• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Kantarın topu...

23 Kasım 2019
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Battıkça çırpınan, çırpındıkça daha da batan karanlık zihniyetin rutin, alışılmış, kısmen de demode olmuş atraksiyonlarını seyrediyoruz birkaç gündür. Hırçınlaştılar. Aynı zamanda hırçınlıklarını idealize etme yanlışına saplandılar. Fakat ne yapsalar boş, ne etseler nafile. Bitişe, tükenişe yok oluşa her gün biraz daha yaklaşıyorlar. Akla ziyan davranışları, sözleri, teklifleri hep bundan. Ne ki, birden hortlamadılar. Zaten vardılar.

İman nurundan nasipsiz bakış açısı her yeri karanlık görmeye ve göstermeye mahkûm. Afaki-enfüsi binlerce ışık tayfı sökün etse ve her yeri aydınlığa boğsa, vicdanında tasdik edici nur bulunmayan insanın nasip payı yine zulmet, yine karanlık. Söz konusu zihniyetin panoraması işte böylesi karanlık, böylesi bir zulmet.

Çare imanda, çare onlara iman yolunu göstermekte. Yani onlara yeni bir perspektif kazandırmakta. Vicdanlarındaki tasdik edici gücü harekete geçirdiğimizde onlarda görülen pek çok negatif davranış ve onlardan duyulan pek çok negatif söylem kendiliğinden zail olacak, yok olup gidecektir. Bize düşen sabır, bize düşen sekine ile hareket etmek. Hedefe en hızlı ulaşanlar, yavaş yavaş acele etmesini becerebilenlerdir. İşte, ince, sırlı paradoks…

Misliyle mukabele, hele aşırılık, hele adaletten, mizandan, ölçüden, endazeden uzaklaşmak söz konusuysa  yanlış bir davranıştır. Köpek bizim ayağımızı ısırdı diye biz de onun ayağını ısıracak değiliz. Bununla, pasif bir bekleyişle mukabele edelim, demiş olmuyorum. En isabetli, en etkili strateji tatbikini teklif etmiş oluyorum. Yani teker teker sinek öldürmeyi değil bataklığı kurutmayı önermiş bulunuyorum. Bizim, müspet hareket düsturundan anladığımız da budur.

İnsanı bilgi değil iman değiştirir. Sosyal hadiselerin olumsuz akışını değiştirmenin, gidişi olumluya icra etmenin tek çaresi, imanı merkez alan çalışmalara hız kazandırmak ve onlara hayatın her ünitesinde saha açmaktır. Ancak bu sayededir ki, dünyamız da ukbamız da mamur hale gelir; hayatımız yekpare cennete dönüşür.

Kendisini taşa tutan, kan revan içinde bırakan Taif’liler için Peygamber Efendimizin “Allah’ım kavmime hidayet ver” diye dua etmesi, olması gereken karşı davranışın keyfiyetini ele vermesi bakımından çok anlamlı bir örnektir.

Kötü emsal olmaz diye bir kural vardır. İman alanında yapılan çalışmaları da bu kural çerçevesi içerisinde değerlendirmek gerekir. Cemaatlerin, tarikatların varsa yanlışları mutlaka tashih edilmeli, düzeltilmelidir. Fakat bütün cemaat ve tarikat çalışmalarını FETÖ kefesine koyup öyle tartmak yanlıştır; iman hizmeti alanındaki en verimli kaynakları kurutmak demektir.

Cemaat ve tarikatlar, kendi iç bünyelerinde hiyerarşik bir yapı barındırıyor, çalışmalarını iman ve güzel ahlak kazandırma alanının dışına taşıyorlarsa bu gösterge yanlış yolda olunduğunu işaretler ki, mutlaka bu yanlış düzeltilmeli ve çalışmalar kendi alanlarına çekilmelidir. Yine tarikat ve cemaatler, yetiştirdikleri insanları iş dünyalarında ve sürdürdükleri mesleklerinde de kontrol altında tutuyorlarsa ve bu yolla kadrolaşma gibi bir zaafın içine düşmüşlerse bu gösterge de büyük yanlışı ve kırılmayı işaretler ki, bu gidişe dur denilmesi, böylesi davranışların önüne set çekilmesi mutlaka gereklidir. Ama kendi alanında ve kendi mecrasında hizmet veren topluluklar ve tarikatlar onların bu yaptıkları yanlıştan sorumlu tutulamazlar ve aynı kategoride değerlendirilemezler. Suçların bireyselliği her zaman mahfuzdur.

Bir de kurumsal ilişki ile ideolojik bağlantıyı birbirinden ayırt etmek gerekir. Her yerde ve özellikle FETÖ davalarında bu iki ilişkinin birbirinden tefriki elzemdir. Onlara ait veya onların psikolojik mülkiyetine geçmiş başka kurumlarda çalışan yüzlerce insan vardır ki, onların ideolojik yanlarına hep mesafeli durmuşlar; ve orada çalışmayı sadece bir geçim kaynağı olarak değerlendirmişlerdir. Şimdi bu insanları, diğerleriyle aynı kefeye koyup yargılamak fevkalade yanlıştır.

Ben, işin başından beri bu görüşü savundum, ifade ettim. Zaten Reis’in “at iziyle it izini birbirine karıştırmayın” talimatında yatan gerçek de budur. Fakat bu talimata istenen ölçüde özen gösterildiğini söylemek oldukça zor. Mağdurların sayısını çoğaltmak ve hükümet karşıtlarının sayısını artırmak uğruna kripto FETÖ’cüler, bu yanlışı zaten bilerek, isteyerek ve bolca yapıyorlar; kripto olmayanlar hiç olmazsa aynı yanlışa düşmeseler…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Latiiif

Geçen yazıda fetö ye deginmedin belli ki kamçıyı yedin sahibinden.. bu hafta anırmaya başladın yine..arpani vermezler sonra dikkat et..

Aytunç Kerem

Latif ! Çoktandır gözükmüyordun..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23