• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

İstanbul Sözleşmesi’nden önce kadın hakları yok muydu?

03 Nisan 2021
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Yine laikler ayaklandı. Feryat etmeye başladılar. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekle kadın hakları elden gitti, erkek kadın eşitliği bozuldu, kadınlara köleleştiriliyor(!) diyorlar. Herkes, sözleşmenin iptalinin bozulması için mahkemelere müracaat etsin diyorlar. Bu insanlar ülkemizin aleyhine olan ne varsa koşar adım ve alkışlarla onu destekliyorlar. Türk ailesini kökten dinamitleyen, erkekleri ve kadınları çok affedersiniz cinsiyet eşitliği adı altında eşcinselliğe teşvik eden rezil bir kanunun kalkmasından, kaldırılmasından neden rahatsız olup, gürültüler çıkartmak istemektedirler? Kadın hakları savunucularına, kadın dernekleri yöneticilerine soralım. Hanım kardeşlerimizin hemcinslerinizin zaman zaman içki alemlerinde salyalı insanların eğlencesi haline getirilmelerinden neden rahatsız olmuyorsunuz? Kadının bir reklam aracı olarak kullanılması sizi neden, düşündürmüyor ve üzmüyor? Sakızda kadın reklamı, araba lastiğinde kadın reklamı aracı, aklınıza gelebilecek faydasından çok daha zararı olan tüm gazlı içeceklerde çıplak kadın reklamları sizce kadınlar için bir hürriyet midir? Kadın-erkek eşitliği midir? Gidin de Avrupa’da işçi olarak çalışan Türk kadınlarının çektikleri sıkıntılara bakın. Gecenin üçünde, dördünde kalkıp gidip bantlarda çalışmak sizce kadın-erkek eşitliği ve kadına verilen bir hürriyet midir? Denize bakarak, balkonda çay, kahve veya alkollü içecekler alırken bir eli yağda bir eli balda olanların kadın hakları savunucusu olması ne de güzel(!).

Kadın-erkek eşitliğini savunan hanımefendiler Anadolu’ya gidin bir sabah tandırı veya ocağı erkenden kalkarak yakın ve hane halkına ekmek, çorba veya çay kahvaltısı hazırlayın da sizleri görelim. 

Ağzıma almaktan veya yazmaktan bile hicap duyduğum birçok büyük şehirde kadınların birer köle gibi evlerinde vesikalı fuhuş yapmaları sizce kadın hakkı mıdır? Bunun adına da kadın-erkek eşitliği mi derdiler? Biraz samimi olunuz, olalım lütfen. İstanbul Sözleşmesi çıkmadan önce analarımız, bacılarımız, eşlerimiz, kızlarımız sizce hürriyeti olmayan birer esir mi idiler? Sizler hiç Türk tarihi okumadınız mı? Hiç zorlamadan, savaş yapılmadan İslam dinini kabul eden millet Türk milletidir.

Türk milletinin İslam dinini seçme sebeplerinden birisi de Türklerin aile mefhumuna verdikleri değerdir. Bilmez misiniz? Türklükten ve Müslümanlıktan nefret eden, kendilerine ata olarak Hz. Adem’i (AS) değil, maymunu ata kabul eden aşağılık yaratıklar. Alemler şerefine yaratılan Hz. Muhammed (SAS) Efendimizin “Cennet anaların ayağı altındadır” hadisi şerifini de hiç işitmediniz mi? Peygamber Efendimiz (SAS) Veda Haccı’nda bütün insanlığa evrensel beyannameler sunduğu gibi, can, mal güvenliği ve kul hakkına çok önem vererek, karı koca arasındaki haklar ve sorumluluklar Veda Hutbesi’nde Peygamber Efendimiz (SAS) dünya durdukça verdiği mesaj kadınlara nasıl bir önem ve ehemmiyet verdiğini göstermez mi? “Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz. Ve bu hususta Allah’tan korkmalarınızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve iffetini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki hakkınız iffet ve namuslarını korumalarıdır. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları geleneklere uygun biçimde yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır. Kadınlar hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın.” (Müsned, vıı, 307). Birçok tarihi ve dini kitapta yer alan Veda Hutbesi’nden bir bölümünü buraya aldım. Sözde tesettüre girmiş, başı kapalı vücudunun her yeri giydiği dar elbiselerle belli olan sözde tesettürlü bayanlarının bir kısmının İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından üzülmelerine cidden akıl erdiremiyorum. Kız çocuklar diri diri gömülürken, iddet hallerinde kadınlar evlerinden dışarı atılırlarken, hususi olarak hayvan panayırı gibi kadınlar panayırı kurulup, kadınlar bir eşya gibi, alınıp satılırken, son Peygamber hâlâ bugün geçerliliğini ve tazeliğini koruyan kadın haklarını anlatıyor. Gel gör ki, ben Muhammed ümmetiyim diyen nice kadınlar İstanbul Sözleşmesi kalktı diye üzülüp, feryat ediyorlar. Eynesse ra vessürey ya!...

