• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

Ziya Gökalp’i yasaklayan Kemalizmin Türkçülükle ne alakası var?

22 Mayıs 2022
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

Ziya Gökalp Bibliyografyası’ndan Cumhuriyet devrinde Türkçülüğün Esasları’nın 1923’ten sonra ilk defa 1939’da basıldığını, 1950 yılına kadar bir daha basılamadığını gösteren sayfa.

Hadiseler yanıltmasın asla seni. Onlar alternatifsizlikten Kemalistler. Mecburiyetten daha doğrusu. Yalçın Küçük gibi kıdemli bir anti-Kemalist solcu “Ak Parti bizi Kemalist yaptı” demedi mi?  

“Alternatifsizlikten Kemalistler”derken Kemalizmin, karşısındaki bütün alternatifleri yuttuğunu değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına ona omuz vuracak cesamette “yaşayan bir lider” çıkaramayışlarını kastediyorum. Karşısına geçmişten ellerinde kalan “tek adam”ı çıkarmak ve o kalkanın ardında müflis bir siyaset yürütmek mecburiyetinde kalıyorlar.

Nitekim “İstanbul’a yeni bir havaalanı yapacağım” vaadinde bulunamayan Meral Akşener’in iktidara gelirse yıkılan Atatürk Havaalanı’nın ismini “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” yapacağını söylemesi yalnız siyaseten değil, fikren de iflas ettiklerinin itirafıdır.

Bunlar sözüm ona Türkçüymüş! Türkçü oldukları için de Atatürkçülermiş. CHP’li ilk iki Cumhurbaşkanının devrinde Türkçülük yapılmış da, şimdi Türkiye o rotadan çıkıyormuş. İktidarın Osmanlıya/Abdülhamid’e dönmek istemesi de Türkçülükten uzaklaşmak içinmiş.

Güldürmeyin adamı.

Selçuklu ve Osmanlı Türk değil de Cumhuriyet Türk öyle mi? Türk milletine tarihindeki en görkemli asırları yaşatan bu iki devlet Türk değil ama bir asırdır yerli otomobilini bile yapamayan ülke Türklüğün en büyük devleti. Bu soğuk şakaya gülecek kimse kaldı mı?

O beğenmediğiniz Osmanlı Devleti Türk+İslam tarihindeki en görkemli ve en uzun ömürlü siyasi organizasyon mucizesidir ve ne öncesinde bir benzeri vardı, ne de bundan sonra kurulabilir.

Osmanlı saltanatla yönetiliyormuş. Bana bir tane saltanatla yönetilmeyen Türk devletinin ismini sayın. Hunlar mı saltanatla yönetilmiyordu, Göktürkler mi, Uygurlar mı? Türklerin binlerce yıllık saltanat geleneğini yıkmak nasıl Türkçülük oluyor, biri bana anlatsın.

Hem böyle aptalca sayıklamalarla bu aziz millete muhteşem tarihini kötülemenin Türklükle ne alakası var? Kemalizmin Türkçülük ile bir alakası olmadığı gibi sizin de Türklük ile yok. 

Mağdur edilen Türkçüler

Siz hakiki Türkçülerden Prof. Zeki Velidi Togan’ı 1. Türk Tarih Kongresi’nde amatör tarihçilerin cahilce Orta Asya yorumlarına bilimsel gerekçelerle karşı çıktı diye üniversiteden atmadınız mı?

Hayatını Türklük davasına adamış Nihal Atsız’ı, hocası Togan’ı destekleyen bildiri yayınladı diye üniversiteden atıp diyar diyar süründüren, çıkardığı dergileri kapatan, yayınladığı kitapları Bakanlar Kurulu kararıyla kapattıran, hapislerde çürüten Kemalist kafanız olmadı mı? 

İslam bilim tarihi sahasındaki paha biçilmez eserlerine dünyaca saygı gösterilen Prof. Fuat Sezgin’i 27 Mayıs’tan sonra “Sahih-i Buhari’nin kaynakları üzerine doktora tezi mi yapılırmış?’ diye üniversiteden atan aynı sakat zihniyetiniz değil miydi?

Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan, Osman Yüksel Serdengeçti gibi Türkçüleri 1944 yılında “tabutluk” denilen 2 metrekarelik hücrelere tıktırıp tırnaklarını çektirerek işkence yapan Kemalistlerin Türkçü olduğu söylenebilir mi? Togan hoca savunmasında Kemalist rejimin işkenceleri hakkında neler demiş:

Tabutluğa konulduğum zaman tepemde yakılan 1500 mumluk ampullere baktığımda, 20. yüzyıl Türkiye’sinde değil, 14 asır evvelinde kızgın çöllere sokulan mazlum insanları gördüm.” 

