• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sedat Yılmaz
Sedat Yılmaz
TÜM YAZILARI

Ahilik olsaydı damlar pabuçtan geçilmezdi!

22 Nisan 2018
A


Sedat Yılmaz İletişim:

Medeniyetimizde usta – kalfa – çırak ilişkisi hep baş tacı edildi. Özellikle bizim kültürümüzde meslekler, gerek toplumun yapısından, gerek dini açıdan olsun sürdürülebilir ve dengeli yaşamanın bir gereği sayıldı.

Geçmişimizde meslekler, öncelikle usta – kalfa – çırak sistemiyle hayatın birer parçası oldular… Meslek sahipleri alın teriyle kazandılar, helalinden yediler, içtiler ve giydiler… Azlığa yerinmediler, çokluğa sevinmediler… Az da olsa çok da olsa, paylaştılar…

Onlar, düşenin elinden tutup bahçeden bir çiçeğin dahi eksilmesine müsaade etmediler… Zamanın kıymetini bilerek her anı, insan saadeti üzerine inşa ettiler… Böylece büyük bir insanlık ve adalet medeniyeti kurdular…

Bugün insanlarda eskiye, eski hayatlara, eski komşuluğa, eski arkadaşlığa bir özlem varsa, sebebini günümüzde insan fıtratına uymayan ekonomik ve sosyal değişimlerde aramak lazım.

Maalesef fütursuzca sürdürülen hızlı üretim ve doymayan sınırsızca tüketim, insanları insanlıktan çıkardı. Beşer, anne, baba, akraba, dost ve komşular dahil kendinden başkasını tanımadı. Nefsine, bencilliğe, bireyselliğe tapar oldu… “Allah rızasına” dayanan ilişkiler dahi menfaatlere esir edildi. Böylece insanlar birbirine selam vermekten çekinir hale geldi.

“Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı” diyenler çıkabilir. Bu söze ancak “Görünen köy kılavuz istemez” atasözüyle cevap verilebilir. Geçmiş ortada… Bugünü de yaşıyoruz… Mevcut mantalitelerle geleceği kurmaya, kurgulamaya kalkışırsak işte o zaman vay halimize! Ne adaleti sağlayabiliriz, ne zulmü önleyebiliriz, ne güveni oluşturabiliriz, dolayısıyla ne de insanları mutlu edebiliriz.

Atalarımız öyle yıkılmaz kurumlar tesis etmişler ki, devlet ve siyasi otoritelerin zayıfladığı ve ortamın anarşiyle çalkalandığı dönemlerde dahi halk birliğini korumuş veya olumsuzlukları az hasarla atlatabilmiş… Tarihimizde bunun çokça misalleri var…

Sözü dönüp dolaştırıp Ahilik’e getirmek istedim… Nitekim Ahilik; Türk İslam toplumunda iktisadi, siyasi ve askeri olarak hep denge unsuru olmuş. Darlıkta ve genişlikte, kederde ve sevinçte birlikte olmayı sağlayan bir sistem olma misyonunu sürekli üstlenmiş… Nasıl mı, anlatalım…

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde o günlere dair birlik ve beraberliği konu edinirken Ahilik’te “pir” kavramına vurgu yapıyor... Seyahatnameye göre, Ahilik’te Hazreti Muhammed (AS) en üst“pir” olarak gösteriliyor… Hatta mesleklerde pir olarak peygamberler başta olmak üzere sahabe ve diğer büyük isimlere de yer veriliyor.

Mesela, tüccarların piri Hazreti Muhammed Mustafa (AS), çiftçilerin piri Hazreti Adem (AS), terzilerin piri Hazreti İdris (AS), demircilerin piri Hazreti Davut (AS), seyyahların piri Hazreti İsa(AS), saatçilerin piri Hazreti Yusuf (AS), çobanların piri Hazreti Musa (AS), çulhacıların piri Hazreti İlyas (AS), hekimlerin piri Hazreti Lokman (AS), berberlerin piri Selmani Farisi (RA) ve debbağların piri Ahi Evran mesleklerin piri olarak kabul ediliyor.

Selçuklu döneminde kurulan Ahilik teşkilatı, Osmanlı’da esnaf loncaları (odaları) şeklini alıyor ama hüviyetini hiç değiştirmiyor. Pir yani esnaf şeyhi, yiğitbaşı, esnaf kâhyaları, usta, kalfa ve çırak loncanın önemli unsurları... Mesela dükkân açma izni bir beratla sadece ustaya veriliyor. Esnaf loncadan ticari ve endüstriyel bir mesleği sürdürme yetkisi veya imtiyazı almışsa ona “gedikli” deniyor. Yiğitbaşılar ise ustalar arasında ve lonca içinde denetim ile disiplinden sorumlu.

Diğer taraftan teşkilattaki çıraklık uygulaması dikkatlerden kaçmıyor… Ocağa yamak olarak gelenler 2 yıl ücretsiz çalıştıktan sonra törenle çıraklığa geçiriliyor. Çıraklık dönemi her meslekte farklılık arz ediyor. Mesela kuyumculuk gibi maharet isteyen işlerde bu süre 20 yıla kadar çıkabiliyor. Çırak, ustasına itaat etmek, ustası da çırağına meslekle ilgili bütün incelikleri öğretmek zorunda olduğunu biliyor. Çıraklar aldıkları eğitimden sonra imtihanla kalfalığa yükseltiliyor.

Tabi, Ahilik veya lonca sistemine dahil olmak o kadar kolay değil... Ahilik’in belli başlı ilkeleri var… Önce üyede insan sevgisine bakılıyor… Üye hakkında, “Gençliğin meselelerine ilgi duyup çözümler arıyor mu, içtimai veya askeri alanda eğitime önem veriyor mu, sosyal hizmetlerin sağlanmasındaki duruşu ne?” diye araştırmalar yapılıyor…

Ahilikte üyelerin hal ve davranışları da önemli… Kabahatli, hileli ürün satan veya üreten, – ki “pabucu dama atıldı” deyimi buradan gelir – faizle uğraşan, içki içen, zinaya bulaşan, hırsızlık yapan, sözünde durmayan, yalan söyleyen, gammazcı, emanete hıyanet eden, gıybet ve dedikodu eden hatta gururlu, kibirli, cimri, merhametsiz, ikiyüzlü üyeler teşkilattan atılıyor.

Ahilik’in temel amacı; insanların dünya ve ahirette huzur içinde olmalarını temin edici esasları, iktisadi, askeri ve sosyal hayatta uygulamak... Zengin - fakir, üretici - tüketici, emek - sermaye, millet - devlet, kısaca toplumun bütün fert ve kurumları Ahilik’in ilgi alanına giriyor. Ahilik aynı zamanda güçlünün zayıfı ezmesine, haksız kazanç sağlanmasına da engel oluyor.

Teşkilat, esnaf sandığı ile sosyal güvenliğin yanında, yeri geldiğinde üyelerine hammadde temin ediyor. Piyasada üretim ve tüketim dengesini sağlayarak fiyat dalgalanmalarını engelliyor. Ahilik teşkilatının diğer önemli hizmeti de borç vererek üyelerini tefecilerden koruması… 

Maalesef 1839 yılındaki Tanzimat ile birlikte iktisadi faaliyetlerimizi ve kurumlarımızı batıya göre oluşturmaya başlamamızdan bu yana Lonca sistemimizi müzelere ve kitaplara hapsetmişiz!

Ama şu bir gerçek, Ahilik bugün devam etseydi, herhalde damlar pabuçtan geçilmezdi!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23