Burası Kürsüyü Muhammedi’dir
Bir süre önce İstanbul İstinye’ye eski bir hoca arkadaşım ziyaretime geldi. Kendisi gençlik yıllarında bizim köyde (Rize Kalkandere, Çayırlı Köyü’nde (Silyan)) epeyce bir müddet hocalık yapmıştı. O gün bugün dostluğumuz devam eder. Okuyan ve tetebbuatı geniş, ufku açık olan bir arkadaşımızdır. Şu an kendisi emekli olup Trakya bölgesinde ikamet etmektedir.
Sohbetimiz esnasında “Ali Hocam, Akit’te çıkan bütün yazılarını zevkle okuyorum. Güzel hazırlanıp, güzel konulara temas ediyorsun. Allah razı olsun, tebrik ederim. Bu da bir hizmettir. Yalnız müsait bir zamanda senden bir konuyu yazmanı rica edeceğim” dedi. Ben kendisine: “Memnuniyetle. Buyurun hocam. İsteğiniz nedir? Elimden gelir ise yazmaya çalışırım” dedim. Arkadaşım anlatmaya başladı: “Ali Hocam, sen de bilirsin ki Üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (KS) Hazretleri İstanbul’un selatin camilerinde sohbetler ederdi. 1954 yılında haftada bir defa olmak üzere Süleyman Efendi Hazretleri Kasımpaşa Camiikebir’de de sohbet ederdi. Sohbetlerini çok kalabalık bir cemaat takip edermiş. Bir gün cemaatin içinden birisi Süleyman Efendi Hazretlerine: “Efendim, ben sizin sohbetlerinizi devamlı takip edenlerdenim. Çok güzel ve samimi olarak mevzulara temas ediyorsunuz. Bizler de istifade ediyoruz. Ben zatı alinizden İslam hukukuna göre bir mevzunun aydınlatılmasını istirham ediyorum. O konuyu sohbetinizde bir işler misiniz?” diye sorar. Süleyman Efendi Hazretleri soruyu soran cemaate: “Nedir o mevzu?” der. Soruyu sormak isteyen Müslüman: “Efendim, İslamiyet’te kölelik mevzuu, kölelik hukuku, köle azat etmenin sevabını öğrenmek istiyorum” der. Süleyman Efendi muhatabına: “İnşallah haftaya bu mevzuu işler, İslam dinine göre köle hukukundan bahsetmeye çalışırız” der. Ertesi hafta Süleyman Efendi aynı camide sohbete çıkar, fakat köle hukukundan bahsetmez. Sohbetinin sonunda: “Bir kardeşimiz geçen hafta benden köle hukukundan bahsetmemi istemişti. Ben de bu hafta bahsedeceğimi söylemiştim. Ancak bazı sebeplerden dolayı olmadı. İnşallah haftaya kölelik hukukuna temas edeceğim” der. Üçüncü hafta olur Süleyman Efendi yine köle hukukundan bahsetmez. Bu zaman zarfında Afrika’da bir arkadaşına günün şartlarına göre ulaşır. Süleyman Efendi adına bir köle alıp azat edilmesini ve kaç lira olduğunu kendisine bildirilmesini ister. Dördüncü hafta Süleyman Efendi Hazretleri Kasımpaşa Camiikebir’in kürsüsünden sohbet ederken, dışarıdan bir postacı gelir, ta kürsüye kadar gider ve bir telgrafı Süleyman Efendi Hazretlerine verir. Telgraf Somali’den geliyordu. Süleyman Efendiye, oradaki arkadaşı veya tanıdığı “İsteğini yerine getirdim. Adına bir köleyi şu kadar sarı liraya aldım ve yine senin adına azat ettim” diyordu telgrafta. Süleyman Efendi kürsüden cemaatine: “Efendiler! Merakınızı ve heyecanınızı anlıyorum. Bu telgraf bana Somali’den geliyor. Orada tanıdığım bir arkadaşım benim adıma bir köle alıp azat etti. Birkaç haftadan beri bir kardeşimiz benden İslamiyet’te köle hukuku ve köle azat etmenin sevabını anlatmamı istemişti. Anlatamadım. Çünkü “BURASI KÜRSÜYÜ MUHAMMEDİ’DİR!”. Peygamber Efendimiz (SAS) kendi yaşamadığı, tatbik etmediği hiçbir şeyi, hiçbir zaman ashabına yapın diye telkinde bulunmamıştır. Bizler de O mübarek Resulullah Efendimizin varisleriyiz. Kendimiz yapmadığımız şeyi sizlere nasıl yapın diye tavsiye edebiliriz? Köle azat etmek şu kadar sevaptır, şöyle yaparsanız şu sevabı alırsınız nasıl diyebiliriz? Bu kendin yapmadığın bir ibadeti veya hayrı cemaatine yap demek olmaz mı?” der. “Telgraftan da gördüğünüz ve öğrendiğiniz gibi ben bir köle satın aldım ve azat ettim. Şimdi sizlere köle hukukundan bahsedebilirim. O zaman konuşmam da tesirli olur. Hareketim de Resulullah Efendimizin (SAS) hareketine uygun olur. Verasetimizde eksiklik yapmamış oluruz” buyurdular.”.
