• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İlhan Oral
İlhan Oral
TÜM YAZILARI

“Ahde vefâ” neye yarar?

20 Şubat 2022
A


İlhan Oral İletişim: [email protected]

İnancının, hayatının, geçmişinin ve geleceğinin temel kaynağı olan Kur’an gibi yüce bir kitabın hizmetini yeniden başlatalım, denildiği zaman günümüz yetkilileri, zorlanıyorlar.

Buna rağmen mülkün sahibi Allah Teâlâ’ya güven, iman gereğidir. O’na güven esas alınmazsa dünyada umursamazlık hastalığı yayılır, ebedî âlemde de “hakka tacâvüzden” ebedî ceza verilir. Bu âkibet akıllı insan işi değildir. Akıl sahipleri ilâhî beyanda daha dengeli, daha tutarlı olarak tanıtılırlar. Burada zikredilen akıl, alışılagelen klasik ve tanımı yapılanamayan, sorgulanan akıl değildir. Buradaki akıl, İslam âlemine unutturulan ve Kur’an’ın öğrettiği aklın çeşitlerinden biri olan Lüb aklıdır. İnsan için Kur’an’ın tanıttığı en yüksek derecedeki akıl, bu akıldır. Kur’an ayetlerini, hakikatlerini, hikmetlerini, hükümlerini, emirlerini ve ruhaniyetini idrak eden akıl da bu akıldır. Bu aklı kullanmaktan gâfil kalanlar her zaman kaybederler.

Bu aklın neler yaptırdığının bir kısmını Ra’d suresinin ilgili ayetlerinde görüyoruz. Şimdi burada Azîz kitabımız Kur’an’ın derûnî beyanlarının tecellilerine yoğunlaşalım;

Rabbinden sana indirilen kitabın gerçek olduğunu bilen kimse, onu bilemeyen kör gibi midir? Bunu ancak lüb akıl sahipleri, öğüt alarak anlarlar. Onlar ki, Allah’a verdikleri ahdi yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar. Ve onlar ki Allah’ın riayet edilmesini emrettiği hukuka riayet ederler, Rablerine kalp ürpertisi haşyet ile yaranır ve kötü hesaptan korkarlar. (Ra’d:13/19-21) Ayette Kur’an’ı bilenin, “kör gibi” olmadığı ifade ediliyor. Yine bu ayette lüb akıl sahiplerinin de, diğerlerinden farklı ve daha dengeli oldukları bildiriliyor. 

Buradaki körlük beden gözü değil, kalp gözü anlamındadır. Bu da inancını, davasını ve kişiliğini kaybedenler için kullanılmıştır. Lüb aklın en belirgin özelliklerinden biri ve ilginç tanımı da gelen cümledir; Onlar ki, Allah’a verdikleri ahdi ifâ ederler, verdikleri kesin sözü bozmazlar. Burada zikredilen ahid gelen ayette açıklanmaktadır; Rabbinin Âdemoğullarından, kesin söz aldığını da hatırlayın! Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini isteyerek “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurunca onlar da “Elbette!” diye ikrar ettiler. Bunun sebebi, Kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu, biz bundan gafildik demeyesiniz içindir!” (A’raf:7/172) 

Geçmiş sonsuzdan, gelecek sonsuza kadar her şeyi inceliklerine varıncaya kadar bilen Allah Teâlâ’ya rağmen, o günkü ahdini unutan insan yaşadığı süreçte yalpalamaktan kendini kurtaramaz. İnsan her şeye rağmen kuldur. Kul, Rabbine isyan etme yetkisine sahip değildir. Hiçbir kul için Rabb’inden kopma ihtimali de yoktur. Çünkü kim ne kadar inkâr ederse etsin, onu yaratıp ruhunu, aklını, sahip olduğu her şeyi de veren Allah Teâlâ’dır. Sonunda canını, aklını ve sahip olduğu her şeyi alan da Allah Teâlâ’dır. Onun için insan aklını çalıştırmalıdır;  

Hayır. Kim ahdini yerine getirir ve ittika edip kulluk gereğini ifa ederse şüphesiz Allah o muttaki kullarını sever. (Nisa:3/76) Takvâ, kulun, Allah ile ilgili bütün bağlantılarının pürüzsüz halidir, hatta bütün hak sahipleriyle insanın pürüzsüzleşmesidir. Kısacası insanın beşerî zaaflardan arınıp halis mümin ve muvahhid olmasıdır. Dahası, insanın hak yolunun haklı yolcusu olmasıdır. İşte bunlara riayet etmeyenler ki bunlar verdikleri ahde vefâ etmeyenlerdir. Takvâ ehli olanların özellikle dava anlayışına âşina olmaları gerekir. Allah Teâlâ’ya vefâ göstermelidirler. Beşerî alanların tümünde hak ve iyilik adına her ne varsa hepsine karşı aralarındaki anlaşmalara riayet etmek herkes için vecibedir, farzdır.

Çok büyük önemi olan ahde vefâ, cahiliye Araplarını ümmet yapan yüce bir ruhtur. Bu yüce ruh da Kur’an ruhudur. Bu Kur’an ruhundan koparak kendi çıkar ve gruplarını kutsayarak tanrılaştıran Müslüman müsveddeleri cüce birer güruhtur. Halis din ancak Allah’ın dinidir; O’ndan başka, veliler edinenler şöyle derler: “Biz onlara ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye bunu yapıyoruz” Allah, onlarla müminler arasında, ihtilâf ettikleri şeyde hükmünü verecektir. Allah, yalancı, kâfiri doğru yola iletmez. (Zumer: 39/3) Gençliğin ve halkın her tür eğitimi gerçekleştirmek ve bilgilenmesini sağlamak ahde vefâdır.

Ahde vefâ, insanı halis kul, müminleri ümmet ve o ümmeti en güçlü devlet yapar. Ahde vefâ, Müslümanların iman ve necat belgesidir!? Esselamu aleykum. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

+++

Ah de vefa diye bir şey yoktur, çıkar vardır. Karşılıklı çıkarlara ah de vefa adı vermişler hepsi bu.

Bir

Aleykümselam, ve RAHMETÜLLAH ve BERAKATÜ
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23