Şahinler bakışını Kandil’e çevirdi
Afrin’e girmeyin, orası sizin için Vietnam olur, dediler. Afrin’e kadar ilerlensin, fakat kesinlikle şehir merkezine girilmesin, lüzumsuz yere askerimiz riske atılmasın, dediler. Daha başka düşman ağzına yakışan ne kadar laf ü güzaf varsa hepsini sarf ettiler.
Askerimizi Afrin’e girmekten vazgeçirmek için her türlü algı şekillerini kullandılar; hükümetle asker arasındaki mevcut ahengi acaba bozabilir miyiz diye heybelerinde ne kadar melanet varsa bütününü yollara döktüler. Sonuç ne oldu? Yine kaybettiler, yine millet önünde rezil oldular, yine morardılar.
İşi pişkinliğe vurduklarına bakmayın, bu tür müptezeller, aynaya bakmaya bile cesaret edemezler; vicdanları tarafından ebedi utanca mahkûm edilmişlerdir, kendileriyle yüzleşemezler.
Aslanlar gibi Afrin’e girildi. Sivil topluma zerre kadar zarar vermemek için azami hassasiyet gösterildi. Afrinliler, onlar için canlarını hiçe sayan yiğitlerimizi görünce bayram sevinci yaşadılar. Senelerdir kendilerine cehennem hayatı yaşatan terör odaklarından kurtuluşlarını cennet iklimli bahar neşideleriyle karşıladılar.
Teröristler, Mehmetçiği görünce aslan görmüş yaban eşeği gibi kaçıştılar. Bazı satılık hainler bize bu kaçışı, sivillere zarar gelmesin diye yapılan bir ricat olarak dillendirmeye çalışsa da gerçek ortada. Dört bine yakın kelle vermeden önce böylesi bir ricat söz konusu olsaydı belki söylediklerinde bir hakikat payı bulunabilirdi; fakat bunca leş sürüsünü zayiat verdikten sonra kaçışın böyle bir yorumu hak etmesi mümkün değildir. Ne ki kaçmak onları da kurtaramayacaktır; nitekim Mehmetçik şahin bakışını Kandil’e çoktan çevirmiştir.
Tüm ülkeye hakim olan birlik, beraberlik atmosferinin de bu askeri başarıda etkisi büyüktür. AK Parti-MHP ittifakı daha şimdiden milli birlik ve beraberliğimizi besleyen en önemli kaynaklardan biri haline gelmiştir. İçteki hainlerin, dıştaki düşmanların karşı hamle cesaretleri büyük ölçüde kırılmıştır. Kandil’de yapılacak tasfiye operasyonları hiç kuşkusuz onların kırılmış cesaretlerini tamamen tüketecek, bir daha türememek üzere ebedi bitirecektir.
Çok sorulduğu için kısaca cevaplıyayım: Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, daha sonraki izah ve açıklamalarından da anlaşıldığı üzere, “Güncelleme”den kastı, Müslümanların Kitap ve Sünnete tekrar tekrar müracaatla kendilerini güncellemeleridir. Yoksa bazı reformistlerin dediği ve arzuladıkları gibi dinde reform düşüncesi değildir.
Bana gelince, benim içtihatla ilgili sabit düşüncem, kelimesi kelimesine, harfi harfine Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin İçtihat Risalesinde (Yirmi yedinci Söz) söyledikleridir, anlattıklarıdır.
Bediüzzaman Hazretleri daha sözün başında, “İçtihat kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye altı mani vardır” diyerek başlar ve gayet mantıki delillerle, gayet kuşatıcı temsillerle meseleyi izah eder. Günümüzde de aynı engeller varlığını sürdürmektedir ve bu engeller sebebiyle de ehli sünnet ölçüleri içinde kalmak hassasiyeti şartıyla açık da olsa içtihat kapısından girilememektedir.
Talebelik yıllarımızdaydı. Üstat Necip Fazıl Kısakürek İzmir’e konferansa gelmişti. Hepimiz gittik. Kendisini coşkuyla dinledik. Sonunda sözü içtihat meselesine getirdi ve dinleyicilere içtihat kapısının açık mı kapalı mı olduğunu sordu. Salon ikiye ayrıldı. Kimisi açık, kimisi kapalı diyerek bağrışmaya başladı. Sonunda Üstat hafifçe öksürdü. O öksürünce dinleyiciler susarak dikkat kesildi. Acaba Üstat neticeyi neye bağlayacaktı? Ve Üstat buyurdu: “Açık olduğu için kapalıdır!” Salonda bir alkış koptu…
Gülen, senelerce konuşmalarında içtihat aleyhinde sözler sarf etti durdu. Öyle ki, yakın çevresi, o günlerde adı reformiste çıkmış herkese kin ve nefret duyar oldu. Nihayet bir sohbetinde o da şunu dedi: Aslında içtihat yapılmalı; fakat yapılan şeye içtihat denilmemeli…
İlahi rahmetin, ilahi lütufların dört bir yanımızı sardığı, sarmaladığı üç aylara girmiş bulunuyoruz. Her dakikası, her saniyesi ayrı bir rahmani esintiye mazhar bu günleri, bu vakitleri en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir. Cenab-ı Hakk, cümlemize, kendi kriterlerimiz ölçüsünde değil, O’nun katındaki değer ve ölçüye göre üç aylardan istifadeyi nasip etsin. Amin.