• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Önce tedbir sonra tevekkül…

09 Mayıs 2020
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Tevekkül: “Bir Müslümanın herhangi bir iş hakkında istediği sona ulaşmak için gerekli olan ve üzerine düşen her türlü çalışmayı yaptıktan sonra, ötesini Allah’a (CC) bırakması, havale etmesidir.” Esasında bu tarif de amel cihetinden değerlendirildiği için tevekkülü tam detaylı anlatmamaktadır. Müslüman her an, her vakit ve her işte Rabbine tevekkül etmelidir. Eski ifade ile Müslüman “Mütevekkil” olmalıdır. Müslümanın tam olarak Allah’a (CC) tevekkül etmesi, iman noktasından nerede olduğunu gösterir. Mümin olan ister maddi ister manevi olsun, işlerine başlamadan önce mutlaka Allah’a (CC) tevekkül etmelidir. Tevekkül Müslümanın sadece amel yönü ile ilgili değildir. İman boyutu ve hayatın her noktasında olmalıdır.

Hz. Peygamber Efendimiz (SAS) eve giren, evden çıkan Müslümana şu şekilde dua etmelerini tavsiye etmişlerdir: “Ey Allah’ım senden giriş ve çıkışın en hayırlısını istiyorum. Allah’ın adıyla girdik ve (yine) Allah’ın adıyla çıktık. Rabbimiz olan Allah’a dayandık desin, sonra ev halkına selam versin.” (Ebu Davut, 102-103). Bir başka hadisi şerifinde ise Peygamber Efendimiz (SAS) şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın adıyla Allah’a güvendim, Allah’a dayandım, çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir derse kendisine ihtiyaçların karşılandı koruma altına alındı denilir ve şeytan o kimseden uzaklaşır.” (Ebu Davut Edep, 27).

Tevekkül Müslümanlar için asla bir tembellik kapısı değildir. Her başlayacağı, yapmak istediği işin başında Müslüman önceden gerekli maddi tedbirleri alacak, ondan sonra âlemlerine Rabbine tevekkül edecek. Yani önce tedbir, sonra tevekkül. Herkes çalışıp bir şey ile meşgul olurken, nafakasının peşinden koşarken; biz hiçbir şey yapmadan tevekkül, ediyorum diyerek tembel tembel oturmamız asla doğru değildir. Mübarek dinimiz İslam; böyle bir tevekküle, miskinliğe pejmürdeliğe, asalak yaşamaya hiçbir şekilde izin vermez. Konumuzla alakalı olduğu için Akif’in birkaç mısraına burada yer verelim:

“Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun.

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!

Sonunda bir de “TEVEKKÜL” sokuşturup araya,

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Dinimize göre bütün gayretler harcandıktan, tüm gayretli çalışmalar yapıldıktan sonra Allah (CC) Hazretlerine tevekkül edilir. Mevla’nın takdirine boyun eğilir. Çalışmak istemeyen bazı insanlar yanlış olarak tevekkülü kendilerine bir kurtarıcı gibi kullanmak istiyorlar.

Abdullah b. Abbas’tan (RA) şöyle rivayet edilir: “Yemen’den bazı kimseler azıksız olarak hacca gelirler, insanlardan bir şeyler isterler ve “biz mütevekkiliz” derlerdi. Bunun üzerine Hz. Allah (CC): “Bir de (hac seferinize yetecek miktarda) azıklanınız. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insana yük olmaktan) sakınmaktır” (Bakara, 197) ayetini Peygamberimize (SAS) gönderdi.”. Hiçbir zaman tevekkül tedbir almaya mâni değildir.

Enes b. Malik’in rivayet ettiğine göre: “Bir adam Peygamber Efendimize (SAS) “Ey Allah’ın Resulü! Devemi bağlayarak mı yoksa salıvererek mi Allah’a tevekkül edeyim?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (SAS) “Deveni bağla, sonra Allah’a güven ve dayan” diye cevapladı (Tirmizi Zühd, 2517).”.

Yakup (AS), Yusuf (AS) dışında kalan oğullarını Mısır’a gönderirken tedbir maksatlı olarak ayrı ayrı kapıdan şehre girmelerini tavsiye etmişti. Kur’an-ı Kerim bu hususu şu şekilde bizlere beyan etmektedir: “Oğullarım! (Şehre) hepiniz aynı kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.” (Yusuf, 67).

