• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Muharrem Güneş
Muharrem Güneş
TÜM YAZILARI

Müslüman Kardeşler Aleyhindeki Savaşta Suudi Arabistan ve “Yeni Nasırcılık”

27 Mart 2018
A


Muharrem Güneş İletişim: [email protected]

Suudi Prensi Muhammed bin Selman, yaşının üç katından fazla bir geçmişe sahip olan Müslüman Kardeşler’i yok etmek için krallığın kılıcını kuşanmış görünüyor.

Son yıllarda özellikle 2011’de gerçekleşen Mısır devrimi sonrasında İslamcı hareketlerin yıldızının siyasi olarak parlaması ile alevlenen gerilim, Muhammed bin Selman’ın ipleri ele almasıyla başlayan Arap dünyasındaki bir dizi değişiklikle birlikte İhvana yönelik savaşın dozu iyice yükseltildi.

Genç prensin 1928’de kurulan harekete son darbesi, Amerika’nın CBS’ye verdiği televizyon röportajında kendi tabiriyle “Suudi okullarını işgal eden Müslüman Kardeşler kalıntılarını tamamen ortadan kaldırma” sözüydü. 

Fakat Sünni dünyanın en büyük ve “barışçıl” hareketi olan Müslüman Kardeşler’e yönelik bu yenilenen bayat saldırı, Sünni halkın önemli merkezlerinden Suudi Arabistan’ın önderliğinde yürütülmesi ikilinin tarihi ilişkilerinin seyri konusunda merak uyandırıyor.

Bilindiği gibi Müslüman Kardeşler, 1928 yılının Mart ayında Hasan El-Benna tarafından Osmanlı Hilafetinin yıkılmasından dört yıl sonra Mısır’ın İsmailiye kentinde kuruldu, kısa süre sonra başkent Kahire’ye taşındıktan sonra tüm Arap dünyasına yayıldı.

Krallık ve cemaat arasındaki ilişkiler, 1930’lardan bu yana geçen 90 yıl boyunca sıkı bir ittifaktan, geçmiş yıllardaki kopmaya varan farklı süreçlerden geçmesi yönüyle, hükümetler ile politik ve ideolojik hareketler arasındaki en karmaşık ilişkilerden biri olarak görülüyor.

Suudi Arabistan ile Müslüman Kardeşler arasındaki yakın ilişki uzun bir zaman sürdü. Kral Abdülaziz El-Suud ile hareketin kurucusu olan İmam Hasan el-Benna 1936 yılında gerçekleştirdikleri tarihi toplantı sonrasında başlayan ilişki, sessizce ve istikrarlı bir şekilde devam etti.

Cemal Abdünnasır’ın zulmünden kaçarak Suudi Arabistan’a sığınan Müslüman Kardeşler hareketi mensupları Krallık için o günlerde Arap ülkelerine yayılan Baas milliyetçiliğine karşı güçlü bir müttefik ve kalkan vazifesi gördü. Yeni kurulan Suudi krallığı Arap coğrafyasını etkilemek için Sünni düşünceye sahip bir ideolojiye ve eğitimli kadrolara ihtiyaç duyuyor, İhvan hareketi de kendine açılan savaşa karşı var olma adına sunulan imkânlarla karşılıklı bir anlayış çerçevesinde Suud’a yerleşiyordu. 1956 ile 1981 yılları arası Nasır ile Sedat’ın yönetimi sonuna kadar bu ittifak devam etti. Suudi’de yerleşik selefilik düşüncesine ek olarak İhvan hareketi bu süreçte eğitim faaliyetleri başta olmak üzere birçok alanda kurumsal yeniliklere imza atarak Suudi’nin inşasında büyük etki bıraktı.

Tunuslu gazeteci ve İslami hareketler uzmanı Salaheddin Curşi’nin de belirttiği gibi, özellikle İslami hareketlere sempati ile yaklaşan Kral Faysal’ın suikastla öldürülmesinden sonra Suudi Arabistan ile Müslüman Kardeşler arasındaki ilişki bir dizi aşama ve dönüşüm geçirdi. Krallığın yöneticileri, Müslüman Kardeşler’i muhalif bir güç olarak görmeye başladı. İhvan kadrolarının geliştirdiği müfredatın çıktısına kuşkuyla bakmaya başlanmasıyla birlikte krallık ile hareketin arasına ayrılıklar girmeye başladı.

Irak ve İran arasındaki ilk Körfez savaşında hareketin tarafsızlık pozisyonunun yanı sıra hareketin Irak işgalindeki Kuveyt’in kurtarılması amacıyla Batılı güçlerin devreye girmesini reddetmesi, yönetim ile arasındaki gerilimi iyice tırmandırdı. Usame bin Laden önderliğinde El-Kaide hareketinin ortaya çıkması ve 11 Eylül olayları Suudi’nin başta İhvan olmak üzere İslami hareketlere savaş ilanının gerekçesi sayıldı. İhvan düşüncesinden etkilenen siyasi hareketlerin Filistin, Sudan ve Türkiye’de yönetimi devralması ve birçok ülkede siyasi yükseliş bölgedeki krallıkları harekete geçirdi. Arap Baharı süreciyle iyice yükselen İslamcı kadrolar başta Mısır olmak üzere Libya ve Yemen gibi önemli ülkelerde Riyad-Abu Dabi ortak finansörlüğünde darbelerle durduruldu.

İslami hareketler uzmanı Hasan Ebu Heniye, “Suudi Arabistan gibi seçimlerin olmadığı otoriter tüm devletler, Müslüman Kardeşler’i saltanatların devamı açısından ulusal güvenliklerine tehdit olarak görebileceğini, yaşanan anlaşmazlığın Arap Baharı devrimleri de dâhil olmak üzere bölgesel değişkenlerden kaynaklandığını” söylüyor.

İbni Selman’ın getirilişi, özgürlüğü ve halkın iradesini çağrıştıran mutedil tüm dinî hareketlerle ve Müslüman Kardeşlerle iyi ilişkileri olduğu bilinen sembol şahsiyetlerle çatışma ortamının yaratılmasına olanak sağladı. Salman El-Avde ve Awad Al-Karni başta olmak üzere islâm âleminde popüler birçok âlim ve davetçi şu anda tutuklu vaziyette. Yakın zamanda açıkladıkları terör listesinde IŞİD, Hizbullah, El Kaide vb. silahlı aşırı grupların arasına İhvan hareketini de katması Suudi’nin ABD destekli yürüttüğü algı operasyonunun bir parçası olarak kabul ediliyor.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23