinde faaliyet gösteren Herri Batasuna partisinin milletvekilleri için 

AİHM 5. Dairesi, 30 Haziran 2009’da “bir siyasal partinin yöneticileri terörist saldırıları kınamaktan kaçınmasının bazı durumlarda terörizmi zımnen desteklemesini gerekçe göstererek İspanya Yüksek mahkemesinin verdiği cezaları ise onayladı..

Unutulmasın ki: Demirtaş denen kişi ve dokunulmazlıkları kaldırılan HDP milletvekilleri, propagandasını yaptığı ve kanlı eylemlerine çağrı ve kışkırtmalarıyla destek olduğu bölücü terör örgütü PKK, Avrupa Birliği’nin ‘terör örgütleri listesi’nde yer almaktadır.

Diğer bir tartışmalı karar ise HDP’lilerle ilgili fezlekeler ve dokunulmazlıklar konusudur.

Her fırsatta AİHM’in kararlarını Türkiye’ye hatırlatıp baskı yapan aynı Avrupa Parlamentosu, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması konusunda tepki verirken;  Avrupa Parlamentosu’nun (AP) ayrılıkçı Katalan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmasını onaylaması, AİHM ve Avrupa parlamentosunun ikiyüzlü yaklaşımının en bariz örneğidir.

AİHM’in Türkiye söz konusu olduğunda aldığı hukuk dışı kararları ve Avrupa Parlamentosunun siyasi baskı ve düşmanca tavırları çifte standardı gözler önüne serdi ve de sermeye devam ediyor.

Bu yanlı, ikiyüzlü politik tavır ve kararlar devam ettiği sürece Türkiye ne AİHM kararlarına uymaya ne de Avrupa Parlamentosunun hazırladığı raporları ciddiye almak zorunda değildir.

Herkes bilsin ki, karşılıklı çıkar ilişkilerine evet ancak teslimiyetçi baskı politikalarına hayır diyen bir Türkiye var.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

O zaman AİHM kararlarını tanımıyoruz ve bu oluşumu tanımıyoruz diyerek ayrılalım. Ne işimiz var. Kendi yargimiz bize yeter

Can

Yeterince inandirici delil önlerine konulmadigini nasil da es geciyorsun. Iddianame yillarca hazirlamadigi savciyi niye sorgulamiyorsun acaba. Ve ne diyorsun adaletli olmayan kararlari tanimaya ve uymaya gerekmiyor diyorsun peki israil aynisini deyince niye hücüm. Adaletli karar tanimlama mercisi kimdir. Ankara disisleri mi? adalet sistemimize güven ne kadar vatandaslara bir sor. Ve sonucta niye bu avrupadan cekilmiyoruz. Zorla tutan nedir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23