İnönü’nün Gestapoları Türkçülere hangi işkence usullerini tatbik etmiş, öğrenmek ister misiniz? Merhum Türkeş anlatsın:

Günlerce aç ve susuz bırakmak,

El, yüz yıkamayı, taharetlenmeyi yasaklamak,

Allah yarattı demeden dövmek (özellikle öğrencileri),

Dövülen sanıkları seyrettirmek,

İfade sırasında tabancayı sanıkların şakaklarına dayamak ve “Sizi öldürür, kalp sektesinden gitti diye rapor alırız” tehditlerinde bulunmak,

Boş kâğıtların altına “imza kontrolü yapacağız” diye imzalattıktan sonra “bu kağıtların üstüne istediğimizi yazar, canınıza okuruz” diye tehdit etmek.

İçlerinden açık lağım geçen hücrelere kapatmak. (1944 Milliyetçilik Olayı, 1988, 65-6)

Düşünün ki Türkçülerin hapishanede işkence gördüğü devirde iktidar sinsice Yunan klasiklerini Türkçeye çevirterek halkı Türklükten soğutmanın planlarını yapıyordu. Özetle yapılanların Türkçülükle zerre kadar alakası yoktu.

Ziya Gökalp’i bile yasakladılar

Hatta Ziya Gökalp’in kitaplarının 1950 yılına kadar basılamadığını, basmaya kalkanlara da dünyanın dar edildiğini bilmek lazım. 

Türkçülük yapıldığı söylenen Cumhuriyetin ilk çeyrek asrında M. Kemal’in “fikir babam” dediği Türkçü ideolog Ziya Gökalp’in kitaplarını basmak yasaktı. 

1924 Ekim’inde ölen Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları adlı kitabı ilk olarak 1923 yılında Ankara’da basılmış, sonra devleti bırakın, özel yayınevleri dahi basamamış, 1939 yılında ise Reha Oğuz Türkkan’ın gayretiyle az sayıda basılmış, ancak yayınlayan Kitap Sevenler Derneği kapatılmış, daha doğrusu CHP’nin arka bahçesi olan Halkevlerine katılmak zorunda bırakılmıştı. 

Türkçülüğün Esasları Serdengeçti tarafından ancak Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 1950’de basılıp, 27 yıl sonra hürriyetine kavuşturulacaktır. 

Ziya Gökalp’in diğer kitapları da aynı akıbete uğrayacak, Türkçülük lafının dilden düşürülmediği devirde yasak sebebiyle eski yazıyla basılan kitapları kütüphanelerde tuğla yığınına dönecektir. 

Yasaklar Cumhuriyeti

Ziya Gökalp’in kitapları yasaklanır.

Türkçülük yasaklanır, Türkçülere işkence yapılır.

Said Nursi Kur’an hakikatlerini dile getirdiği için o hapishane benim, bu mahkeme senin, diyar diyar dolaştırılıp bitirilmeye kalkılır.

Solcu şair Nazım Hikmet 28 yıl hapse atılır. Eleştiri yazdı diye Sabahattin Âli’nin kafası taşla ezilerek öldürülür.

İskilipli Atıf Hoca kanun çıkmadan 1.5 yıl önce yazdığı kitaptan asılır.

Osmanlı’nın Maliye Bakanı Cavid Bey evinde bir toplantı yaptı diye darağacına çekilir.

İstiklal Marşı şairi Mehmed Akif’in kitabına gümrükte el konulup yurda girmesi yasaklanır.

Bunlar “halkın kendi kendisini yönettiği” masallarıyla uyutulduğumuz Cumhuriyet devrinde olup biter.

En iyisi bu acı yazıyı, kızına “Âri” ismini koyacak kadar ileri giden Afet İnan’ın 1. Türk Tarih Kongresi’ndeki cümlesiyle bitirmek:

Bugünün Türk çocukları (…) 400 çadırlı bir aşiretten (yani Osmanlı’dan) değil, on binlerce yıllık, Arî, medenî, yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir.”

Eh, Türklüğü de Türk olan Osmanlı’ya değil, Avrupalıların ait olduğu Âri ırka bağladıktan sonra rahat rahat milliyetçilik yapabilirlerdi artık. Ancak bu milliyetçiliğin ufak bir kusuru vardı: Türk milliyetçiliği değil, Nazilerin de gözdesi olan Âri ırkın milliyetçiliğiydi.

Gökalp de, Togan da, Atsız da bu korkunç sapmaya karşı çıktıkları için susturulmuştu. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

dönüşüm

‘kürt ziya nasıl aniden türk oluverdi’ diye bi kitap yazarlarsa alıp okuyacağım

Songül

Hocam bunların ne İslamla nede Türkçülükle alakası yok herşeyi çok güzel yazmışsınız kaleminize sağlıklı.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23