• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

On sekiz bin çocuğun akıbeti ne oldu?

03 Temmuz 2021
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Televizyon haberlerinde yer alan, birçok gazetede haber değeri bulan ve halen internet ortamında birçok sayfada bulunan bir soruyu yazıma başlık aldım. Haber maalesef aynen şöyle: “Avrupa’da resmi dairelerden alınan rakamlara göre 2018-2020 yılları arasında devlet koruması altında olan 18.292 sığınmacı çocuk kayıp oldu. Alman yayın kuruluşu RBB’nin haberine göre, bu sayı farklı ülkelerden gazetecilerin içinde yer aldığı LOST IN EUROPE adlı data analiz gurubu tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Avrupa ülkelerinde kayıp olan çocuk sığınmacıların büyük çoğunluğunun Fas, Cezayir ve Eritre uyruklu olduğu öğrenildi. LOST IN EUROPE‘un resmi dairelerden aldığı sayılara göre: İtalya’da 5775, Belçika’da 2642, Yunanistan’da 2118, İspanya’da 1889, İsviçre’de 944 kayıp sığınmacı çocuk bulunuyor. Alman federal emniyet teşkilatının verdiği bilgilere göre ise 2018-2020 yılları arasında bir yetişkinin refakatinde olmayan 7.806 çocuk kayıp olarak bildirildi.” (İnternetten alınan bilgi).

Öncelikle şunu ifade edelim ki, tarihi belgelerle sabittir ki, Avrupa ülkelerinin geçmişleri hiç de temiz değildir. Hepsinin geçmişinde soykırım, sömürü, kan ve zulüm vardır. Elbette ki konu tarihçilerin işidir. Biz bu konunun uzmanı değiliz. Ancak haberlerde yer alan on sekiz bin çocuğun kayıp olması haberini izlerken inanın çok etkilendim. Hepimizin çocukları, torunları var. Hangimiz isteriz ki, çocuklarımız, torunlarımız kayıp olsun. Kim bilir bir umut için her türlü tehlikeyi göze alarak bir yakını ile yola çıkan bu sığınmacı çocukların akıbetleri ne oldu? Organ mafyası tarafından organları mı birer birer zenginlere satıldı? Kendileri de böylece yok edildi. Veya kim bilir seks kölesi mi olarak halen hayatta olup da işkenceler altında hayatlarını sürdürenler mi var?

Çok kısa olarak batılıların yaptıkları soykırımlara kısaca bir göz atalım. Bugün kendini demokrasi ülkesi, insan hakları savunucusu diye ilan eden, ikiyüzlü Fransa; 1954-1962 yılları arasında sömürdüğü Cezayir’de tam bir buçuk milyon insanı katletmiştir. İşte insan haklarından(!) bahseden demokrat(!) Fransa’nın geçmişi… Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan, 1829 yılında bağımsızlığını kazandığında Mora’daki Türkleri göçe zorladı. Tam yirmi bir bin Türkü belki çok daha fazlasını kalleşçe şehit ettiler. Şu anda Lozan’da antlaşmalarla batı Trakya’daki Müslüman Türk kardeşlerimize verilen birçok hakları Müslüman Türklere vermedikleri gibi, soydaşlarımıza ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyorlar. Medeni dünyadan ise hiç ses çıkmıyor. Yunanistan bir oraya bir buraya karşı başvurarak özellikle Akdeniz’de fitne kazanı kaynatmaya çalışıyor (Her halde yeni kuşak, dedelerini nasıl denize döküldüklerinden pek haberleri yok). Belçika, birinci dünya savaşının ardından sömürdüğü Ruanda ve Kongo’da on milyondan fazla insana soykırım yapmış ve türlü işkenceler yaparak öldürmüşlerdir. Bir nevi kan emiciliği yapmışlardır. Yaptıkları zulümlerin haddi ve hesabı yoktur. İngiltere, 1788-1938 tarihleri arasında Avustralya’da yedi yüz elli binden fazla yerliyi öldürmüşlerdir. Hindistan’da, Pakistan’da, Keşmir’de akıttıkları kanlar, yaptıkları zulüm ve soykırım bunun dışındadır (Konuyu fazla uzatmamak için değinmiyorum. Arzu edenler tarihi kaynaklara müracaat edebilirler). Hollandalı askerlerin yaptıkları kalleşlik ve kahpelik daha dün gibi yakın. Hepimizin tüylerini diken diken eden olayı televizyonlardan izlediğimiz günleri hatırlayınız. Güya BM adına barış için koruma görevlisi olan Hollandalı askerlerin Sırplara teslim ettikleri üç bin yüz Müslüman Boşnaklıyı hür dünyanın gözü önünde şehit etmediler mi? Bu nasıl bir koruma imiş? Meğerse kuzu kurda teslim edilmiş, kâfir Hollandalılar da cibilliyetlerinin icabını yapmış masum Boşnakların şehit olmalarına zemin hazırlamışlardır. Avrupa ülkelerinden ses çıktı mı? Kınayan oldu mu? Çünkü hepsinin geçmişi aynı, kan dökücü, kan emici ikiyüzlü, sömürücü kâfirler… Almanlar, 1933-1945 yılları arasında büyük Alman imparatorluğunu kurmak gayesi ile yirmi bir milyon insanı toplama kamplarına toplayarak, gaz odalarında zehirleyip, fırınlarda yakarak öldürmediler mi (Ben Münih’te bir toplama kampını ziyaret ettim, insanların yakıldıkları fırınları gördüm. Çıplak insan resimleri, kiminin dişleri, öldürülenlerden geri kalan bazı hatıra eşyalar sergileniyordu. Aman Yarabbi! Seyredilmesi bile ne korkunçtu…)? Kıbrıs’ta Rumların Türkler için sergiledikleri vahşi cinayetleri saymaya gerek var mı? Banyolarda öldürülen analar, çocuklar hâlâ hafızalarımızda taze olarak durmuyor mu?

Bütün bu zulümlerin başında ne yazık ki, sözde hain bir din adamı(!) kan döken papaz yok muydu?

Dünyanın her yerinde kan döken bu insanlar kalkmış Türkiye’ye insan hakları ve demokrasi dersi vermek istiyorlar. Sizin demokrasiniz yere batsın. Siz önce aynaya bir bakınız. Dönüp geçmişinize bir bakanız. Ülkenizde çok az sayıda bulunan mültecilere bugün dünya önünde nasıl davrandıklarınıza bir bakınız. Tarih sayfaları; dünyanın her yerinde döktüğünüz kanları, yaptığınız zulümleri ve soykırımları yazmaktadır. Başkalarına ders vermeye kalkmadan önce kendilerinizi bir özeleştiri yapınız. Rabbim yeryüzündeki bütün Müslümanları, mazlumları zalimlerin şerlerinden korusun. Âmin… Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Şahika

Âmiiiin.! Allah razı olsun....

Sami Polat

Değerli Hocam Yazınızı okudum; çok duygulandım ve bilgilendim, Yeni Akit Gazetesine ve size çok teşekkür ediyorum, Başarılar diliyorum. Hayırlı günler
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23