• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Mevcut tablonun değişmesi şart!

09 Aralık 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Allahu Teâlâ insanları ayrı ayrı kabiliyetlerde yaratmış… Zirâ her insana becerisi doğrultusunda yaptığı iş kolay gelir. Türkiye’de ise tam tersi! Fıtrata uygun ihtisaslaşma diye bir şey yok. Faaliyetler hasbelkader yürüyor. Kim elinde, kucağında ne bulursa onunla yetiniyor… Okullarımızda dâhi “bir şeyin üzerinde değil, her şeyin üzerinde eğitim” zorlaması apaçık ortada!.. Üniversitelere bakın, çoğu insan okuduğu mesleği yapmıyor, ya da yapamıyor…

Tabii ki bu durum kaliteyi düşürüyor, işsizliği artırıyor, üretimi katma değerden uzaklaştırıyor.

Girizgâh olarak bu kadar söz yeter zannederim… Gelelim en düşük yıllık 5 milyar avro kazanma potansiyelimizin olduğu alabalık üretimine… Dün üretim noktasında kamunun zâfiyetinden bahsetmiştim. Bugün ise üreticilerimizin durumunu anlatacağım!..

Alabalık tesislerinin kurulması için izinler çıkarken anaç, yumurta ve yavru üretiminin aynı tesiste yapılması öngörülmüş, branşlaşma hiç düşünülmemiş… Diyeceksiniz ki, “İyi işte… Üretim baştan ayağa aynı yerde oluyor…” Ama işin genetik yönü var…

Tesis yumurtadan yavruya, yavrudan porsiyon balık üretimi yaparken uzun zaman aynı soydan gelen balık gruplarında akraba özelliği arttığı için seleksiyon ve hastalıklara karşı dayanıklılık azalıyor ve verimlilik giderek düşüyor. Meselâ alabalık üretiminde dünya birincisi İran’da yumurta üretimi tesisi yok!

Dolayısıyla kapalı kutu gibi üretim yapılan tesislerde; yem değerleme, hızlı büyüme ve tamamı dişi ya da tribloid yavru çalışmaları gerçekleştirilemediği için oluşan atıl kapasite, olması gereken verime büyük sekte vuruyor.

***

O halde çözüm ne diye sorulursa; evvela her tesise yumurta ve yavru üretimi yaptırılmamalı… Yapılacaksa en az yıllık 20 milyon yavru üreten tesisler Ar-Ge ağırlıklı çalışmalı… Başka… Teknik altyapı ve su özellikleri uygun olmayan tesislerde anaç faaliyetine müsaade edilmemeli… Böyle tesislerin yumurta üretimi derhal iptal edilmeli… Tesisler nitelikli yumurta ve yavru üretimine yönlendirilmeli…

Tabii bazı üreticilerin yatırımlarında itici kuvvet (saik) devlet desteği… Alabalıkta 2003 yılından bu yana kilogram başına 1 lira bakanlık desteği uygulanıyor. Mesela alabalığın akrabası Karadeniz somonu 3 kilograma ulaştığında 3 lira destek alıyor. Bazı üreticiler ne pahasına olursa olsun öncelikle devlet desteğini kapma peşinde! Üreticiler tarafından ekstra bir gelir ve kâr olarak algılanan bu durum, neticede haksız rekabete ve çeşitli dedikodulara neden oluyor!

Mâlum desteklerin faydalı olacağını ve sektörü geliştirdiğini söylemek yanlış olur. Suiistimale hiçbir zaman açık kapı bırakmamak lâzım… Kilogram başı üretim desteği yerine ihracatı artırıcı ve ihracata uygun üretimi destekleyici teşvikler ön plâna çıksa, üreticinin daha katma değerli iş yapması sağlanır. Meselâ 1 kilogram alabalıkta 0,15 cent gibi bir rakamla ihracat nakliye desteği verilebilir. Büyük balık ve tribloid balık üretimi desteklenebilir…

***

Misâlen Fransa, İspanya ve İtalya 15 yıl önce toplamda 100 bin ton alabalık üretirken bugün üretimi 10 bin tona düşürdü. Bu 3 devlet, büyük ağırlık ve boyda balık üretimine geçtiğinden sektörde yüksek katma değerli iş yapıyor ve daha fazla para kazanıyor.

Türkiye ise 2017 rakamlarına göre bahsettiğim 3 ülkenin toplamından 10 kat daha fazla 110 bin ton alabalık üretimi yapıyor. Ama, toplamda 10 bin ton üretim yapan 3 ülke kadar katma değer oluşturamıyor.  Balığımız Avrupa’ya hammadde olarak üç kuruşa gidiyor. Bir de ucuza balık sattığımız için Avrupa Birliği bize yüzde 9 oranında ceza kesiyor.

Bunları niçin söylüyorum! Unutulmamalı ki, en büyük pazarımız Avrupa’ya ihraç ettiğimiz hayvansal gıdanın yüzde 99’u balık. Eğer biz de büyük ağırlıklı ve boylu balık üretimine geçersek ürünümüz hammadde muamelesi görmeyecek ve daha fazla kazanacağız.

Sâdece alabalıktan 5 milyar avro elde edebileceğimizin ipuçları yavaş yavaş ortaya çıkarken yazımın sonunda sizlere bazı fiyat dataları vereceğim…

Avrupalı üreticiler (Fransa, İspanya, İtalya…) en az 3-5 kilogram ağırlığında et rengi turuncu alabalık üreterek Norveç somonunda ciddi pazar payına ulaştı. Bugün 1 kilogramlık alabalık füme yurt dışı marketlerde 60 avrodan satılıyor.

***

Türkiye kültür balıkçılığıyla alabalık, levrek çipura ve diğerleriyle birlikte toplamda yılda 280 bin ton balık yetiştiriyor. Toplam üretimin yarısına yakını alabalık… Malımızı hammadde olmaktan çıkarıp para ettirebilsek, dış pazarlardan dünyanın gelirini elde edeceğiz, ama nerede!

Dış piyasadan yurtiçine dönelim… Marketlerimizde paketlenmiş 100 gramlık soğuk füme paketi 22,45 lira… Kilosu ise 224,5 liraya geliyor. Çıplak olarak İstanbul Balık Hali’nde 1 kilogram yerli alabalık 14 liradan, 1 kilogram Norveç somonu 60 liradan satılıyor.

Görün işte… Söz konusu mevcut tabloyu yıllardır değiştiremiyoruz! Ama değişmesi şart!

Dışarıda veya içeride pazarın istediği balığı üretemezsek malımızı nasıl satacağız, nasıl para ettireceğiz? Türkiye âcilen üretimde küçük kilolu alabalıkları bırakıp büyük ya da tamamı dişi nitelikli balık üretimine geçmek mecburiyetinde.

Bundan sonraki yazımda sâdece alabalıktan 5 milyar avroluk kazancı net olarak ortaya koyacağım.

Su ürünlerinde ihracatı artırmanın ve iç piyasada para kazanmanın en önemli yollarını gösterdim… Daha ne diyeyim… Gerisi üreticinin ve ihracatçının tercihine kalmış!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23