• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Sorunların kaynağı borç ekonomisi!

16 Eylül 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Borsa İstanbul Başkanı Himmet Karadağ’ın 2017 yılı Kasım ayı ortalarında “İnsani Finans” temasıyla düzenlenen Küresel Katılım Finans Zirvesi’nde dile getirdiği, “Merkez Bankası Başkanı ile kavga etmiyoruz. Çok yakın işbirliği içinde çalışıyoruz” sözlerini düşünüyorum da… Başkan ne kadar güzel söylemiş! Elbette kavga etme zamanı değil!

Başkan Karadağ’ın bu açıklamayı yaptığı 2017’nin Kasım’ında da, dolardaki küresel değerlenme, enflasyondaki yükseliş, Hazine’nin artan borç çevirmesinin Türk Lirası varlıkları üzerindeki olumsuz baskısı ve beraberinde ABD, AB ve bölgemizde süren jeopolitik endişeler bugünden farksızdı!

Doların 3,9 lira, euronun 4,6 lira inadı sürerken dövizin takibinde en etkin gösterge olan dolar endeksi de 93 bandını yukarı yönlü zorluyordu. Piyasada 2 yıllık tahvil faizi yüzde 13’ler ve on yıllık tahvil ise yüzde 12’ler ile rekor seviyelerde hareket ediyordu…

Bir yıl bile geçmeden bugün 2 yıllık tahvil faizi yüzde 24,94, on yıllık tahvil faizi ise yüzde 18,64’te alıcı-satıcı buluyor… Dolar 6,1 lira ve euro ise 7,1 lira…

Başkan Karadağ o gün kimseye küsmedi, çözüm üretti ve dedi ki… “Borsa olarak günlük 50-60 milyon liralık operasyon yapıyoruz. Merkez Bankası ise 100 – 150 milyar liralık operasyon gerçekleştiriyor. Para politikası işlemlerinde menkul kıymet kullanımı varsa tezgâh üstü yerine borsa piyasaları kullanılsın, dedik. Merkez Bankası Başkanımız ile hemfikir kaldık…”

TCMB de hazırlıklarını tamamladı… 31 Ağustos’tan bu yana Vadeli İşlemler Opsiyon Piyasası’nda (VİOP) aktif katılımcı. Bu durum özellikle döviz vadeli işlem sözleşmelerinde farklı vade ve kademelerde girdiği fiyatlarla piyasanın likiditesini ve vade çeşitliliğini destekliyor. Diğer yandan Borsa İstanbul’da Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Endeksi de hizmete girdi.  

Merkez Bankası bağımsızmış, değilmiş! Sert söylemlere ne gerek var! Bakınız kaynak bulmada piyasa kendini nasıl organize ediyor! Bırakın, herkes işini yapsın! Siz sadece denetleyin ve müeyyide koyun yeter!

***

Meseleyi daha iyi açmak için başka bir konuya daha geçeyim… 2002 yılında ihracat 36 milyar dolar, ithalat 51,5 milyar dolar… Dış ticaret açığı 15,5 milyar dolar… Cari açık ise yıllık sadece 626 milyon dolar idi… 2002 yılı Aralık ayı dolar kuru bugüne göre 1,5 lira… Euro kuru 1,3 lira… Hazine tahvil faizi de yüzde 53’te seyrediyordu…

O devirde cari açığın finansmanı borçlanma üzerinde fazla baskı yapmıyordu. Çünkü cari açık yok denecek kadar azdı. Ancak kamu harcamaları sebebiyle borçlanma sorunu vardı. Maamafih Hazine tahvil faizleri yüksekti. Hatta Hazine aynı yıl para bulamadığı için yüzde 71 ile borçlanmıştı.

Bugüne gelirsek… 2018 yılı bütçe açığı hedefi 66 milyar lira… Temmuz bütçe gerçekleşmelerine baktığımızda 1,1 milyar lira fazla veren bütçe ilk 7 ayda 45 milyar lira açık vermiş. Geçen yıl aynı dönemde bu rakam 24,3 milyar lira olmuştu. Demek ki yılsonu 66 milyar liralık bütçe açığı hedefi tutacak. Son 2018 Temmuz ayı cari açığı ise aylık 1,75 milyar dolar, Ocak – Temmuz dönemi 33,1 milyar dolar, yıllık ise 54,5 milyar dolar olmuş.

Bunun manası; kamu tarafında bütçe ve cari açıklar için diğer borç ödemeleri hariç, bizim en az 66 milyar lira bütçe ve 54,5 milyar dolar da cari açık için para bulmamız lâzım… Tabii ki, Hazine ihalelerine müracaat!.. Ki Hazine son ihalesinde basit yüzde 23,71 ve bileşik yüzde 25,11 faiz oranlarıyla 3,3 milyar lira borçlanmıştı… Şayet borçlanamazsak para basacağız…

Cari açığı da turizm, ihracat veya başka yollardan gelecek dövizle, yetmiyorsa piyasa ölçeğinde faiz ödeyerek dış borçla finanse edeceğiz… Bu sadece kamu tarafı…

Bir de kamudan en az iki kat daha fazla borçlu özel sektör var… Öz kaynak sıkıntısındaki işletmeler borçlanmasız işlerini yürütemiyor… Dış kaynak bulamazlarsa gidip bankalara teslim oluyorlar. Tabii faizler de haddini aşıyor!

Ekonominin kuralı… Finansman ihtiyacı her zaman kur, faiz ve enflasyonu yükseltir. Enflasyonun yükselişiyle ekonomi kısır döngüye girer.

***

Ne yazık ki bu ve buna benzer durumlar uzun yıllardan beri ülkemizin mâkus talihi!.. Bütçe, Hazine borçlanmasıyla çevrilecek… Cari açık turizm, ihracat dövizi veya dış borçlanma ile kapatılacak!..

Emir gibi bir şey! Borçlanma plağı yıllardır aynı şekilde dönüp duruyor…

Haa, “Modeli değiştiriyoruz… Bundan sonra borçlanma rafa kalkmıştır. Faiz alışverişi bitmiştir… Bütçe dengesi öz gelirle sağlanacak. Bütçede gelirden 1 lira bile fazla harcama yapılmayacak… Toplam ihracat geliri kadar ithalat yapılacak… Kurdan, enflasyondan, faizden, açıklardan asla bahsedilmeyecek” denirse, tabii ki başımızın üstüne!

Bunu deme imkânı var mı? Cesareti olan denesin!

İşte zâten işin püf noktası burası! Maalesef yıllardır iç ve dış borçla yürüyen bir ekonomi modeline sahibiz! Dövizdi, enflasyondu, faizdi, ikiz açıklardı… Bütün bu sorunlar “borç ekonomisi”nden kaynaklanıyor…

Dolayısıyla hiç kimsenin kimseyi itham etmeye hakkı yok! Ne siyasi iradenin piyasaları, ne piyasaların siyasi iradeyi karşısına alma lüksü de yok! Tek hedef çözüm üretmek! Çünkü herkes aynı kazanda kaynıyor!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23