Bu iş altılı masaya kadar uzamalı

Bu iş altılı masaya kadar uzamalı

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Öyle ciddi iddialar var ki, mesele birkaç aylık değil, Türkiye’yi karanlığa gömmek için yurtdışından ve içinden planlanan altılı masaya kadar uzamalı.

Altılı masa, siyasi tarihin en karanlık devridir. Bu karanlık devir, masada neler olup bittiği anlatılmadan, kimlerle nasıl pazarlık yapıldığı açığa çıkarılmadan temiz siyaset imkânsız.

Şükür ki, aklıselim sahibi, tevhide inanan bir milletiz de ne içeriden ne dışarıdan tezgâhlanan oyunlara gelmedik. 70’li, 80’li, 90’lı yıllar olsaydı, çoktan sömürge olmuştuk.

Altılı masanın sahipleri bu dünyada hesap vermeyebilirler ama eğer iman ediyorlarsa, mahşerde hesap vereceklerdir. Amelleri defterlerinde kayıtlıdır.

Keşke hesapları mahşerde kalmadan bu dünyada görülse de milletimiz de neler olup bittiğini anlasa. Bunların hiçbirisi mazlum milletimiz tarafından affedilmemelidir.

Eğer o günler araştırılacak olursa, altılı masadan İBB’deki şahısla ilgili birtakım bilgiler elde edilebilir.

•

CHP’nin başındaki şahıs hâlâ tehdit etmeye devam ediyor. Rabbim bunların şerrinden bütün canlı varlıkları korusun. Demek ki, bir de iş başına gelseler, ülkeyi İsrail’e yahut Yunanistan’a ihale edecekler.

1940’tan bu yana CHP zulmünü yaşayanların inandıkları bir şey vardır ve her fırsatta şöyle derler:

-“Allah bunlara kıyamete kadar iktidar nasip etmez”.

Niye diye sorulduğunda şu cevabı verirler:

-“Bunlar Kur’an’a, Kur’an okuyan ve öğrenenlere, İslam’ı yaşamaya çalışanlara çok zulmettiler. Bu zulümlerinden dolayı milletin öyle çok ahını aldılar ki, bu ahlar nesilden nesle hâlâ gelip durmaktadır”.

Bugün ülkemizin hangi yöresine gidersek gidelim, yaşı 60 ve üzeri olan her Müslümandan bu sözleri duyarsınız ve “İnşaallah bir daha gelmezler” duasını işitirsiniz.

İşte güya altılı masa bu hakikatin üzerini örtmek üzere bir araya getirilmiş organizasyondu. Milletimiz altısını da Allah’a havale etti ve halleri ortada.

•

Seçilmiş olmak, suç işleme özgürlüğü vermez. Millet iradesi elbette vazgeçilmez ama milletin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak millete kötülük değil midir?

Üç beş kişinin cüzdanı şişecek, gayrimenkulleri çoğalacak diye milletin hakkı gasp edilebilir mi?

Böyle bir şey yoksa işte hukuk karşısındalar. İddiaları ve belgeleri savunma yaparak çürütürler, aklanırlar, adalet yerini bulmuş olur.

Hukukun üstünlüğünü savunmak, helal ile haramı bilen; bayrağına, devletine, toprağına, milletine aidiyet hisseden her insanın üzerine vebaldir.

Adaletin kime dokunduğuna değil, neye dayanarak dokunduğuna bakmak gerekir. Savcılarımız, hâkimlerimiz, ileri sürülen iddiaları şahitleriyle, delilleriyle, belgeleriyle ele almaktadır ve adalet yerini bulacaktır.

Milli iradenin gücünün temsilcisi olduğuna inandığımız adalet, eğriyi de doğruyu da ortaya çıkaracaktır. Ortada tek kişilik bir yargı heyeti yoktur.

Aziz milletimizin adalet terazisi, iddia edildiği gibi yolsuzluk ve terörle değil; devletimizin ve milletimizin hakkını koruyanların yanındadır.