• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

“Keşke sizin gördüğünüzü başkaları da görebilse!”

14 Ekim 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Kalkınmanın temelinde eğitim ve gençlik var. Zirâ milli ve evrensel bir eğitimle yetişecek nesiller ancak ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine taşıyabilir. “İlim Çin’de de olsa gidip alın!” diye boşuna söylenmemiş…

Evet, dün DizaynVip Group Başkanı Erbakan Malkoç’un teknolojiye yaptığı yatırımlar ve otomobillerde gerçekleştirdiği dönüşümü ele almıştık. Bugün de Malkoç’un ikinci önemli dönüşüm mücadelesini gücümüz nispetinde kaleme alacağız…

Dünyada en büyük zanaatın taklit olduğunu vurgulayan Malkoç’un hayat felsefesi tamamen Cenâb-ı Hakk’ı taklit etmek… Malkoç“Kur’an-ı Kerim bu konuda yol gösterici. ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz?’ diye emir var. Allah’ın insana verdiği en kıymetli hediye, en büyük şans akıl. Yüce Yaradan’ın verdiği akıl kullanıldığında işin şekli değişebiliyor” diyerek insanın sahip olduğu nimetlerin kıymetini örneklerle anlatıyor.

“Allah bize akıl gibi bir nimet bağışladığından ne kadar şükretsek az. Şayet aklımızı şans olarak görmüyorsak o zaman geçmiş olsun” diyen Malkoç, zanaatı Allah’ı taklit etmek olarak tarif ederken başarının da “akıl yürütme ve zorluklarla mücadele sanatı” olduğunu vurguluyor.

Zenginlik ile başarının çok farklı şeyler olduğunu dile getiren Malkoç, başarılı olmanın para kazanmak değil, daha iyiyi yapabilmek olduğunu kaydediyor.

İş insanlarına da tavsiyelerde bulunan Malkoç, cari açık konusunda şöyle ilgi çekici ifadeler kullanıyor: “Borçla iş yaptığından alırken de satarken de açık veriyorsun. 5 dolara aldığın malı katma değerli yapamadığından 1 dolara satmak için pazar pazar koşturuyorsun. Belki güç bela borcunu kapatıyorsun ama yaptığın işten zarar ediyorsun… İşte al sana cari açık! Peki, kaliteli mal yapsan, yüksek fiyatlardan satsan, dövizin artışı seni etkiler mi, hayır. Bilâkis daha fazla kazanırsın! Mesela ben döviz arttığında daha fazla para kazanıyorum.”

***

Türkiye’de 200’ü aşkın üniversitenin istenilen verimi sağlayamadığından da bahseden Malkoç, üniversiteyi “evrensel beyinlerin bir araya geldiği, ilmin, bilimin ve teknolojinin neşet ettiği merkezler” şeklinde tarif ederken, “Biz hâlâ 1960 yılı Ford model motor üzerinde dersler veriyoruz. Karbüratör, distribütör kapağını öğretmeye çalışıyoruz. Üniversitelerimizde otomotiv mühendisliği ile bir Ar-Ge merkezimiz var mı?” diye soruyor. Malkoç, önce her öğrencinin kendine “Ben üniversiteye niçin gidiyorum?” sorusunu dürüstçe sorması gerektiğini salık veriyor.

Malkoç’un şu sözleri de ülkedeki gerçekleri ortaya koyuyor:

“Üniversite gençliği diyor ki, iş yok… Doğru… Ben de şöyle soruyorum: Üniversite gençliğine mi iş yok, yoksa üniversite gençliğinde mi iş yok? Her ikisi de var... Biz önce gençliği işe yarar hâle getirmeliyiz. 1960 model aracın üzerindeki motorla ders veriyorsan, uçan araba tasarlayan ülke ile yarışamazsın?”

Üniversitelerde en büyük sorunun işin tam öğretilememesi olduğuna dikkat çeken Malkoç açık sözlülüğüne şöyle devam ediyor: “Öğrencileri hayata hazırlayamıyoruz. İşler yarım yamalak! İki tavşan kovalayan ikisini de kaçırır. Bizim okullarımızda 10 tavşanı birden yakalama dersleri veriliyor. Ben diyorum ki, ‘Tavşanınız tek olsun, tek tavşana odaklanın… Sepetiniz çok olsun’… Belirlediğiniz işinizde en iyisi olmaya çalışın… Bu gençliğe 10 tane tavşan kovalatırsanız, onlar hiçbirini yakalayamaz!”

***

Cehâletin okumuş veya okumamış ölçeğinde değerlendirilemeyeceğini, gerçek câhilin konumuna göre davranmayan kişi olduğunun altını çizen Malkoç, içinde kibir olan hiçbir işin başarılı olamayacağının altını çizerken, “Kendi konumuna göre davranmayan insanlardan meydana gelen bir toplum kalkınamaz. Mevlânâ’nın dediği gibi ya olduğumuz ya da göründüğümüz gibi olmanın mücadelesini vermeliyiz” diyerek iktisadi sosyal politikalara da açılım yapıyor.

Kalkınmanın diğer ayağının insana verilen değer olduğuna atıfta bulunan Malkoç“Maalesef bu ülke insanına değer vermiyor. Siyasetçi seçim zamanı, iş yaptırmak isteyen işi düştüğünde insan aramaya başlıyor. Diğer zamanda insanların yüzüne bakan yok. Havacılıkta mesela… Vecihi Hürkuş’a sahip çıkılsaydı Türkiye böyle mi olurdu? Bir hocamızın dediği gibi, ‘Hiçbir köylü, kendi köyünden kahraman çıkacağına inanmaz…’ Ne yazık ki bu da bizim en kötü yanımız…” sözleriyle önemli bir hakikati ortaya döküyor ve “Ben bir vatan sevdalısıyım. Bunu işimde en küçük ürettiğim parçaya bile ‘Made in Turkey’ yazarak ifade etmeye çalışıyorum. İnşallah ülkemde insana verilen değer bir gün anlaşılır. Çünkü vatan sadece bir toprak parçası değil… Vatan namustur, şeref ve insana verilen değerdir” diyor ve ekliyor: “Bu şeref her vatan evladına yaşatılmalı ve önü açılmalı…”

Malkoç, vaktini sâdece fabrikasında da geçirmiyor... Üniversitelerde konferanslarıyla gençliği geleceğe hazırlıyor. Belki de bu zamana kadar yüzlerce defa öğrenci buluşmalarına katılmış Malkoç, konferanslarında “Otomobil dönüşümü işim… Ama öğrencilere de hayat dersleri veriyorum. Onlara ‘İlkokul mezunuyum… Sizler ise üniversite okuyorsunuz… Benden daha büyük işler yapabilirsiniz. Önemli olan aklı ve hayatı birbiriyle buluşturabilmek…’ diyerek moral ve motivasyon aşılıyor. Malkoç, aslında bir yandan “gençliğin üzerindeki karamsarlığı atmak için mücadele verirken” diğer taraftan da insani dönüşüme imza atıyor.

Erbakan Malkoç’un röportajın sonunda bize ithâfen söylediği cümleyi de unutamıyorum… “Keşke sizin gördüklerinizi başkaları da görebilse!” 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23