• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Kalem yazmak zorundadır

25 Mayıs 2019
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Hidayeti, bütün insanlığı kuşatıcı enginlikte olan Kur’an, kendisine bir karış yaklaşana bir kulaç yaklaşan, kendisine bir adım gelene koşarak gelen bir şefkate, bir rahmete de sahiptir. Gelmeler, yaklaşmalar bu şekilde onda katlanarak tecelli ettiği gibi uzaklaşmalar, ayrılmalar da aynı şekilde katlanarak gerçekleşir; yani o, kendisinden bir karış uzaklaşandan bir kulaç uzaklaşır, kendisinden bir adım geri atandan o koşarak yüz çevirir.

Kur’an, kendisine yaklaşana rahmet, bereket ve hidayet bahşetmekte denizlerden daha cömerttir, ne ki kendisinden uzaklaşanlara bir tek katre rahmeti, bereketi, hidayeti dahi çok görecek kadar esirgeyicidir. Ondan istifade etmek için önce ona bağlı, saygılı, sevdalı olmak gerekir. Ona olan imanımız ne kadar güçlü, kuvvetli, şekten- şüpheden arınmış durulukta ise, onun binlerce feyiz elvanından istifademiz de o derece, güçlü, kuvvetli, duru ve çeşitli olur.

 Kur’an bizi elimizden tutar, binlerce mürşid-i kamilin bir ömür boyu veremeyeceği feyzi bir lahzada kalbimize, ruhumuza, aklımıza, nefsimize ve derecesine göre diğer bütün his ve duygularımıza boşaltır ve bizleri hem dünyada hem ahirette ebedi abat eder. Onun terbiyesi hakiki terbiyedir; diğer eğitim ve terbiyeler ancak ona uygunluğu nispetinde bir anlam ifade etmek durumundadır.

Kur’an, bütün ahlaki prensiplerini öncelikle imana dayandırır. Allah’a, ahirete, peygamberlere, kitaplara, meleklere ve kadere iman olarak hadisi şerifte çerçevesi belirlenen iman esasları, esasen birbirini teyit etme bakımından aynı bütünü oluşturduklarından, Kur’an bu iman esaslarında hiçbir ayırıma gitmeden her birini teker teker bize teklif eder, kabullenmelerin sonuçlarına da yine aynı şekilde amel-i salih ve güzel ahlak olarak mukabelede bulunur.

Kur’an, ilmi irfana, irfanı hikmete taşımada eşi benzeri olmayan bir seçkinliğin sahibidir. İnsanı terbiyede külli, umumi ve her istidat ve kabiliyeti dairesine alacak sonuçlara ulaşmak ancak Kur’an’la mümkündür. Bütün bu bereketli sonuçlara ulaşmak için tek şart vardır; o da inanarak, kabullenerek Kur’an’ı okumak, okumak, okumaktır.

Çünkü Kur’an, lafzının ve manasının içine iman, amel-i salih ve güzel ahlak içirilmiş ilahi vahiydir. Onu okumak, söz konusu değerlerle buluşmak anlamına gelmektedir. Yeryüzünde böylesi sonuçlara götürücü bir başka söz, bir başka kelam da yoktur. Bütün mesele, Kur’an’dan bu seviyede ve bu çeşitlilikte istifade edebilme niyeti, kararlığı ve azmidir.

Kur’an, muhataplarına sürekli fıtrat diliyle konuşan bir öğretici konumundadır. Fıtrat dilinin beş ana unsuru olan Kelime-i tevhit, Besmele, dua, Esma-i Hüsna ve sevgi dili, başlangıç ve sonucu birleştirici keyfiyetiyle ve en mükemmel şekliyle ancak Kur’an’da vardır. Bu sebepledir ki, Kur’an’ın terbiyesi her tür insana, her şart, zaman ve zeminde ulaşabilmekte, tamamlayıcı değerler vermenin yanında muhatabına yeni bir kişilik, yeni bir şahsiyet kazandırabilmektedir. Bu nicelik ve nitelikte bir terbiye ise ancak Kur’an’da vardır; ve ondaki bu varlık mucize çaptadır.

Gençlik yıllarımda çok sayıda pedagoji ve psikoloji kitabı okudum. Son okuduğum kitabın sonuna da şöyle bir not düştüğümü hatırlıyorum: Karanlık bir dehlizde gözü kapalı yürümek tanımak için ne ise, pedagojik, psikolojik bilgilerle insan mahiyetini tanımak odur.

Çünkü bu bilgiler, insan mahiyetine bir bütün olarak bakabilmekten uzaktır. Bu sebeple de analizleri, önerileri isabetli iken bile partikül olmak durumundadır. Halbuki insan mahiyetinin kuşatıcı bir bakışa ve bu bakışa dayalı tekliflere, tecrübelere ihtiyacı vardır. Onun terbiye adına muhtaç olduğu her teklif, her tecrübe ise ancak hem de başkasının benzerini yapabilmesi imkansız ölçekte ancak Kur’an’da vardır. Zira Kur’an, hem insanı hem de onun alakalı olduğu bütün dış dünyayı yaratan Allah’ın kelamıdır. Elbette kim yarattı ise en iyi bilen de odur. En iyi bilen Yüce Yaratıcı olduğuna göre, en doğru, en isabetli, en mükemmel, en arızasız teklifler de O’nun teklifleri, O’nun önerileridir. 

Günümüz İslam dünyası Kur’an’dan uzaklaşmanın acı bedellerini ödüyor. Bu tür acı bedeller ödemeye dur diyebilmenin tek çaresi Kur’an’a bir daha geri dönmemek üzere dönmektir. Bu dönüşün gerçekliliğe kavuşması da Kur’an’ı hayatımızın her alanına müdahil kılmaktan geçmektedir. Bu cümleden olarak, Kur’an sadece yaygın eğitimde değil örgün eğitimin her kademesinde de kendisine saygın bir yer bulmalıdır. Seçmeli değil, nüfus kimliğinde İslam bulunan her öğrenci için zorunlu ders haline gelmelidir.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23