Hayranı olduğunuz batılılar hastalanan kadınları ölüme terk ederlerken, senin ecdadın Edirne’de müzikle ve su sesi ile hasta kadınları tedavi ediyordu hiç mi duymadınız? Tırnakları uzamış, dudakları boyalı, mini etekli, açıldıkça açılan bununla da medeni olduğunu sanan sayın hanımefendiler, bir an için düşünün. Nene Hatunlar, Şerife Bacılar, Kara Fatmalar ve daha birçokları kalkıp şu an sizi bu halinizi görseler neler derler acaba? Ünlü profesörlerimizden Sayın Canan Karatay, konu ile alakalı fikrini beyan etti diye nerede ise hanımefendiyi linç edeceklerdi. Neler söylemişti? Bu sapkın, saçma sapan sözleşme kadınları değil; azılı feministleri koruyan ve en saçması da kadının beyanı esastır ilkesini getiren pislik sözleşmenin feshini destekledi diye feminist kadınlar ve bir kısım satılık ve kiralık kalemler akla ziyan alçak açıklamalardan geri kalmadılar. Bizler ise Sayın Karatay gibi konuya milli ve manevi bir gözle bakan kadın, erkek bütün ilim adamlarımızı, siyasetçilerimizi tebrik ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkan ilim adamlarımızdan birisi de tarihçi Prof. Ahmet Şimşir’dir. Şöyle diyor: “Ben bu konuda öncelikle sağduyulu hukukçularımızın konuşmasını beklerdim. Televizyonlarda bazı hukukçular siyaset konusunda maşallah ortalığı inletiyorlar. Fakat milletimin mahvına sebep olacak bu meselede hukukçu bir akademisyenden nerede ise daha cılız bir ses duymadım. Milli meselelerde bizim bilim adamlarımız neden suskundur anlayamadım.”. Son paragrafında ise: “Gelecek beş yılda ise bin yıldır Müslümanlıkla yoğrulan milletimin yurdunda toplumsal cinsiyet eşitliği neticesinde başlayacak erkek erkeğe, kadın kadına belediye nikâhlı evliliklere hazır olsunlar. Hâlâ anlayamayan safdillere İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Arapça ile mi anlatalım! Yoksa “Biz böyle bir sözleşmeden rahatsız değiliz” mi dediniz duyamadım?” diyor. Bir de bütün televizyonlar ağız birliği yapmış gibi ülke genelinde kadın cinayetlerini neden haber olarak öne çıkardıklarını lütfen bir düşünün. Bu sözleşmeyi dayatanlar kadın cinayetleri artıyor diyerek bu rezil, çirkin sözleşmeye masumiyet yükleyeceklerdir. Şayet İstanbul Sözleşmesi kalsaydı kadın cinayetleri bu kadar olmazdı. Peki, kaç senedir İstanbul Sözleşmesi hayatta idi. Neden kadın cinayetleri azalmadı demezler mi insana? Hatadan dönmek bir erdemliktir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümetimizi, bu rezil antlaşmadan çekildikleri için kendilerini tebrik eder Allah razı olsun deriz. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

İslamin kadına verdiği değeri tüm kadınlara dayatmaya kimsenin hakkı yok. Kadınlarin evrensel haklara ihtiyacı var, burası İslam devleti değil.

Sayın Ali sandıkcıoglu bey teşekürler

güzel bir anlatım Allah razı olsun akit yazarları herbir güzel konnuları gündeme taşıyor oldu bitti deyil benim anlamadıgım dediginiz gibi sözleşmeden önce kadın hakları yokmuyduki bir on sene ülke zarar gördü çok şükür kalkdı idamdan sonra gelen af gibi oldu.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23