• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Dünyaya bir nebze nefes aldıralım!

20 Ekim 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Geçen Eylül ayında San Francisco’daki Küresel İklim Hareketi Zirvesi’nde tehdidin kapıya dayandığı belirtilerek küresel ısınmanın tayfun, fırtına, sel gibi olumsuz tabiat hadiselerine sebep olduğu sonuç bildirisine yazıldı. İyi de oldu! ABD gibi dünyayı en çok kirleten bir ülkede böyle bir zirvenin gerçekleştirilmesi ve küresel ısınmaya dikkat çekilmesi fevkâlade!

Tabi, bir yıl önce ABD Başkanı Donald Trump’ın 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması’ndan çekildiği hatırlanırsa, San Francisco zirvesinin önemi burada daha iyi anlaşılabilir. Hatta zirveye katılan ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore’un yönetimin değişmesi durumunda Paris Anlaşması’na tekrar döneceklerini söylemesi de iyi bir gelişme.

Tabi bir de Kyoto Protokolü var… 1997 yılında imzalanan protokol de küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi hedefliyor. Ancak protokol 2005 yılında Rusya’nın katılımıyla yürürlüğe girebildi. Kyoto Protokolü, dünyada en fazla sera gazı salınımı yapan ABD’de senato tarafından onaylanmadığı için bu ülkede hayata geçemedi.

Şu ana kadar başarısız kalan Paris Anlaşması ve Kyoto Protokolü’nün 2020 yılında gerçek manada yeni kimliğine bürünmesi hedefleniyor. Diğer taraftan Türkiye’nin ‘Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nı güncellemesi ve Paris Anlaşması’nı TBMM’de onaylaması gerektiği de unutulmamalı.

Sera gazı salınımı konusunda UNICEF’in bir raporu var ki ekolojik dengedeki vahameti gösteriyor. Rapor dünyada 300 milyon çocuğun zehir soluduğunu, bu durumun yılda 600 bin çocuğun ölümüne de direkt etki ettiğini ifade ediyor.

***

Bu yıl açıklanan bir araştırma daha var… İngiliz East Anglia ve James Cook üniversiteleri ile Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından yapılan çalışma, iklim değişikliğine bağlı karbon emisyonları kontrol altında tutulmazsa, biyo çeşitlilik açısından en zengin bölgelerdeki canlı türlerinin yarısının bu yüzyıl sonunda yok olabileceğini ortaya koyuyor. 

Ortak raporda, karbon emisyonunun azalmaması ve sıcaklığın yüzyıl sonunda 2 derecenin üzerinde yükselmesi halinde, bu bölgelerdeki iklimin, çoğu bitki ve hayvan türünün hayatını elverişsiz hale getireceği öngörülüyor.

Diğer taraftan; Colorado ÜniversitesiGüney Florida Üniversitesi ve Old Dominion Üniversitesi’nin ortak araştırmasında küresel bazda deniz yükselmelerinin 25 yıldır hızlandığı, 2100 yılında İstanbul dâhil dünyada birçok yerin sular altında kalma ihtimalinin olduğu belirtiliyor.

Raporda 1990’lı yıllarda 2,5 metre yükselen deniz seviyelerinin bugün itibariyle 3,5 metre yüksekliğe eriştiği kaydediliyor. Atmosfer ve deniz suyundaki ısınma ile Antarktika ve Grönland gibi büyük buz kütlelerindeki erimelerin su seviyesindeki yüksekliği sürekli körüklediğinin altının çizilmesi de raporun en ürkütücü tarafı…

Son raporlardan birini yine birkaç ay önce The Guardian gazetesi yayımladı. Kaliforniya Stanford Üniversitesi’nden öğretim üyesi Marshall Burke, ekolojik dengenin korunması ve sera gazlarının sınır ötesine geçmesini önlemek ve oluşacak maliyeti önleme konusundaki yeni araştırmasında, dünyanın bu yüzyılın sonuna kadar 1,5 derecelik ısınma hedefini yakaladığı takdirde ekonomik zenginlik artacak. Burke’ın çalışmasındaki ifadesi, “Şayet 1,5 derecelik hedef tutarsa dünya ekonomisine 30 trilyon dolar kümülatif bir fayda sağlanacak” şeklinde.

ABD Berkeley Üniversitesi’nden Profesör Maximilian Auffhammer ve Columbia Üniversitesi’nden Prof. Wolfram Schlenker de, yakın gelecekte iklimsel etkilerin hükümetlerin GSYİH raporlarına gireceğini, konunun öncelikli tartışma alanı olacağını, söz konusu çalışmaların hükümetlere yön vereceği şeklinde görüş belirtiyorlar.

***

Aynı konuyu ünlü Nature Magazine de işlemiş… Dergi bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda yaptığı yorum analizde, son 50 yılın verileri göz önüne alındığında sıcaklık artışının gelecek 50 yıl içinde 2 derecenin üzerine çıkması durumunda iş verimliliği, tarım üretimi ve sağlık gibi faktörler sebebiyle ülkelerdeki GSYİH ve diğer ekonomik göstergelerin aşağı yönlü seyredeceğini ifade ediyor. Dergiye bilgi veren raportörler de, 40 küresel iklim modelini masaya yatırdıklarını ve küresel ısınmanın 1,5 derecede tutulması durumunda insan neslinin ve ekolojik dengenin bir sonraki döneme sağlıklı ulaştırılabileceğini dile getiriyorlar.

Tabi küresel ısınma ve enerji politikalarında Türkiye’nin alacağı rol ne olacak, bizi ilgilendiren en önemli konulardan biri bu… Kıymetli Işıl Şirin Selçuk’un “Küresel Isınma, Türkiye’nin Enerji Güvenliği ve  Geleceğe Yönelik Enerji Politikaları” adlı çalışması, bu alanda oldukça yol gösterici. Evet, bugün enerji üretimi, ticareti ve tüketimi başlı başına bir sorun… Özellikle ülkelerin yerli enerji kaynaklarına yönelik çevre boyutu da dikkate alınarak sürdürülebilir politikalar geliştirmesi olmazsa olmaz… 

Bilhassa Işıl Şirin Selçuk’un kitabındaki, “Türkiye ekoloji kapsamında stratejik öneme sahip enerji politikalarını hangi unsurları ve olguları dikkate alarak nasıl şekillendirmeli? Enerji politikalarını şekillendirirken ülkenin enerji (arz ve talep) güvenliği nasıl sağlanmalı? Gelişen çevre bilinci ile beraber temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları ekonomik anlamda fosil yakıtlara ne derece alternatif olabilir? Türkiye ekonomisinin gelecekteki enerji gereksinimi ne kadar artabilir? Bütün bu süreç, tahmin ve unsurların Türkiye’de hükümetlerin enerji politikalarına yansıması nasıl olmalı?” sorularına verilecek cevapların konuyu daha da aydınlatacağı kanaatini taşıyorum.

Önce ekoloji ve çevre, sonra ekonomi politikalarıyla dünyaya hiç değilse bir nebze nefes aldıralım!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23