• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İlhan Oral
İlhan Oral
TÜM YAZILARI

Çalışan akıl mı, köhne akıl mı?

04 Nisan 2021
A


İlhan Oral İletişim: [email protected]

Akıl nedir, sorusuna verilecek net bir tanımlama olmadığı yaygın kanaattir. Nasıl bir varlık olduğu bilinmemekle beraber o vardır ve onu kullanmak başlı başına bir sanattır, dahası hayatın lokomotifi ve medeniyetlerin bilgi işlem merkezidir. Akılsız olan her şey anlamsızdır.

Aklın elementi yok, boyutu yok, maddi bir özelliği yok, görünürlüğü yoktur. Fakat eseri sayılamayacak kadar çoktur. Öylesine bir değerdir ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Allah, akıl kadar değerli bir şey yaratmadı,” buyurarak aklın değeri hakkında çok manidar bir bilgi vermektedir. İnsanların inananı ve inanmayanı akıl hakkında çok yorum yapar, yaptığı yorumlarla hedef tutturmakta hep âciz kalır. Çünkü aklın nerden geldiğini ve nereye gittiğini, insanda var iken nasıl çalıştığını bilemez. Ülkemizde bilim alanında çalışma yapanlar genelde “Batı” kaynaklı bir akıl türü üzerinde değerlendirme yaparlar. Buna rağmen aklın türleri hakkında pek bilgi sahibi bulunmaz. Akıl hakkında konuşmaktan da geri kalmaz.

Aklın türlerini bilmeyen insan genelde sosyal hayatta normal olmanın hikmetini ve hedefini tutturma sıkıntısı yaşar. İş alanında, ticarette, siyasette, yönetimde hatta aile hayatında sağlıklı karar vermekte başarılı olamaz, bocalar ve nedamet hurdalığına sürüklenir. Ters istikametlere girer, zıtlaşır, ötekileştirir, katılaşır ve düşmanlaşır. Bu yüzden nice insan, din düşmanlığı marazına tutulur, dinî meselelerde ne duysa zırvalamadan başka hiçbir şey yapamaz. İnsanlık tarihi sürecinde bir tarafta aklın en verimli olanını kullanan peygamberler vardır, diğer tarafta onlara karşı koymaya çalışan müşrikler, putperestler vardır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize, müşrikler; kâhin, şair ve mecnûn diyerek güya kendilerince hakaret ediyor, güya O’nu yıldırmaya ve görevinden caydırmaya çalışıyorlardı.

Bugün olduğu gibi, saçmalayıp duruyorlardı. Rabbimiz Cenab-ı Hak, onların ne denli saçmaladıklarını, akıllarının türünü beyan ederek şu gerçeği dile getiriyor; “Yoksa bunu onlara hulum akılları mı emrediyor. Veya onlar azgın bir kavim midirler? (Tûr:52/32) Burada açık bir tenakuz vardır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, müşrikler; kâhin, şair ve mecnûn gibi sıfatları isnat ederken açık bir saçmalık sergiliyorlardı. Çünkü o günün şairleri, şiirleri ile kitleleri etkiliyor, kâhinler de kendisini dinleyenleri âdeta büyülüyorlardı. Bunlar zekâları ile insanları etkileyecek düzeyde olmalarına karşın mecnûn deli demekti. Tam burada bu üç sıfatla ayni kişiyi suçlamaları tenakuzdan başka bir şey değildi. Bu ise akıl işi değildi.

Demek ki, eğer savunduğunuz fikir ya da düzen dışlayıcı veya suçlayıcı ise ve karşı tarafı aşağılama taktiği güdüyorsa, siz de müşrikler gibi o hulum akıl sahiplerisiniz. Hulum akıl, akıl türlerinin denge itibarı ile en bozuk olanıdır. Daha açık ifade ile anlatmak gerekirse bir şeyin mahiyeti hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı halde saldırıyor ve mesnetsiz davranıyorsa ve de tahkir edip çirkinleşiyorsa, işte o hulum akıl sahibidir. Bu kategoriye, dünyanın neresinde kim olursa olsun İslam’a ve Hakk’a karşı koyan herkes dâhil olur. Nedeni ise, ilmi ve aklı yerinde olan İslam ümmetinden hiç kimse, Peygamberimize hakaret eden Batılı hulum akıl sahiplerine tepki olsun diye Hazreti İsa aleyhisselam’a hakaret eden bir İslam âlimi veya İslam ülkelerinin bir yetkilisi ya da bir müslüman gösteremezler.

Elbette gösteremezler. Çünkü Kur’an medeniyetinde; “Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırmayız” hükmü ile hepsine iman eder ve hepsine istisnasız hürmetkârız. Pekiyi, niçin fanatik hıristiyanlar ve yahudiler ve diğer gayrimüslimler İslam’a amansızca saldırıyorlar? Çünkü hepsi sabıkalıdır ve korkaktır. Bugün dünya ilaç firmaları; “öldürme, iyileştirme” taktiği ile çalışırlar. Dünya silah sanayii; “kitleleri yok etmeyi hedeflemiştir.” Ehlisalip bütün planlarını, “müslümanları Anadolu’dan söküp atma ve İslam’ı yok etme” entrikaları üzerine hazırlamıştır. Esasta bunların hangisi sayılabilir? Öyleyse Kur’an bunu nasıl açıklar? De ki: “Herkes kendi şartlandığı şey üzere yapacağını yapar… (İsra:17/84) “Görünen köy kılavuz istemez” derler ya doğrudur. Normal insan aklı ortada kalmış sahibini arıyor. Fakat burada çok iyi anlaşılması gereken önemli bir mesele de vardır. Müslümanların kullanmaları gereken “kalp aklı” da “lüb aklı” da devrede beklemektedirler!

Böylesi kayıplarını arayanlara ne mutlu! Esselamu aleykum.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23