• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Yüksek enflasyondan kaçabilmenin yolları!

07 Nisan 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Türkiye’nin ekonomide en önemli sorunu enflasyon… Fiyatların yükselmesi… Halk dilinde hayat pahalılığı… Ekonomi ilminde enflasyon temelde iki türlü… Ya talebe dayalı, ya da arza dayalı meydana geliyor… Arz yani üretim kaynaklı olursa buna maliyet enflasyonu da deniyor…

Enflasyon, Merkez Bankası’nın asli işi... Para politikalarıyla fiyat istikrarını sağlamak için çalışır. Ancak Merkez Bankası’nın para politikası tek başına enflasyonu dengelemeye yetmiyor. Para politikasının  hükümetin maliye politikalarıyla da uyumlu olması gerekiyor.

Eksik olmasınlar okuyucularımız son dönemde enflasyon, kur ve faizlerde niçin agresif artışlar oluyor, diye sürekli soruyorlar… Defalarca yazdım, ama bir kez daha özetleyeyim…

Ekonominizde geçmişten gelen borç ve yapısal sorunların yanında enerji açığınız olduğu halde ithalata ve tüketime dayalı bir büyüme modelini seçerseniz enflasyon ve cari açığa sebep olursunuz. O zaman sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyümeden bahsedemezsiniz…

Şayet enerji açığınızı halledip ihracata ve üretime dayalı bir büyüme modelini seçerseniz, yapısal sorunlarınız yoksa, sizi boğmayan sürdürülebilir bir borca sahipseniz ekonominiz, ne enflasyon ne de cari açık üretir… Borçlanma gereğiniz düşük olacağından kur ve faizleriniz yerinde sayar.

DÖRTLÜ KISIR DÖNGÜYE DİKKAT!

Halen yaşadığımız yüksek enflasyona sebep olan; 2017 yılındaki yüzde 7,4’lük yüksek büyüme içinde yüzde 74’lere dayanan hanehalkı tüketimi, kamu tüketim harcamaları ve enerji açığının ağırlıkta olduğu borç çerçeveli yüksek Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) olumsuz kompozisyonu...

Binaenaleyh istihdamı da düşünerek hem dış talep hem iç talep için ithalat ağırlıklı agresif üretime yöneldik. Borcumuzu düşünmeden yüksek büyüdük ama sonucu yüksek enflasyon, yüksek cari açık, bütçe açığı, yüksek faiz ve yüksek kur oldu…

Anlama açısından konuyu açayım… İthalat ağırlıklı tüketime dayalı bir büyüme modeli seçtik, diyelim… Belki hedeflenen istihdamı gerçekleştirdik… İhracat için sanayi çarklarını hızlandırdık… Ama ithalatımız yaptığımız ihracatı fersah fersah geçerse… Yüksek enerji bağımlılığımız varsa, iç tüketimi pahalı diye milli kaynaklardan değil ithalatla karşılarsak… Turizm gelirleri ve yurtdışı hizmetler döviz pozisyonunu gerekli şekilde desteklemezse… Ve borçla birlikte yapısal sorunlarınız da varsa işte o zaman yüksek enflasyona, cari açığa, yüksek kur ve faize razı olmak durumundayız!

Netice olarak işi daha da müşahhaslaştırayım… Bu çeşit büyümelerde cari açık, döviz açığı verirsiniz… Arz ve talep kaynaklı enflasyon yükselir… Borçlanma gereğiniz olduğundan enflasyona bağlı faizleri tutamadığınız gibi yüksek kurla da karşı karşıya kalırsınız… Böylece birbirini olumsuz tetikleyen döviz açığı, enflasyon, faiz ve kur dörtgeninde kısır döngüye girersiniz, kırılganlaşırsınız…

ENFLASYON VE FAİZE TEK HANE 

OPERASYONU

Tabii böyle sorunlara düçar olmamak için en güzeli, eskilerin de söylediği gibi, “Kendi kendine yeten ülke olmak!”  Türkiye, enflasyon ve faizle birlikte diğer ekonomik sorunları çözecek kabiliyete sahip bir ülke. Yeter ki tam manasıyla kurumlar arasında senkronizasyon sağlanabilsin…

Şimdi Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’ten “enflasyon ve faize tek hane operasyonu” bekleniyor… Bu ay açıklanacağı belirtilen çalışmayla kamuda tek hesap sisteminin etkinleştirilmesi, Hazine’nin rahatlatılması ve kamu üzerinden faiz baskısının kaldırılması hedefleniyor. Çalışmayla kamu idarelerine ait 40 milyar lira olarak düşünülen mali kaynaklar Merkez Bankası ve kamu bankalarında toplanacak ve tüm kamu harcamaları tek hesaptan görülecek.  

Şimşek, 14 Şubat’ta da enflasyona yönelik 5 aşamalı bir planı devreye alacaklarını söylemişti. İçinde kur, gıda, enerji, Merkez Bankası politikalarının yer aldığı 5 maddeli planda, “En önemlisi bu plan dezenflasyonu destekleyici bir yaklaşım oluşturacak” demişti.

Tabii ki enflasyonda ve beraberinde faizlerde dengeyi oluşturmanın birinci şartı para ve maliye politikalarının uyumu… Türkiye ekonomisinde konjonktürel etkileri de dahil ettiğimizde mali istikrar konusunda birtakım bozulmalar gözleniyor. Bu da bazı haris gönüllüleri harekete geçiriyor. Gelecek aylarda belki daha büyük sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Ancak giderek katılaşan enflasyon ve jeopolitik etkilere rağmen Türkiye ekonomisi teşvikler konularında hız kaybetmezse yine cazibesini devam ettirecek diye düşünüyorum…

128 MİLYAR LİRALIK YENİ PAKET GELİYOR

Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni bir yatırım teşvikleri paketini önümüzdeki pazartesi günü açıklayacak. Paket 23 projeyi ihtiva ediyor ve toplam 128 milyar lira değerinde… Tabii hedef ihracatta dışa bağımlılığı azaltmak. Projeler içinde petrokimya, ilaç, tarım ve sağlık sektörlerine yönelik desteklerin dikkat çekeceği tahmin ediliyor.

Ancak Merkez Bankası’nın bu yılın ilk çeyreğine dair banka kredileri eğilimi anketi  Türk Lirası tarafında faizlerin düşürülmesi açısından pek iyi haber vermiyor. Merkez Bankası’nın raporuna göre, bankaların konut ve taşıt kredilerinde talep azalması var ancak bireysel kredi talebi hâlâ oldukça yüksek. Raporda, Türk Lirası cinsinden kredi talebinde gevşemenin süreceği, yabancı para cinsi kredi taleplerinde ve işletme kredilerinde sıkılaşmaya hız verileceği ima ediliyor. Haydi hayırlısı…

Diğer taraftan piyasada dalga boyunun arttığı, volatilitenin yükseldiği bugünlerde 25 Nisan toplantısında Merkez Bankası’ndan faiz artırma isteyenler pıtrak gibi çıkmaya, hatta yurtdışından bile mesajlar çakmaya başladılar…

Merkez Bankası’nın öncelikli işi fiyat istikrarı, yani enflasyon… Kısa vadede kur yükseliyor diye, kimse bankadan faiz artırımı beklemesin, derim…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23