• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Kısas-ı Enbiya niçin ve nasıl okunmalı?

29 Eylül 2018
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Ayette, kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği nebilerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle beraberdir; bunlar ne güzel arkadaştır (Nisa, 69) deniliyor.  

Peygamberimiz Efendimiz, kim bir topluluğa benzerse o onlardandır, buyuruyor. Ve yine, kişinin sevdikleriyle beraber olacağını haber veriyor.

Aslında bu ayet ve hadisler, Allah’ın nimet verdiği nebilerle ve diğer seçkin kullarla ebedi beraberliğin bizim için en yüce ve yüksek gaye olması gerektiğine vurgu yapıyor. Aynı zamanda bu gayeye, bu hedefe ulaşmanın yolunu da Allah’a ve Resulüne itaat şeklinde iki temel disipline bağlıyor. Bu itaat çizgisindeki birlikteliktir ki, bizi itaatimizin çokluğu ve çeşitliliği nispetinde söz konusu edilen seçkin kullarla benzeşmelere götürecektir. Onları bu vesile ile enfüsi bir burhanla tanıyacak, tanıdığımız ölçüde de seveceğiz. Sevdiğimiz için de ebediyet yurdunda onlarla beraber olmaya inşallah hak kazanmış olacağız.    

Kur’an yaklaşık dörtte birlik kısmını bu tür öğretilere ayırmıştır. Kendilerine mutlak olarak uyulması emredilen nebiler sık sık ve çeşitli surelerde, muhtelif vesilelerle ele alınmış ve bize bu anlatılardan öğüt almamız emredilmiştir.

Yapılan öğütlerin ibret boyutları da ihmal edilmemiş; peygamberlerin ve hanif seçkinlerin anti tezi konumunda bulunan fert ve toplumlar da bütün olumsuz yanlarıyla tasvir edilmiş ve bu vesile ile akıbet noktasında uyarılarda bulunulmuştur.

Bizler için kayıtsız şartsız arkalarından iz sürüp gidilecek önderler, liderler ancak masum peygamberlerdir. Diğer önder ve liderlerin durumu, konumu izafidir. Hakk’a uydukları, hakikate öncü oldukları ölçüde onlar kendilerine uyulma hakkına sahip olurlar. Aksi durumda kendilerine tabi olunma haklarını ve işlevlerini kaybederler.  

Hâlbuki enbiyaya tabi olanlar, hayatlarının hiçbir safhasında ve ruhani inkişaflarının hiçbir mertebesinde onlara tabi olmaktan müstağni kalamazlar; müspet kazanımlar adına da asla mahrumiyet yaşamazlar. 

Peygamberlerin beşeri yanlarını ele alan ve tarihi verilerle bize onları anlatan çalışmalar, meselenin bilgi yanını teşkil eden önemli eserlerdir. Fakat onların manevi cephelerini perde perde açan asıl kaynaklar okunmadıkça, kısas-ı enbiya türü eserlerden elde edilecek istifade oldukça azalır ve peygamberleri diğer insanların hepsinden üstün kılan asıl referanslardan uzaklaşılmış olunur. Bu sebeple de mutlaka Kitap ve Sünnete müracaat ederek, peygamberlerle ilgili düşüncelerimiz, bilgilerimiz test edilmeli, onlarda anlatılanlarla bizim idrakimize yansımış olanlar arasındaki boşluklar doldurulmaya çalışılmalıdır. Bu meyanda ölçülerini, kriterlerini doğrudan Kitap ve Sünnetten alan eserler de mutlaka üçüncü derecede referans olarak kullanılmalı; yine idrakimize yansıyan bilgiler bu referanslarla da test edilmeli, varsa eksiklikler giderilmeli, varsa yanlışlar düzeltilmelidir.     

Düşüncelerimi biraz daha somutlaştırarak arz edeyim: Peygamberlerin hayatı öncelikle Kur’an’dan araştırılmalı, konuyla ilgili metin çalışmaları yapılmalıdır. Ayetlerde geçen her kelime ve kavram Kur’anilik noktasından ele alınmalı, Kur’an’ın bu kelime ve kavramlara yüklediği manalar önce analize sonra senteze tabi tutulmalıdır. Ardından Kütüb-ü Sitte gibi sahih kaynaklara müracaat edilerek konuyla ilgi nebevi yorumlara, sahabe görüşlerine ulaşılmalıdır. Yeterli kültürel alt yapımız yok ve bunu kendimiz yapamıyorsak, konu Hafız İbn-i Kesir’in Kısas-ı Enbiya eseri gibi bir eserden takip edilmelidir. (Bu bağlamda, yeri gelmişken söyleyeyim, bu önemli eser, Peygamberler Tarihi adı altında Hanifi Akın tarafından gayet güzel bir tercüme ile Türkçeye kazandırılmış bulunuyor.)    

Peygamberleri zahiri yönleriyle böyle bir eserden öğrendikten sonra, mutlaka onların batıni yönlerini de İbn-i Arabinin Fusus’u gibi bir eserden araştırmalı, böylece zahir- batın bütünlüğüne ulaşılmalıdır.  

Risale-i Nur’da anlatılan Enbiya ile ilgili görüşler ve özellikle On dokuzuncu Sözde ele alınan ölçü ve kriterler perspektif haline getirilir ve bütün peygamberlere bu kriterler zaviyesinden bakılabilirse sanırım bu da nurun ala nur olur. Bu da bizi Nebilere uyma, onların izinde iz sürme hususunda daha azimli, daha kararlı hale getirir.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23