• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Tabiatla barışmanın püf noktası!

21 Ekim 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

İnsanoğlunun yaşayabilmesi için öncelikle hava, ardından su ve toprak gerekiyor. Bu da yetmiyor… Havasu ve toprağın temiz olması öne çıkıyor… Yeşil ve mavi; temizliğin, medeniyetin, tabiatla barışın rengi... Çevreniz ne kadar yeşil ve mavi ise tabiatla o kadar barışık, hayata dâir sürdürülebilirliliğiniz o kadar kuvvetli demek.

Haberi daha yeni okudum… Irak Basra’da içme suyundan 60 bin insan zehirlenmiş... 18 bin kişi hastanelerde… Basra, içme suyunu Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği Şattülarap’tan sağlıyor.   Burada kirliliğinin sebebi arıtma tesisi yokluğundan suda artan tuz oranı ve zehirlilik.  

Basra’daki bu olay, insan eliyle oluşturulan tehdidin sadece küçük bir parçası. Dünyada yüzlerce, binlerce örneği var… Milyonlarca insan hâlâ kirli su kullanıyor.  Uluslararası alanda büyük işler yapan Türkiye merkezli Yeryüzü Doktorları platformu, daha yeni Dünya Sağlık Örgütü verilerini açıkladı... Buna göre dünyamızda hâlen 2 milyar insan (dünyanın dörtte biri) kirli su kullanıyor. Sâdece kirli su kullanımı yüzünden her yıl 500 bin insan ishalden hayatını kaybediyor.

Bilhassa Türkiye merkezli İHH, Diyanet gibi çeşitli vakıflara bağlı birçok yardım kuruluşu dünyanın dört bir tarafında su kuyuları açarak insanları temiz suya kavuşturmanın mücadelesini veriyor. Meselâ Yeryüzü Doktorları tek başına bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek maksadıyla Gazze, Suriye, Uganda, Çad, Kenya, Nijer, Kongo, Somali ve Afganistan’da 250 bin insanı temiz suya kavuşturdu.

Yeterli mi, tabii ki değil! İnsanların temiz suyla buluşturulması noktasında daha çok desteğe ihtiyaç var. Zira 2050 yılına kadar dünyada su talebinin yüzde 55 artış göstermesi bekleniyor. Dünyada tatlı suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Artan nüfusu beslemek için gıda üretimi 2035 yılına kadar yüzde 69 artacak. Elektrik üretmek için sarf edilen su ise işin cabası!

***

Mâdem tatlı su kaynakları azalıyor, o halde ne yapacağız?

Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhisselam“Abdest alırken, akarsuyun kenarında bulunsanız bile suyu israf etmeyin!” (İbn-i Mâce) buyuruyor. Binâenaleyh, suyu ekonomik kullanacağız... Su tasarrufu konusunda teknolojiden azâmî şekilde istifade edeceğiz!

Evet, bir taraftan suyu israf etmekten çekineceğiz ama yeni yeni su kaynakları üretmek de zorundayız. Dünyada atık yönetimi diye bir sistem gelişiyor… Kullanılmış suların dâhi arıtılıp tekrar kullanımı söz konusu... En azından bizim gibi yüksek yağış alan ülkeler yağmur sularını oluşturacakları sistemlerle kullanıma verebilir! Böylece uygulayıcılar Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifine mazhar olabilir!

Zirâ, hayatın parçası olan su, o kadar basit bir vak’a değil! Artık bütün dünyada su parayla satılan bir metâ... Ayrıca su bugün ülkelerin güvenliğini bile ilgilendiriyor.  

Tarımdaki başarısı dünya gündeminden düşmeyen İsrailatık yönetiminde üst sınırları aşmış. Bir çöl ülkesi olmasına rağmen dünya birincisi… Hemen rakam vereyim… İsrail atık suların yüzde 86’sını arıtıyor. Tarım için ayrılan suyun yarısı atık sudan sağlanıyor. İçme suyu da öyle!

Keşke İslâm ülkeleri de atık yönetimi konusunda bu kadar mâhir olabilse!

***

Olayın diğer tarafı barınma ihtiyacından doğan binalarımız… Dolayısıyla kendi kendine yetebilen yeşil evlere, yenilenebilir kaynakları sağlayan yapılara bir an önce kavuşmanın önemi giderek artıyor. Artık barınma ihtiyacı, kendi kendine yetebilen bina ihtiyacına dönüşüyor ve insanoğlunun gayrimenkul anlayışı modern bir şekilde evriliyor.

Bu durumu hafta sonu gerçekleşen mimarlık konferansında daha iyi gördük. Türk Hava Yolları (THY), Kale Grubu, Vitra, Kütahya Porselen, GAD Mimarlık Vakfı, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği, Green Solution Provider, İmmergaz, Çebi Kilit, DYO ve Aligatör gibi sponsorların desteğiyle gerçekleşen Archisections zirvesinde “Yeşil ve mavinin sonsuz tonlarının hakim olduğu sürdürülebilir ekolojik dengeyle konforlu yaşama alanlar oluşturabilir miyiz?” sorusuna cevaplar arandı.

GYODER Başkanı Feyzullah Yetkin, GYODER Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gürsel Öngören, Teknik Yapı Sahibi Nazmi Durbakayım, Prof. Dr. Süha Özkan, GAD Vakfı Başkanı mimar Gökhan Avcıoğlu, mimar Sevinç Ormancı, mimar Murat Tabanlıoğlu, yatırımcı H. Serhan Süzer, şehir plânlamacısı Faruk Göksu ve yerli yabancı entelektüel isimler fevkâlâde önemli mesajlarla mâlum soruya cevaplar aradılar.

Konferanstan hakikaten ekolojik ciddi mesajlar aldık… “İnşaat malzemecileri (İMSAD) dâhil gayrimenkul geliştiricilerinin mimarlara kulak vermesi... Enerji tasarrufu, yağmur sularının arındırılması, çevre tahribatının ve sera etkisinin aza indirilmesi… Çatı, duvar ve her türlü inşaat malzemesinde yeşil üretime geçilmesi… Özellikle şehirlerde daha yeşil ve daha mavi yapılaşma modelinin benimsenmesi isteniyor! Özetle şehre yönelik tasarımlardan mimariye uzanan yelpazede, doğanın gücü ve sevgisi hayatlarda yoğun olarak hissedilmeli…” deniyor.

Tabii önemli olan; tabiatla barışmanın püf noktasını yakalayarak mesajların hayata geçirilebilmesi ve ıskalanmaması!

Yazının sonunda bir hatırlatma yapayım… Hollandalı turizm firması TravelBird’in hazırladığı dünya yeşil şehir endeksine göre gerilerde olabiliriz ancak yine de yeşil olma yolunda yüksek irademiz olduğunu belirtmem gerekiyor. Maamafih, bugün kişi başı 5 metrekare yeşil alana sahip 20 milyonluk İstanbul’daki çevreyi iyileştirme faaliyetlerini asla gözden kaçıramayız!

Ancak Süha Özkan Hocamızın “kimlikli ve tabiat sevgisini hayatımızda hissettiren şehirlere ulaşma” talebini, tabii ki unutmadan!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23