• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

FETÖ - Seçim ve profili düşük taklitler

02 Haziran 2018
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Taklit insanı kimyevi terkiplere benzer. Nispetlerdeki az bir değişiklik onun ortadan kalkmasına yeterlidir. FETÖ elemanları bunun en somut, en çarpıcı örneğidir.

Örgütteki taklit hastalığı ise çok eskiye, 1965’li yıllara dayanır. Gülen, Kestanepazarı ismiyle ünlenmiş İzmir’deki Kuran Kursu modelindeki bir kurumun müdürüdür. Elinde polis copuna benzer bir sopayla sağa sola hışım saçar, Donkişot’un yel değirmenlerine saldırısını andıran hareketleriyle tavşan yürekli, kurbağa karakterlilerin kalbine korku salardı. Buca kamplarında ise onun bu hali birkaç misli şiddet kazanırdı; en büyük suç ondan korkmamak olurdu. Ben de bu suçu işleyenlerdendim.       

Öğrencilere dayattığı edilgin durum, bazı öğrencilerde onu taklit etme meyli uyandırır, bazılarında ise bu meyil, meyil olmaktan çıkar hastalık derecesinde bir saplantı halini alırdı. Bazıları onu mütekebbir yürüyüşünde, bazıları şivesi bozuk konuşmasında, bazıları elmacık kemiklerini de içine alacak şekilde gerçekleşen göz kırpma tiklerinde taklit ederdi. Daha yaygın olan taklit ise, niçin yaptığını hâlâ çözemediğim namazda başını sağa sola sallamasında gerçekleşirdi. Öyle ki, özellikle Cuma namazlarında durduk yerde ve namaz içinde büyük çoğunluğun kafaları sağa sola gider gelirdi. Namaz içindeki bu taklit bende acı bir burukluk hasıl eder; kendisi olmayı bir türlü beceremeyen bu kişilere cidden acırdım. 

Gün güne bu taklit azalmadı sayıda artarak devam etti. Mesela, konuşurken ağzındaki tükürüğü diliyle dışarı çıkarıp bir müddet dudaklarında tuttuktan sonra geri yutma; yine konuşurken özellikle coşkulu hallerde başındaki takkeyi sağ eliyle önce öne sonra arkaya doğru hareket ettirme ve bunu defalarca tekrar etme yukarıdaki taklitlere ilave edilir oldu. Daha alt jenerasyonlarda ise iş şaklabanlığa kadar vardırıldı.

Bozyaka Yurdunda kalan öğrencileri yaz kampına götürüyorum. Ben minibüsün önünde şoförün yanındaki koltukta oturuyorum. Yirmi kadar öğrenci de arkada oturuyorlar. Yola çıktık. İçlerinden biri Gülen’i taklit ederek vaaza başladı. Kısa bir süre sonra ağlama sesleri duyuldu. Ben de duygulandım. Hava bozulmasın diye de arkama dönüp bakmadım. Sonra dikiz aynasından olanları görmek istedim. Ne göreyim, hıçkıra hıçkıra ağlama sesleri geliyor; fakat hiçbirinin gözünde bir damla yaş yok. Meğer onlar da ağlayan cemaatin taklidini yapıyorlarmış. Minibüsü durdurdum. Hepsini aşağıya indirdim. Tekrar bindiklerinde artık gözleri yaşlıydı.

Sonra birisi anlattı. Meğer minibüste vaaz taklidi yapan çocuk oldukça meşhur da olmuş. Eskişehir’de vaaz ettirmişler. Konuşmasında yine Gülen’i taklit ederek, “Ben de bunca günahımdan bıktım, Rabbimin karşısına bu günahlarla çıkmaktan utanıyorum, hicap ediyorum” gibi laflar etmiş. Cemaatten biri dayanamamış, “Evladım daha bu yaşta (vaizimiz o gün on üç yaşındadır) bu kadar günahın varsa o kürsüde senin ne işin var” diye gürlemiş. Geçenlerde basında adını görünce burada anlattıklarımı hatırladım. Gülen’in en yakınında bulunanlardan, diye adı geçiyordu. İsminin önünde profesör unvanı bile vardı…

Şüphesiz Gülen’in kendisi de usta bir taklitçiydi. Kimleri taklit etmezdi ki… Birini hiç unutamam. Amerikan başkanlarından oğul Bush, Pentagon’da askerlerle birlikte, elinde servis tabağıyla sıraya girmiş, yemeğini aldıktan sonra da oturmuş askerlerle birlikte yemeğini yemişti. Bunu televizyonlar haber olarak yayınladılar. Gülen, bir hafta kadar onu taklit etti. Tabii bir farkla. Amerikan başkanı sıraya girdiğinde de, yemeğini alıp oturduğunda da kimse ayağa kalkıp onun gelmesini, oturmasını ve yemeğe başlamasını beklemedi. Fakat Gülen’in mutfakta başlayan seremonisi, oturup yemeğe başlamasıyla son buluncaya dek orada bulunan herkes ayağa kalkarak ondan gelecek otur işaretini beklemek zorunda kaldı.

FETÖ’den mi bulaştı nedir, seçim meydanlarında gördüklerimiz de aynı düzeyde profili oldukça düşük taklitler. Muharrem, bazen Ecevit oluyor, bazen Baykal’a dönüşüyor. Yalan ve iftirada ise Kemal’i anımsatıyor. Mesela, hiç utanmadan, sıkılmadan “Recep Tayyip Erdoğan, AK Partiyi kurmak için Pensilvanya’dan icazet aldı” diyebiliyor. Hâlbuki Gülen AK Partinin kurulmasına hep karşıydı. 500 milletvekiliyle de gelseler asker onları iflah etmez, deyip durdu. Hatta “Konjonktür müsait değil, parti kurulmasa iyi olur” diye Erdoğan’ın yakınında bulunanlara mesaj bile gönderdi. AK Parti seçimi kazanınca bir müddet daha bekledi. Baktı her şey yolunda, adamlarına AK Partiye yanaşın diye talimat verdi.

Meral ise histeri anlarında, beddua seansındaki Gülen’i taklit ediyor. Normal hallerinde ise, mevcut durumu el verdiği ölçüde Çiller’e benzemeye çalışıyor. Hiç düşündünüz mü, kendileri olmayı bile başaramamış kimlik, kişilik zaafı yaşayan bu namzetler, kazara Cumhurbaşkanı olsalar memleket ne hale gelir… 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23