Bugünün finansına yeni bir tahayyül!
İslami finans sadece Müslüman ülkelerde değil, tüm dünyada yaygın olarak kullanılıyor. Türkiye ise bu konuda oldukça gerilerde. İslami finansın Türk bankacılık sektörü içindeki ağırlığı sadece yüzde 5 civarında!
Türk insanının katılım dahil, bankalara niçin soğuk baktığını bir başka yazıya bırakarak bugün farklı bir açılımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabi öncelikle “banka” kavramının açıklığa kavuşması şart. Banka, İslami ekonomiye ne kadar uygun, bunun net olarak açıklığa kavuşması, hatta kavuşturulması lazım!
Öncelikle, fikirlerinden istifade ettiğim İngiltere Durham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Asutay hocama en derin saygı ve hürmetlerimi sunuyorum…
Evet, Türk insanı bugün, inançlarıyla banka olgusunu tarttığında, zihninde çok sayıda oluşan istifhamın yanında, bankayla ilgili çekimser kalmayı daha çok tercih ediyor. Bu tercihin alt yapısına bakmak lazım, diye düşünüyorum!
Çünkü insanımız uygulamadaki bankacılığın mantıken yanlışlığını rahatlıkla gözleyebilirken, zihinlerindeki şüpheler sebebiyle İslami diye nitelendirilen bankacılık kurumlarına da tam olarak entegre olamıyor.
Çünkü Türk insanı, bilhassa bankacılığın bir hesap makinesi gibi ölçen, biçen sadece sermaye odaklı değil, merkezi insana alan, moral ve ahlaki değerleri ön planda tutan, insani realiteyi göz ardı etmeyen bir sistem olmasını talep ediyor.
BANKACILIKTA ALMANYA BİZDEN İNSANİ
Amerikan sistemine dayalı Türk bankacılığında böyle bir anlayışı bulabilmek mümkün değil! Sanki her banka bugün vatandaşın bırakın cebindekini, elinde avucunda ne varsa, tarlasını, evini, barkını, aracını, kendi sermayesine katma peşinde koşuyor. İstisnalar olabilir ama bankalar tüketici kredileriyle halkı zenginleştirme değil, borçlandırma gibi bir yol izliyor görüntüsü sergiliyor.
Bankaların asli görevi, topladığı sermayeyi halkın ve devletinin refahı ve kalkınması için kullandırması ve bu amaçla ürünler geliştirmesi olarak bilinir. Maalesef, Müslüman ülkeler henüz gerek konvansiyonel, gerekse katılım türü finans kurumlarında buna ulaşamadığı gibi, Batı’nın formel normlara dayalı bankacılık sistemindeki seyyaliyeti yakalayamadığı apaçık ortada! Almanya’da yürürlükte olan bankacılık sistemi dahi, İslami demeye dilim varmıyor ama Türkiye’de uygulanan bankacılık sisteminden kat kat daha insani...
İSLAMİ FİNANS SADECE
BANKACILIK DEĞİL
Türk insanı artık kapitalizm ve sosyalizmin zincirlerini kıran moral ve ahlakın ağırlık kazandığı bir anlayışa sahip bankacılık sistemini ölmeden görmek istiyor. Dua niyetiyle inşallah olur diyelim, ama bu zor görünüyor…
Ha, şunu hatırlatayım, İslami finans sadece bankacılık değil, bugünün anlayışına göre sermayenin yeni tanımı ve yerini tanımlama çabası… İslami finansta sermaye nasıl toplanacak, nasıl kullanılacak, nasıl kullandırılacak? Maamafih, bu sorulara cevap vermenin yolu İslam ekonomisi politiğinin oluşturulmasından geçiyor.
Tabi iş burada bitmiyor… Ardından hasretle beklenen finans politikasını kimler üretecek, kimler uygulayacak? Konvansiyonel bankacılık anlayışına karşı meydana getirilen sermaye, helal şekilde nasıl faydaya dönüştürülecek? Yine bu sermaye, iş piyasasında emeğe, işçiye, çalışana nasıl bir yaklaşım sağlayacak? Daha nice nice sorular…
Niyet hayır, akıbet hayır, derler ya! Niyetler halis olursa, ekonomi politikaları da gün yüzüne rahatlıkla çıkabilir. İnancım bu yönde…
Türkiye’nin böyle bir politikayı hayata geçirmede, eteklerindeki ve ayaklarındaki ağırlıkları ve prangaları kırmadaki zorluğu, kalın çerçeveli gözlüklü nüfuzları aşmada yatıyor. Zorluklar aşılınca da geniş ufuklu düzlükler Türkiye’yi bekliyor.
İNSAN MERKEZLİ SİSTEMLER ADİL OLUR
Biliyorsunuz, dünkü yazımda market yani piyasa ekonomisinin Türkiye’nin başına ne belalar açtığını yazdım da yazdım… Dedim ya, borçlanabilmek için binbir çeşit enstrümanlar geliştiriyoruz. Bırakın İslami anlayışa, insanlığa ters bir yaklaşım olan borçlanma üzerine kurulan finans sisteminin önü alınamazsa Müslümanlar ve hatta insanlık krizlerden krizlere, sorunlardan sorunlara savrulup duracak! Sonunda kilitlenip kalacak!
Sağlıklı ekonomiler, hukukta olduğu gibi toplumların ürettiği sağlıklı değerler üzerinden gelişir. Ekonomiler ne kadar insani odaklıysa, o kadar adil, diyorum. Ölçü bu! Market veya piyasa ekonomisinin insani ve ahlaki merkezli olmadığını ve dolayısıyla zulüm çerçevesinde teşkilatlandığını söylemek istiyorum… Çünkü market ekonomisi insan fıtratının çok uzağında… Hatta insani değer yargılarının hiçbirine hitap etmiyor.
MÜŞRİKLERİN DERDİ NEYDİ
BİLİYOR MUSUNUZ?
Bugün mer’i olan kuvvetlinin, zayıfı ezdiği bir sistem… Güçlü ve sermayesi olanların, güçsüzleri ve sermayesizleri sömürmesini, ezmesini, onlardan faydalanmasını içeren bir düzen… İnsanlık için zulüm kuleleri...
İslami finansın temel amacı ise, insanların öncelikle özgürleştirilmesi, hürriyetlerine kavuşturulması… Bunu İslam tarihinin her safhasında görmek mümkün. Diğer hedef ise, insanların güçlendirilmesi, felaha, refaha kavuşturulması…
Ancak hedefe ulaşmak için yeni bir tahayyül şart. Daha doğrusu yeni tahayyülün, sermayenin yeniden tanımlanması bu işin kapısı...
Bu tahayyül kapı olduğu kadar sonuçta insanlığın felaha ulaşabilmesinin yolu…
Kaynaklara erişmede herkes eşit şartlarda... Ekonomik aktivitede adalet ve ihsan müessesesi bu yolun kırmızıçizgisi…
Dolayısıyla İslam, ekonomik büyümeyi zulüm üzerinde tesis etmez… Hedef kesinlikle emek, sermaye ve toprak değil, halkın birlikte refaha ulaştırılması…
İşte felaha ve refaha imkân vermeyen faizin haram olması da buradan kaynaklanıyor…
Mekkeli müşrikler de Peygamber Efendimize bundan dolayı karşı çıkmadı mı?