• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Cevap yerine… 

20 Şubat 2021
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Kur’an, lafzıyla manasıyla nurdur, vahiydir, Allah’ın kelamıdır. Bu hususiyetlerin bütününü taşıyan başka ilahi kelam da yoktur.  

Bir dönemde İslam’ı sadece Kur’an’a indirgeyerek sünneti devre dışı bırakmak dalaletini yol edinenler, bu merhaleyi atlamış olmanın verdiği cahil cüretiyle şimdilerde Kur’an’ı hadis konumuna indirgemenin hain planlarını devreye sokmak peşindeler. Kur’an’ın sadece manasıyla vahiy olduğunu iddia eden zihniyetin, sözü ne kadar allayıp pullasalar da, ifadelerinin içine ne kadar felsefi terimler derç ederek düşüncelerine bilimsel derinlik süsü verseler de demek istediklerinin, yapmak istediklerinin özeti budur. 

Esas itibariyle bu da bir oryantalist oyunudur. Bütün mesele, Kur’an’ı kendi kitaplarının seviyesine düşürerek tartışmaya açmak; Kur’an’ı sorgulanabilir bir kitap durumuna getirmektir. Doğrudur, diğer semavi kitaplar, Tevrat, İncil ve Zebur, lafızlarıyla değil manalarıyla vahiydir ve İslam literatüründeki mukabilleri de Kur’an değil Hadis-i Kutsidir.  

Kur’an’ın her bir ayetinin bir zahiri, yani lafzi manası; bir batıni yani mecazi manası vardır. Ayrıca her bir ayetin bir haddi, pratikte sınır belirleyici bir fonksiyonu bulunmaktadır. Her bir haddin de bir muttalaı, yani sınırlardaki gözetleme kulesi gibi ufku sonsuza açan bir özelliği söz konusudur. Hadis-i Şerifin bu öğretisi açısından bakıldığında hiçbir beşerin bu mucizevi anlam ve mana zenginliğine uygun bir lafızla Kur’an manasına mukabelede bulunabilmesi mümkün değildir. Onun içindir ki, bizzat Peygamberimiz tarafından, herhangi bir iltibasa meydan vermemek için Kur’an ile hadisin metin kaydı birbirinden tamamen ayrı tutulmuş; hatta önceleri iltibas ihtimalinin güçlü olması sebebiyle hadislerin yazı ile kaydı geçici bir süre yasaklanmıştır.    

Eğer, Kur’an’ın lafzının Peygamberimize ait olduğunun zerre kadar bir gerçekliği olsaydı, bu durumun doğrudan ve bizzat Peygamberimiz tarafından beyanı da tebliğin şümulüne dahil olması gerekirdi. Halbuki böylesi bir beyanın varlığı bu güne kadar dost-düşman hiç kimse tarafından iddia edilmemiştir; çünkü Efendimizin ne doğrudan ne de dolaylı bu manaya gelebilecek hiçbir ifadesi mevcut değildir.  

Vahiy gerçeğinin tahakkuk keyfiyeti de söz konusu fasit iddiayı hiçe atar mahiyettedir. Efendimize vahiy geldiğinde hali değişir, zorlanır, buram buram terlerdi. O hal kendisinden kalktığında ise hemen, hiçbir fasıla vermeden gelen vahyi okumaya başlardı. Eğer gelen vahiy sadece mana olsaydı, elbette o manalara uygun lafzın ifadesi için hiç olmazsa bir müddet tefekkür, tezekkür gerekirdi; hâlbuki böylesi bir fasıla asla söz konusu değildi. Gelen vahiy, vahiy hali kalkar kakmaz beyana dökülüyordu.  

Arapça gibi dünyanın en gelişmiş dilinde, çok anlamlı binlerce kelimenin mevcudiyeti ile eş anlamlı binlerce kelimenin varlığı göz önünde bulundurulursa, belagat ve fesahat açısından Kur’an’ın bütün kelimelerinin hep en isabetli kelimelerden seçilmiş olması ve bu hakikati Kur’an’ın ilk muhatabı olan Arap edip, şair ve dil ustalarından bu güne kadar gelip geçen ne kadar Arap şair, edip ve dil ustası varsa hepsinin istisnasız tasdik etmesi, Kur’an lafzının, nebi dahi olsa bir beşer tarafından asla söylenemeyeceğini ispat eder. Ayrıca, başka mukayeselere ne gerek var. Peygamber Efendimize ait yüz binlerce hadis kayıt altına alınmıştır. Bu hadislerin dahi Kur’an ile mukayese edilmesi mümkün değildir. Zaten kimsenin de aksini iddia ettiği yoktur, hiç olmamıştır.  

Kur’an, lafzı ve manasıyla bir bütün halinde Kur’an’dır. Onun içindir ki, Kur’an tercüme ve meallerine asla Kur’an denilemez. İşte Kur’an bu bütünlük içinde mucizedir. Mucize oluşunu ispatta da Kur’an, aksi görüşte olanları kendisi gibi bir kitap vücuda getirmeye çağırmakta, bu hususta bütün cin ve insanlara meydan okumaktadır. Bu meydan okuyuşta, öne çıkan hususiyet, sadece Kur’an’ın manası değil aynı zamanda lafzıdır. Ve işte cinler ve tüm beşeriyet böylesi bir meydan okumanın karşısında acizdir ve hep öyle olacaktır. Madem Kur’an, lafzı ve manasıyla bir bütün halinde mucizedir. Öyleyse onun hem lafzı hem de manası Allah’a aittir. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kur’an nedir? Tarifi nasıldır?

KUR’AN, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri...(Bediüzzaman Said Nursi)

Münafıklara bak!

'Kur' an Allah' ın Kelamı değildir' diyen adam, dikkat; Sözcü' de değil: Karar' da yazmaktadır! Bu gazete Davutoğlucu gazetedir!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23