• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

İyimserlik kültürü

11 Temmuz 2020
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Zıtlıklar hayatın gerçeğidir. Yaratılış nizamı böylesi bir denge üzerine kuruludur. Onu aşmak imkânsız, aksine gayretler faydasızdır.

Geceler, gümüş tenli mehtabın gizemiyle güzel; gündüzler renk ve ışık cümbüşünün cömert ortamında sevimlidir. Yerinde muhabbet, yerinde ise nefret asil davranıştır. Dostluk kadar, durum gereği düşmanlık da makbuldür. Yaşam yolunun kıvrımları ibret yüklü manzaralar seyretmemiz adına nice hikmetlerle doludur. Suyun zirvelerden inişini resmeden şelaleler ne kadar çarpıcı, ne kadar anlamlıdır…

Olmasını şiddetle arzuladığımız halde daha sonra olmadığı için şükrettiğimiz ya da tam tersine olmaması için olanca gücümüzü sarf etmemize rağmen daha sonra olduğundan dolayı bayram coşkusu yaşadığımız olayların sayısı hiç de az değildir.

Külli kader olgusuna baştan bütüncül bakabilmek huzuru besleyen erdem bilgeliğidir. Geleceğin üzerine atılan örtü, aynı zamanda gaflet perdesinin aralanmasına vesiledir. Ömrün bütünü zehir olmasın diye ölüm vaktinin, ölüm yerinin gizliliği şeker şerbettir. Tedbirlerimiz, dikkatlerimiz, korkularımıza ve endişelerimize ilmeklidir.

Bizim için, bedensel varlığa bürünmüş olmamızın gayesi, olumsuz yönlerimizi sürgün edip onlardan olumlu sürgünler hasıl etmektir. Terbiyeden maksat da bu gayeye ulaşmaktır. Savruk hayat, gaye edebinden mahrumdur. Şikâyetlerin çetelesi mahrumiyetlerin bilançosudur. Sabrın sonu selametse, selametin başlangıcı sabırdır.

İyimserlik şükre davetiyedir. Şükür ise nimeti celbeden cazibedir. Güzel düşünen güzel görür, güzel gören hayatından lezzet alır. İyimserliğin yanılgıları, kötümserliğin isabetlerinden daha isabetli, daha hayırlıdır. Hüsnü zan mümkün oldukça suizanna düşmemek önemli bir ilkedir. Kutsi hadiste, “Kulum Beni nasıl bilirse, Ben ona öyleyim” şeklinde ifadesini bulan ilahi düstur, iyimserlere cennet muştusu olmanın yanında, oldurucu ve olgunlaştırıcı bir ahlak öğretisidir.

Psikolojik yanımızın telkinlere karşı ne denli hassas olduğu malumdur. Kötü bir insana, iyisin diye diye iyileşmesi, iyi bir insanın aksi uyarılara yenik düşerek kötüleşmesi pratikte az değildir.

Tasavvufi öğretide şöyle denilir: Ayıp ve kusurları gören sol gözün sürekli kapalı olsun. İyilikleri gören sağ gözünü ise sürekli açık tut. Muhatabına sağ gözle bak, onun iyi yanlarını keşfe çalış. Sendeki bu gayret zamanla ondaki iyiliklerin inkişafına sebep olur. Gözünü yumduğun yanlar ise, bakımsızlık sebebiyle günden güne, küçülür, bodurlaşır ve nihayet ısrarındaki sebatın ölçüsünde kurur, yok olur gider. Aksi bakış ise hem onu hem de seni mahveder..

Başkalarının bizim hakkımızdaki müspet kanaat ve düşüncelerini de aynı bağlamda değerlendirerek verimli kılmak mümkündür. İmam Azam, kendi hakkındaki söylentiyi işitince artık öyle yapar. Tam kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını eda eder…

Bedbin, kötümser insanın çevresine sürekli negatif enerji yaymasına mukabil, nikbin, iyimser insan da çevresine sürekli pozitif enerji neşreder. Bu çerçevede iyimserlik önemli bir toplumsal yardım işlevi görür.

Özellikle, kötümserliğin kurumsallaşarak yaygınlaştığı günümüzde, iyi niyetli, iyi düşünceli, iyiyi gören, iyiyi söyleyen, duru gönüllü nikbin kişilere ihtiyacımız her dönemden daha fazla. Bizim de, bir denge izdüşümü olan iyimserliği, bütün hayata yayarak kurumsallaştırmamız gerekiyor.

İyimserlik, hiçbir zaman realitelere göz yummak ve ütopyaya sığınmak anlamına gelmez. Belki, realitenin zıtlardan oluşan bir ahenk olduğunu baştan bilmek ve beklentileri bu ahenge uygun akort etmek anlamına gelir. İyimser kişi, olumsuzlukları da aynen olumlu olaylar gibi reel dünyanın bir parçası olarak görür. Olumlu ya da olumsuz her olayı hayırlı neticeye irca etmeye çalışır. Çünkü bizler, hem hayırla hem de şerle imtihan olunmak mevkiindeyiz. (Enbiya, 35) Bunlardan hangisi ile imtihan olunduğumuz değil, imtihanı kazanıp kazanmamız önemlidir. Şerle . Hayırla imtihan olunup kaybedersek sonuç şer demektir. Öyleyse önemli olan, imtihanın her iki halini de hayra tebdil edebilmektir. İyimser insanın gayreti de bu istikamettedir… 

İyiye, güzele, faydalıya talip olmak; kötüyle, çirkinle, zararlıyla yüzleştiğinde ise daha kötüsünden, daha çirkininden, daha zararlısından korunmuş bulunmaya şükürle mukabele etmek… İyimserliğin en özlü tanımı bu hal olsa gerektir.

İyimserlik, her şeyi bilip takdir eden ve her takdirini yaratmaya gücü yeten bir Allah’a iman ile beslenirse, insandaki varlığı geçici bir halden sabit bir karaktere dönüşür. İman teslimi, teslim tevekkülü netice verir. Tevekkül ile de iki dünya saadetine ulaşılır.

İyimserliğin karşıt kavramı kötümserliktir. Kötümserlik bir bakıma insanın olumsuzluklara kilitlenmesi anlamına gelir. Kötümser, her olaya, her hadiseye hep olumsuz yanıyla bakar, bütün değerlendirmelerini bu bakış açısına göre yapar.

Mesela o, iktisadın temel prensibi olarak, ihtiyaçlar sınırsız kaynaklar ise sınırlı prensibini kabul eder. Bilmem kaç bin yıl sonra tükeneceğini tahmin ettiği bazı rezervlerin matemini şimdiden tutar. Hâlbuki Kur’an bize onların dediklerinin tam aksini öğretir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ayasofya yı yazmalıydınız

85 yıllık hasret. Bediüzzaman ın çok ehemmiyet verdiği husus. Olmadı Latif Hocam

Mustafa

Enfes bir yazı. Latif Erdoğan bey düşündürücü ve ders veren ibret dolu adeta bir manifesto olan makaleniz için çok teşekkürler :) Ancak Ayadofyayı da yazmalısınız. Sizin kalemimizden okumak isteriz.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23