Ömer b. Hattap (RA), Peygamber Efendimizden (SAS) şöyle bir hadisi şerif rivayet etmektedir: “Siz Allah’a gerçek biçimde tevekkül edip dayansaydınız kuşların rızıklandıkları gibi siz de rızıklanırdınız. Çünkü o kuşlar sabahleyin aç olarak çıkarlar, akşam kursakları dolu olarak dönerler.” (İbni Mace, 14/4164).

Allah (CC) dilemedikçe hiç kimseye zarar gelmez. Cenab-ı Hakk şöyle buyurur: “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek yoktur. O hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Yunus, 107).

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: “Kayyıt sümme tevekkel”. Yani önce atını, deveni bir yere bağla.  Ondan sonra tevekkül et. Önceden tedbir almak, tedbirli davranmak hiçbir zaman tevekküle mâni değildir. Cenab-ı Hakk gerçek manada iman etmek, İslam’ın emrettiği gibi tevekkül edip takdiri ilahiye boyun eğmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin… Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Seyfi Bingöl

Yani hocam camilerin kapatılması cumaların devlet tarafından yasaklanması tedbirdir diyorsun. Farz olan cumayı kılmayınca dinden çıktık mı çıkmadık mı tevekküle bırakalım, sonucunu Allah bilir. Camilerden önce AVM’lerin açılması ise başkanlık sisteminde Erdoğan döneminde ses çıkarılmaması gereken bir durumdur, tevekkülün yanında müslümana itaat gerektir. Cehape camileri kapalı tutup AVM’leri açsaydı o zaman haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olacaktı ama şuan Erdoğan döneminde tevekkül ve itaat dinin gereğidir mi diyorsunuz? Ben bu yazıyı anlamadım. Camiyi kapatmak tedbir iken AVM’yi açmak tevekkül mü oluyor, nedir?

Murtaza Tepe

Neye karşı tedbir edip tevekkül edeceksiniz ki! Şu an devam ediyor mu bilmiyorum. Önceden belediyeler şebeke sularına mikropları öldursün diye yükse dozda clor gazı ilave edip mikropları öldürdükten sonra artan clor gazını nötralize etmeden evlere içme veya kullanma suyu olarak pompalıyorlardı.Şebeke suyundaki fazla clor gazlı suyla yemek yapılıp veya içildikten sonra clor vücuttaki hücreleri öldürüp yaralıyor, organları da ağır şekilde tahrip ederek değişik kronik hastalıklara sebebiyet veriyordu,saç ve sakalları beyazlatiyodu.Turkiye'de mutlak anlamda hifzısıhha alanında köklü değişiklik yapılmadığı müddetçe hiç bir hastalık, bela ve musibet gitmez. Tevekkül de işe yaramaz. Hele tabip ve sağlıkçılar ilaç ve zehiriyle yeter ki millete şifa diye zarar vermesinler. Mikrop, bakteri öldürüyorlarmış güya! Mikrop bakteri öldüren madde çok. Fakat yan etkileri yüz misli daha fazla ve başka hastalıklara neden oluyor. Çozüm: Bütün gıda ve içme sularında zehir ve zararlılık sıfır olmalı. Gerçi bu işi Türkiye'de anlayan tek kişi yok. Ama bilimsel lakırtıclardan bu millet kurtulamadı gitti. Uzun zamandır hiç göremediğim genç arkadaşımı dün gördüm ve tanıyamadım. Genç olmasına rağmen saç ve sakalları tamamen acayip bayazlamiştı. Şastikca şaştım. Biraz hoş eşten sonra anlattı ki bir hekim aynı zamanda geleneksel tıpcı haftada üç damla mikrop ve parazitlere karşı dezinfaktan tavsiye etmiş, iki ay süreyle kullanmış. Maddenin adını sordum, düşük yoğunlukta hidrojenperoksid yani halk dilinde beyazlatici clor gazı gibi. Saç ve sakalindaki beyazlık sebebini hemen anladım. Terk et o ilacı, dedim
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23