Korona virüsünün gölgesinde gündem -1
Birkaç haftadan beri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gündemi korona virüsü meşgul ediyor. Buna gündemin birinci maddesi diyemiyoruz çünkü insanların gündeminde neredeyse bu konudan başka bir şey yok. Sanki insanlar farklı haberlere ve gündem maddelerine karşı kulaklarına ve gözlerine maske takmış durdumdalar. Oysa virüs bulaşacak olsa içinde korona virüsü bulunan haberlerden bulaşır diğerlerinden bulaşmaz. Ama tabii insanın algılama kapasitesi sınırlı. Zihinler tamamen korona virüsüne odaklandığı için diğerlerine yer kalmıyor. O yüzden gündemdeki diğer gelişmeleri de ilgi alanımıza alabilmemiz, onlara da yer açabilmemiz için biraz korona virüsüyle ilgili haber ve değerlendirmelere sınırlama getirmemiz gerekiyor.
Bu konuyla ilgili dile getirmek istediğimiz bir husus da meselenin çok fazla abartıldığı ve çok fazla panik havası oluşturulduğudur. Evet, hastalığın yayılmasını önlemek için tedbirler alınmasına itirazımız yok. Ama adeta büyük bir tufan olayı yaşanıyormuş gibi panik havası içine girilmesinin tedbirle ilgisi olmadığı gibi korona virüsünden daha tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor. Bunlardan biri de stokçuluk. Burada “ben” merkezli düşünme gerçeği de karşımıza çıkıyor. Açık konuşayım, biz stok falan yapmıyoruz. Ama üç gün önce bazı gündelik ihtiyaçlarımızı sadece ihtiyacımız miktarınca almak için süpermarkete gittik birçok şeyin kalmadığını görünce şaşırdık. Şu an herhangi bir kıtlık tehlikesi olmamakla birlikte gerçekte olsa bile yine böyle stokçuluk yapmamak, var olan imkanların paylaşılması için adalete uymak, başkalarına da mevcuttan yararlanma hakkı tanımak gerekirdi.
Biz de bugünkü ve müteakip yazımızda korona virüsünün gölgesinde kalan ama yine dikkatten kaçmaması gerektiğini düşündüğümüz bazı gündem maddelerine kısa notlarla temas etmek istiyoruz.
Filistin’in Gazze bölgesinde Allah’ın izniyle bizim bu yazıyı yazdığımız vakte kadar herhangi bir korona virüsü vakasına rastlanmamıştı. Ama bununla birlikte girmesi ihtimaline karşı da tedbirlere başvuruldu. Fakat işin ilginç tarafı böyle bir olay karşısında bile insanlık görevinin yerine getirilmemesi ve Gazze’ye hâlâ zorunlu tıbbi malzemelerin girmesini bile engelleyen insanlıkdışı ablukanın korkunç bir şekilde sürdürülmesidir. En azından yayılan veba karşısında bu bölgenin insanlarının hazırlıklı olabilmesi için gerekli tıbbi malzemelerin sokulmasına izin verilmesi konusunda çağrı yapıldı. Fakat görüldüğü kadarıyla işgalci siyonist rejime bu konuda herhangi bir baskı yapılmadı. Tabii bu sıralar herkesin kendi derdiyle meşgul olmasının da bunda etkisi var.
Gazze üzerindeki ablukasını insafsızca uygulamaya devam eden işgal rejimi korona morona tanımadan bir yandan vahşi saldırılarını, baskınlarını ve tutuklamalarını da sürdürüyor. Gazze’nin bazı bölgelerine işgal güçleri tarafından saldırılar düzenlendi. Gazzeli balıkçıların çok kısıtlı bir alanın dışına çıkmalarını engellemek için işgal güçlerinin saldırıları sürüyor. Bu arada Batı Yaka bölgesinde ve Kudüs’te gündelik olarak evlere baskınlar ve tutuklamalar da devam ediyor. Hemen her gece sabaha karşı düzenlenen baskınlarda işgal güçleri evlere girip eşyaların altını üstüne getirerek aramalar yapıyor ve gündelik ortalama yirmi kişiyi gözaltına almaya devam ediyorlar.
Netanyahu’nun seçim zaferi ilan etmesine rağmen işgal cumhurbaşkanı Reuven Rivlin hükümeti kurma görevini Mavi Beyaz İttifakı’nın lideri Benny Gantz’a verdi. Bunun sebebi ise Liberman’ın Netanyahu’yla değil Gantz’la ittifaka girmeyi tercih etmesi. Gantz’ın Arap milletvekillerinin oluşturduğu Ortak Liste’nin de dışarıdan desteğini alarak bir azınlık hükümeti kurabileceğini söylemesi üzerine Rivlin de hükümeti kurma görevini ona verdi.