• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İlhan Oral
İlhan Oral
TÜM YAZILARI

Fatiha suresinin mesajları (23)

01 Kasım 2020
A


İlhan Oral İletişim: [email protected]

Fatiha suresi engin hazinedir. Başlangıçta “Âlemlerin Rabbine hamd” edilmektedir. “Âlemlerin Rabbine hamd” ederek başlamak mümine çok yüksek kimlik kazandırmaktadır.

“Âlemlerin, ne olduğu genelde insan hafızasına sığmıyor. Âlemler hakkında yapılan açıklamalar, insanın aklî melekelerini alabora ediyor. Âlemleri, idrak etmek insanın belleğinin kapasitesi dışında kalıyor. Fakat buna rağmen mümin, kul olma bilinci ile Rabbinin kudreti, hikmeti ve rahmetinin nâmütenahi oluşundan dolayı fıtraten inanıp kabul ediyor. Bütün teslimiyeti ile derin mana taşıyan hamd kavramını kalbî duygu ve aklî melekeleri ile kabul ve ikrar ediyor. Sonsuz geçmiş ve sonsuz gelecek arasında “Rabbinin” nice manidar özellikleri karşısında zaman ve mekân üstünde ne kadar yüce olduğunu idrak ediyor, O’na hamd ediyor.

Kul, Rabbulâleminin, fizik âlemini, Rahman sıfatı tecellisi ile nasıl yönettiğini algılayınca ölüm sonrası âlemde “Rahîm” sıfatının tecellileri hakkında vecd ile tefekküre başlıyor. “Sorgulama gününde” adaletin eksiksiz uygulandığı bilgi ve bilinci ile kendini toparlayıp muhasebe ve muhakeme yapma kıvam ve pozisyonunu kazanıyor. Bu pozisyonda hem fizik âleminin ve hem de sorgulama gününün sahibi olan Rabbulâlemin Allah Teâlâ’nın kendine “şah damarından daha yakın olduğunu özümlüyor. İşte mümin bu durumda var olma sırrı çerçevesinde, var olan her şey ile beraber “ancak sana kul’uz ve ancak senden yardım diliyoruz” diyerek kulluk ahdini tazeler ve ahdini yaşayacağını taahhüd eder. Bununla yol haritasını netleştirir ve “dosdoğru yola” iletmesi için Rabbine dua eder niyazda bulunur.

Hem o yolun, “kendilerine Rableri tarafından nice nimet verilmiş” insanlık tarihinin en müstesna, en şerefli ve zirvede olan peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna girmeyi kul talep eder. Artık mümin, “kendilerine Rableri tarafından nice nimet verilmiş olanlara” katılma lütfuna nail olur, onlarla beraber tevhid sisteminde bütünleşir.

Mümin hem de namazda bunları bile bile “müks kıraati” ve Fatiha suresinin mesajları doğrultusunda okuduğunda peygamberlerin nail oldukları nimetleri kazanma lütfuna mazhar olur. İşte bütün müminleri, çok yüksek dozda böylesi nimete ermelerine vesile olan Fatiha suresinin aslına uygun okunması da elzem oluyor ve Fatiha suresi nur şualarını akıtıyor.

Burada, anlatılanların yalnızca teorik mahiyette olmadığını ve tamamen hakikat olduklarını algılamak gerekir. İnsanlık tarihinin en seçkin ve en yüksek değer sahibi olarak peygamberler salavatullahi aleyhim, müminin gönül dünyasında billurlaşıyorlar. Onların yüksek değerleri, müminin kalp diyarında huzur iklimi oluşturuyor. Çünkü onlar, sıdk, emanet, fetanet, ismet ve tebliğ vasıflarıyla üstün değerlerdir. Yani, onlar net doğrudurlar, güvenilirdirler. Üstün zekâ sahibi ve yüksek idrak yeteneklerle donatılmışlardır. Nefis, şeytan ve çevre kötülüklerinden korunanlardır. Allah Teâlâ’nın vahyini aynisi ile uygulayan ve net haliyle insanlara tebliğ edenlerdir. Onlar çok mümtaz şahsiyetlerdir.

Kimi Peygamber ayetlerde “sıddîk” ifadesi ile anılmaktadır. (Meryem:19/41, 56) Kimi peygamber sâlihlerden olmayı arzulamıştır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “en büyük, en yüksek ahlâk sahibi” olduğu için yukarıdaki vasıflara kemaliyle sahiptir. O, Hazreti Ebubekir Radiyellahu anhu hakkında “sıddîk” olduğunu beyan buyurmuştur. Zaten Rabbimiz, Kitabında sıddıklar ile ilgili beyan buyurur ki; Allah’a ve resullerine iman edenler, evet işte onlardır Rabbinin nezdinde sıddıklar ve şehidler! Kendilerine ecirler ve nurlar vardır. Amma kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanlar işte onlar da cehennemliktirler. (Hadid/57/19)

Kur’an-ı Kerim’in her ayeti karşısında “ben Müslümanım” diyen herkesin kendini teste tabi tutması gerekir. Hele Enbiya suresindeki ilgili ayet karşısında her Müslüman ve tüm dünya müslümanları derin bir nedametle ciddi ve engin tefekküre dalması gerekir; Andolsun Tevrat’tan sonra Zebur’da: “Arza mutlaka sâlih kullarım vâris olacaktır” diye yazdık. (Enbiya:21/105) Geçmişimizde bu gerçeği fiilen yaşayan nice devletimiz, asırlarca adaletle hüküm sürmüştür. Dünya Müslümanları bu ulvî hakikat karşısında ne yapacaklardır? Putperestlik, Fatiha ruhunun tersi ve tümü ile Kur’an’ın zıddıdır, sahtedir, makbul değildir.

Maslahatçı din değil, TEVHİD DİNİ gerek! Esselamu aleykum.   

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23