• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Ticaret savaşlarının sonu “stagflasyon” diyen çok!

22 Haziran 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

İçeride ne kadar sağlam durursanız durun, dünyanın zemini kaygan... Bir şey yapma şansınız fazla yok! Kaçamazsınız… Kaçsanız da mutlaka kıyısından köşesinden sizi bulur ve etkiler… Maamâfih siz bu devâsa olaylarla ancak gücünüz kadar mücadele edebilirsiniz!

Siyasi ve askeri alanlarda kutuplar arası operasyonlar, ekonomide ticaret ve pazar kapma savaşları, gelişmiş ülkelerin rezerv para ve faiz hegemonyası, küresel terör, uyuşturucu ve insan ticareti öne çıkan kaygan zeminler… Haksızlar, haklılardan daha cesur olduğundan dünyanın çarkı bahsettiğim zeminler üzerinde dönüyor…

İşte, kaygan zeminlere ters köşede, beklemediğimiz bir zamanda, zayıf anınızda yakalanmışsanız veya bir operasyonla karşı karşıyaysanız işiniz zor demektir. Hiç kimse gözünüzün yaşına bakmaz!

Dünyanın gerçeği bu… Evvelki zamanlarda da böyleydi, bugün de böyle… Dolayısıyla her şeyi dış etkenlere bağlayıp şikâyet etme yerine bünyeleri sağlam tutmak daha önemli. Sağlam olursanız, etkilenseniz dahi hasarınız az olur!

İşte son olarak döviz fiyatlarındaki yükseliş; gelişmiş ülkelerin genişlemeci politikalarına sona erdirme yolunda ürettiği politikaların ve yeniden yükselen küresel ticaret savaşlarının yansıması… Ekonominiz ne kadar kuvvetliyse dövize, faize ve ticaret savaşlarına karşı o kadar dirençli oluyorsunuz…

Küresel ekonomideki gidişât gösteriyor ki, gelişmiş ülkelerin 2008 küresel krizinden kurtulmasına ramak kaldı. Elbette bu da parasal genişlemeyi giderek daraltıyor. Ekonomisi dış kaynağa bağlı, cari açığı yüksek ülkeler bu gelişmelerden tabi ki olumsuz etkileniyor… Döviz fiyatları ve faizler yükseliyor… Buna bir de ticaret savaşları eklenirse dünyada bambaşka bir manzara ortaya çıkabilir.

Kaygan zeminlerden diğeri de küresel ticaret savaşları… Söz konusu savaşlar yeni değil… ABD Başkanı Donald Trump’ın “Böyle gelmiş ama böyle gitmez! ABD artık daha fazla açık veremez” söylemiyle kızamık gibi daha fazla gün yüzüne çıktı.

Trump’la birlikte global ticaretteki gerilim, barışın vazgeçilmez unsurları olarak görünen şirketler arasındaki güvene zarar veriyor. Dolayısıyla bu küresel ekonomik büyümeyi tehdit eden endişeleri artırıyor. Öyle ki söz konusu durum gelişmiş ülke merkez bankalarının raporlarına dahi girdi.

Ticaret savaşlarını yeniden başlatan Trump’ın Çin’e, ardından Avrupa’ya ve hatta Kanada’ya bile gümrük tarifeleriyle uyguladığı ekonomik baskının küresel bazda yaygınlaşacağını kimse inkâr etmiyor.

Nasıl mı, şöyle: ABD’nin Çin’e halen 50 milyar dolarlık bir ek gümrük vergisi kararı tamam... Çin’den de bir misilleme gelirse ortalık daha karışacak. Fakat ABD bununla da yetinmiyor. Trump’ın bunun üzerine 200 milyar dolarlık daha gümrük vergisi ihdası direktifi, küresel ticarette gerginliği yükseltirken gerginlikten pay piyasaları bile nasibini almış görünüyor.

Hatta Trump’ın ticaret savaşında Japonya’yı henüz hedef almasa da Japonya Merkez Bankası (BOJ) Başkanı Haruhiko Kuroda, sürtüşmelerin Çin endüstrisine tedarik sağlayan Doğu Asya ekonomilerini derinden etkileyeceğini söylemesi durumun vahametini gösteriyor.

Ticaret savaşlarıyla küresel ekonominin stagflasyona düşeceğinden bahseden çok... Birçok yorumcu, ticaret savaşlarının tüketici fiyatlarını yükseltip, talebi aşağı çekerek ekonomilerde stagflasyonel etkiler oluşturma ihtimali üzerinde duruyor. Görünüyor ki, stagflasyon şu anda dünyayı bekleyen en ciddi sorun… İşsizlik bir tarafa, oluşacak enflasyonist ortamın merkez bankalarının başlarını oldukça ağrıtacağı yolunda öngörüler hiç eksik olmuyor.

Stagflasyon iki büyük sorunu birlikte doğuruyor… İşsizlik ve enflasyon… Fotoğrafı net çekersek, işsizlik ve enflasyonist ortamında ekonomide bir durağanlık, durgunluk oluşuyorsa bu stagflasyon demek… İşin ilginci devletlerin uzun yıllar sarıldığı maliye politikalarını temel alan Keynesyen ekonomi anlayışını temelinden sarsan stagflasyon, işsizlikle beraber üretim hacminin azalması, büyüme hızında yavaşlama, sosyal transferlerin artması, yoksulluğun yükselmesi ve insanların hayat standardının gerilemesi şeklinde kendini gösteriyor.

Dedim ya, stagflasyon işsizlik ve enflasyonun aynı anda yükseldiği bir ortam olduğundan çözüm üretmek o kadar kolay değil. İşsizlik, durgunluk ve yüksek enflasyon gibi birbiriyle çelişen durumlar sebebiyle stagflasyonla mücadele edilmesi fevkalâde zor.

Stagflasyon ortamında hem işsizlik hem de enflasyonla aynı anda mücadele etmek gerekir. Stagflasyonun makro yaklaşımlardan ziyade mikro ekonomik politikalarla çözüldüğü biliniyor. Vergi temelli gelirler politikası, indeksleme, üretim teşvikleri ve toplam arz, sektörel ve bölgesel politikalar stagflasyonun panzehiri şeklinde ifade ediliyor.

Ekonomilerin stagflasyona düşmesi durumunda yapılması gereken büyümeyi destekleyici veya enflasyonu sınırlayıcı politikalar arasında bir seçim yapmak... Çünkü yüksek enflasyonla mücadelenin yanında enflasyon yapması muhtemel ekonomik canlanmayı sağlayacak politikalara geçilmesi gerekiyor.

Ticaret savaşlarının da etkisiyle oluşacak ortamda küresel ekonominin stagflasyona düşme ihtimali var ama enflasyonun yükseldiği, işsizliğin de hatırı sayılır olduğu Türkiye’de henüz böyle sorun gözükmüyor. Çünkü Türkiye’nin yakaladığı yüksek büyümeler stagflasyon meselesini geri plana itiyor.

Elbette stagflasyon bugün dünya için çözülmesi gereken en önemli sorunlar arasına doğru yürüyor… Bu olumsuzluk bir gün bizim de kapımızı çalar mı, orasını bugünden kestirmek zor… Ama tedbiri elden bırakmamak da olması gereken…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23