Bilirsiniz İmamı Azam (RA) bir çocuğa bal yeme diyebilmek için kendisi de kırk gün kadar bal yememiştir. “Önce kendine sonra da insanlara vaaz et” düsturu çok önemlidir. Küçük bir öz eleştiri yapmak isterim. Hangi cemaatten, hangi gruptan, hangi hizipten veya tarikattan olurlarsa olsunlar Peygamber Efendimize (SAS) varis olan din adamlarımız, hoca efendiler; kürsülerden söylediklerinizi sizler, bizler kendi nefislerimizde tatbik edebiliyor muyuz? Süleyman Hilmi Tunahan (KS) Hazretlerinin yetiştirdiği birinci kuşak muhterem hoca efendiler, günümüzde kardeşlerimize yapılan bunca zulümlere, haksızlıklara, yasaklamalara neden sesiniz çıkmıyor? Ümmeti Muhammed’in evladına kürsülerden anlattıklarınız, doğruluk, adalet ilkelerine sizler kendileriniz tam sadık ve bağlı kalabiliyor musunuz? Yoksa bir şeyleri düşünerek ahiri ömrünüzde “Ne şiş yansın ne kebap” diyerek vazıyeti idare etmeye mi çalışıyorsunuz? Benim bu yazılarımdan alınanlar olduğu gibi, çok sayıda yurt içinden ve yurt dışından tebrikler gönderen arkadaşlarımız vardır. Defaatle şunu ifade ediyoruz, ancak bazı arkadaşlar anlamakta zorluk çektikleri için veya at gözlüklerini takıp başka bir tarafı göremedikleri için yazılarımıza tenkit notları gönderiyorlar. Tebrik edenlerden de tenkit edenlerden de Rabbim razı olsun. Bizler hiç kimseye düşman değiliz. Dine hizmet edenlere nasıl düşman olabiliriz? Ölçümüz Cenab-ı Hakk’ın kelamıdır: “Muhakkak müminler kardeştir.”. Bizim tenkitlerimiz kesinlikle ihlas ve samimiyet erbabına değildir. Bizim amacımız kesinlikle Hz. Üstadımızın yolunu ve hizmetlerini tenkit etmek değildir. Böyle bir şeyi aklımızın ucundan geçirmeyiz bile. Elhamdülillah imanımız ve itikadımız tamdır. Bizim mücadelemiz, tenkidimiz; bu mübarek zatın davasını ele geçirmiş, bebek katilleri ile iş birliği yapan, mürai ve sahtekârlara karşıdır. Elektronik ortamda, aynı konuda yazan birçok kardeşlerimiz vardır. Hepsinin derdi ve çilesi aynıdır. Tenkit değildir. Teşkilat; sahtekârlardan, mürailerden nasıl kurtulur diyedir. İnşallah bu yazılanlar Müslümanların uyanmasına sebep olur. Teşkilatımızın üzerine çöken karabasan misali ikiyüzlülerden Rabbim tüm hak davalarını ve gerçek hizmet ehillerini kurtarır.
Süleyman Efendi Hazretlerine bağlı olan genç hoca efendiler, ihvan ahavat sizlerin şu anda kalbinizle diliniz aynı mı hareket ediyor? Yoksa kalpler ayrı, diller ayrı mıdır? İhlas ve samimiyet nerede? Yaptıklarınız Rıza-ı İlahiye uygun mu değil mi? Lütfen hepimiz kendilerimizi bir öz eleştiriye tabi tutarak nerede olduğumuza, nerede durduğumuza, kimlerden yana, kimlerle el ele, kol kola, dost olduklarımıza, kimlerin propagandalarına soyunduklarımıza Allah (CC) rızası için bir bakalım ve ona göre hiç zaman kaybetmeden kararlarımızı verelim. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.
TEBRİK:
Yurt içinde, yurt dışındaki, akraba, dost, arkadaş ve bilcümle din kardeşlerimin, Akit okuyucu kardeşlerimin mübarek üç aylarını, geçirdiğimiz Regaip Kandillerini gelecek Miraç Kandillerini, Berat Kandillerini ve Kadir Gecelerini tebrik eder, milletimiz, memleketimiz ve âlemi İslam ile bütün dünya için huzur ve sükûna sebep olup, akan kanların durmasına vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz eder, kalbi selam ve muhabbetlerimi sunar, dualarınızı beklerim.