FETÖ-takiyye-referans ayetin yorumu
Birbirini Allah için seven, bir araya gelişleri Allah için olan, ayrılırken de aynı duygu ve düşünceleri paylaşan dostlar, arkadaşlar, Arş’ın gölgesinden başka gölgenin olmadığı o günde kendilerine Arş gölgeliği bahşedilecek bahtiyar insanlardır. Ama böylesi bir dostluğu kurmak ve de devam ettirmek kolay iş midir? Hayır, kolay değildir; hatta zorlardan zordur.
Böylesi bir dostluk öncelikle “Allah için” mefhumunun manasını taşıyabilecek kıvamda bir iman ister. Allah için… Yani dünyevi uhrevi başkaca her türlü beklentiye sürekli kapalı kalabilme hali. Allah için… Yani, adaletten, hakkaniyetten, sabırdan, doğruluktan, dürüstlükten, diğerkamlıktan ayrılmama ilkesini hayatın bütün an ve zamanlarına yorumlama ahlakı.
İnsan karakteri bulaşıcıdır. İyi huylar için de kötü huylar için de hep bu böyle. Bu bağlamda düşünüldüğünde dost, karakteri bize aksedecek, bizim karakterimiz de onda yankı bulacak kişi demek. Zorlardan zor bir tercih: Dost ve arkadaş seçimi. Konunun daha da can alıcı yanı hadis-i şerifte uyarılan husus: “Kişi dostunun dini üzeredir.”
Ayette şöyle deniliyor: “Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa Allah ile bağı kalmaz. Ancak onlardan hayati korkular söz konusu olduğu haller müstesna. Yine de Allah sizi kendisinden sakındırmaktadır. Zaten dönüş de Allah’adır.” (Ali İmran, 28)
Bu ayetten şu manaları çıkarmak mümkündür:
Müminin tercihi her zaman müminlerden yana olmalıdır. Bir topluluk içinde mümin-kafir iki topluluğun güç ayrımı bulunuyorsa, müminin sabit yeri müminlerin yanıdır.
Aksi davranış, müminin Allah ile bütün irtibatını koparması anlamına gelir ki, bir mümin için bundan daha büyük korkulacak felaket yoktur.
Yine de, müminin dini, ırzı, namusu, malı, canı söz konusu edilen bir tehlikeli durum söz konusu ise ve bu tehlike ona kâfirler canibinden geliyorsa, müminlerin onun üzerinden bu tehlikeli durumu kaldırmaya güçleri yetmiyorsa ve kâfirlerle dost görünmesi onun üzerinden bu tehlikeyi kaldıracağı kesinse, belki o zaman kâfirlerle gerçekte değil, görünürde bir dostluk kurulmasına geçici olarak ve tehlikeyi atlatıncaya kadar ruhsat verilebilir.
Yine de bu durum bir ruhsattır. Azimet ise ne pahasına olursa olsun onları dost edinmemektir. Çünkü hayır-şer bütün sebepler neticede Allah’ın elindedir. Onun izni olmadan hiç kimseden hiç kimseye ne bir zarar gelmesi ne de bir fayda dokunması mümkün değildir.
Kâfirlerden gelecek zarardan korkan gafil müminlere burada çok ciddi bir uyarı vardır. Asıl korkulması gereken, o kâfirleri de yaratan Allah’tır. Yaratan varken yaratılandan korkmak imanda çok büyük bir zaafa düşmüş olmanın göstergesidir. Bu zaafın bir adım ötesi Cenab-ı Hakk’la olan bütün bağları koparmaktır.
Zaten dönüş de Allah’adır. O dönüş ebed-müddettir. Hâlbuki kâfirler de onlardan gelmesi muhtemel zararlar da geçicidir. Geçici kişileri ve geçici zamanları ebedi olan Allah’a ve ebedi olan hayata tercih etmek ne büyük gaflet, ne kötü akıbettir.
Öyleyse ey mümin olduklarını iddia edenler, Allah’ın verdiği ruhsatlardan istifade gibi tehlikeli bir tercih yerine azimet yolunu tercih edin, Allah’ı ve onun kendisine dost edindiği mümin kullarını dost edinin. Ve onlar varken, onları bırakıp kâfirleri dost edinmeyin…
FETÖ, hayat felsefesi haline getirdiği “takiyye” ye bu ayeti referans gösterir. Hâlbuki ayette verilen ruhsatla FETÖ’nün takiyyesi arasında hiçbir bağ yoktur.
FETÖ, zayıf bireylere verilen ruhsatı örgütün bütün mensuplarını kapsayan bir stratejiye dönüştürmüştür.
Ayette, din, ırz, namus, mal ve can gibi korunması gereken esaslar adına verilen ruhsatı, FETÖ başkasının malını, mülkünü, makamını gasp etmek, ırzına, namusuna musallat olmak ve canlarına, vatanlarına kastetmek için kullanmıştır.
FETÖ, hiçbir tehlikenin söz konusu olmadığı an, zaman ve zeminlerde bile takiyyeden asla vazgeçmemiş ve geçici bir ruhsatı daimi bir hareket tarzı haline getirmiştir.
FETÖ, işin başından itibaren müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmiştir. Böylece, dilinde, din, iman, Allah, peygamber olsa da hakikatte Allah ile ve Allah için olan bütün irtibatlarını koparıp atmıştır. Ve görünen o ki FETÖ var olduğu günden itibaren takiyyeyi kâfirlere değil müminlere karşı yapmıştır.