• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
TÜM YAZILARI

Türk ve İslam, Avrupa için kalıcı bir tehditmiş(!)

08 Mayıs 2019
A


Mehmet Koçak İletişim: [email protected]

26 Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri var.

Avrupalı ırkçı, aşırı sağcı siyasi akımlar, Avrupa Parlamentosu seçimleri için başlattıkları kampanyalarında, Türk ve İslam düşmanlığı söylemlerini öne çıkardıklarına şahit oluyoruz.

Nitekim, kısa bir zaman önce AP seçimlerinde ortak strateji belirlemek için İtalya’nın Milano şehrinde toplanan bu siyasi partilerin temsilcileri, “Türk ve İslam, Avrupa için kalıcı bir tehdittir” iddiasında bulundular.

Ayrıca, ‘İslam ve Müslümanlardan arındırılmış bir Avrupa  için strateji’ konulu toplantıda ortak eylem kararları alındı.

İtalya, Almanya, Avusturya, Hollanda, Fransa, Finlandiya ve Danimarka’daki aşırı sağ partilerin temsilcileri; 

“Türkiye, Avrupa değil ve asla da olmayacak. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik konusundaki katılım süreci durdurulmalı ve kapılar tamamen kapatılmalı. İslam Avrupa’da yasaklanmalı ve Müslümanlar Avrupa dışına çıkarılmalı” önerilerini ortak görüş olarak benimsedikleri açıklandı.

İtalya›daki Lig Partisi’nin lideri aynı zamanda Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini,  Finler Partisi’nden Olli Kotro, Almanya’dakiaşırı sağ görüşlü AfD partisinden Jörg Meuthen, Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Cephe (Front National) partisi lideri Marine Le Pen,  Hollanda’daki, Özgürlük Partisi (PVV) Geert Wilders ve Avusturya’daki ırkçı  Halk Partisi (ÖVP) lideri ve Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz,  Avrupa’daki Türk ve İslam karşıtlığı karalama kampanyalarına öncülük etmektedirler.  

ENGELLENEMEYEN YÜKSELİŞ

Avrupa Birliği (AB), o kuruluş felsefesinden uzaklaştıkça Hristiyan kulübü ve devamında ise ırkçılığın ağır bastığı popülist aşırı sağ siyasi akımların kontrolüne girmiştir.

Türkleri İslam’ın temsilcisi olarak gören bu siyasiler, aynı zamanda İslam düşmanıdırlar.

Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin yarım asrı aşan bir süreçte engellenmesinin ve Avrupa’daki İslam karşıtı politikalar ve eylemlerin asıl sebebi de bu siyasi akımların propagandalarıdır. 

Bugün AB üyesi ülkelerde bu siyasi akımların etkisiyle ‘İslam çağdışı, Müslümanlar ise potansiyel suçlu’ olarak kabul edilmektedir.

Bu düşmanca tavır, 26 Mayıs’ta yapılacak seçimler sonrasında çok daha belirgin hale gelecektir. 

Çünkü, bu sefer bu siyasi akımlar Avrupa Parlamentosu’nun (AP) belirleyen gücü olacaklar.

Yabancı düşmanlığının yanında Türk ve İslam karşıtlığı eylem ve söylemlerini sıradanlaştıran Nazi ruhlu bu siyasi akımlar, kullandıkları ayırımcı ve ırkçı dil ile Türk- İslam düşmanlığı politikaları maalesef Avrupa toplumunda karşılık bulmaktadır. 

Sermayeleri Türk- İslam düşmanlığı olan bu akımlar, her seçimde oylarını artırmaktadırlar. 

Ana akım siyasi partiler ise bu yanlışlara oy uğruna karşı çıkmaktan uzak duruyorlar. 

Avrupa’daki bu şer güçler sadece Avrupa’daki Türk ve İslam topluluklarını değil aynı zamanda Türk devleti ve tüm İslam dünyasını hedef alan ABD ile bir karşı  politik tavır içinde oldukları görülmektedir.  

Bu oyunların senaryoları Washington’da yazılsa da uygulamada taşeron olarak rol alan Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerdeki o ırkçı, aşırı sağcı siyasi akımlardır.  

Bazı konularda ABD ile AB arasında bazı görüş farklılıkları olsa da Türk ve İslam söz konusu olduğunda, ortak bir noktada birleştikleri ve karşı bir ortak tavır takındıkları tarihi bir hakikattir. 

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü sondaj faaliyetini durdurması yönünde çağrısıyla Türkiye’yi Akdeniz’deki haklarından vaz geçirme zorlamaları o siyasi tavrın bir sonucudur.

Aynı siyasi akımların bazı temsilcileri Türkiye’yi tehdit eden bölücü terör örgütü PKK’yı desteklemeleri de o düşmanlığın bir gereği olarak kabul ediliyor. 

Yine, İsrail devlet terörünün Filistin halkına yönelik saldırıları ve toplu katliamlarıyla işgal topraklarını meşrulaştırma adına Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilanı, Suriye’nin olan Golan Tepeleri’nin İsrail’e bırakılması gibi girişimler ve siyasi baskılar, İslam ve Müslümanlara yönelik ihanet projesinin parçalarıdır. 

Yine; Türkiye’yi demokratik hak ve özgürlükler ile basın özgülüğü gibi alanlarda eleştiren ve siyasi baskılar uygulayan Batılı emperyalistlerin savunucusu o siyasi akımların temsilcileri olan Avrupalı Parlamenterler, binlerce suçsuz insanı sadece inandığı değerleri savundukları için idam eden Mısır’daki darbeci katil Abdulfettah el SİSİ’nin davetine icabet ederek  ortak zirvede buluşmaları o ihanet planının bir devamıdır.  

Başkan Erdoğan, AB’nin kötü gidişatını gören liderlerden biridir.  Avrupa Birliği’nin ikiyüzlü politikaları ile Avrupa’da sürdürülen İslamofobia karalama kampanyalarını eleştirmekte ne kadar haklı olduğu bu söylem ve eylemlerden de anlaşılmaktadır. 

Bütün bu yaşanan gelişmeler gösteriyor ki; Avrupa Birliği kuruluş felsefesi olan değerlerinden uzaklaşmakta ve Türk ve İslam düşmanı olan ırkçı, aşırı siyasi akımlara teslim olma yolunda hızla ilerlemektedir. 

29 Mayıs’ta gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bu ırkçı partilerin alacağı oran bu gerçekleri doğrulayacaktır. 

Çünkü tüm anketler bu gerçeğe işaret ediyor.

Bu gidişat Avrupa Birliği adına üzücü olduğu kadar utanç vericidir. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23