• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Varol
Ahmet Varol
TÜM YAZILARI

Haberi irdeleme yoksunluğu

13 Ağustos 2020
A


Ahmet Varol İletişim: [email protected]

Arapça adı “El-Meclisu’l-Arabi” olan ancak Türkçe haber kaynaklarında “Arap Konseyi” diye adlandırılan başkanlığını da eski Tunus Cumhurbaşkanı Munsif El-Merzuki’nin yaptığı bir sivil toplum organizasyonu geçtiğimiz günlerde Lübnan halkının sisteme karşı mücadelesini destekleyen ve bu ülkedeki rejimi eleştiren, halkın rejime karşı mücadelesini savunan bir açıklama yaptı. 

Açıklama özelde Lübnan’daki siyasi rejimi eleştirirken genelde Arap dünyasındaki tüm dikta rejimlerine karşı tavrı ortaya koyuyor ve “Halklarımızın bir seçim yapması gerekiyor, ya eski siyasi rejimi yok edecekler ya da bu rejim onları yok edecek. Ancak biz, eskimiş bu rejimin son nefesini vermek üzere olduğuna inanıyoruz” şeklinde Türkçeleştirilen ifadeler içeriyordu. Lübnan’da yaşananların Arap halklarının, baskı ve yolsuzluktan arındırılmış siyasi rejim için verdiği mücadelede bir dönüm noktası olacağı vurgulanıyordu. 

Açıklama gayet normaldi ve açıklamayı Türkiye medyasına yansıtan haberi veren Anadolu Ajansı’nın yayınladığı metinde de herhangi bir sorun yoktu. Ajans açıklamayı makul bir üslûpla haberleştirmiş ve Türkiye kamuoyuna yansıtmıştı. 

Ancak muhtemelen bu haberi aktarmak isteyen haber sitelerinden biri Arap Konseyi’nin ne olduğunu merak etmiş; internette arama yapınca da karşısına Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi çıkmış. Bu teşkilatla ilgili bilgileri de tahlil etmeden ve detayına bakmadan Arap Konseyi’nin 6 Arap ülkesinin 2014’te, Arap baharı devrimlerini korumak amacıyla kurduğu bir teşkilat olduğunu iddia etmiş. Bu altı ülkenin de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt, Umman ve Katar olduğunu belirtmiş. Tabii Arap Konseyi bu ülkeler olunca yaptıkları açıklamayı da Amerika’nın yönlendirdiği, onun işaretiyle bu ülkelerin Lübnan’a karşı tavır aldıkları ve Lübnan’da fesat çıkarmak istedikleri neticesine varmış. Diğer bazı haber siteleri de onun verdiği metni daha detaylı buldukları için aynen iktibas etmişler. Okuyucular da yazdıkları yorumlarda adeta şeytan taşlar gibi bu “Arap Konseyi”ni, “sizi gidi İsrail uşakları, sizi gidi Amerikan uşakları” diye taşlamış durmuşlar. Bir tane bile “yahu bu Arap Konseyi ile Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin hiçbir alakası yok. Bunların biri Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin devrilmesi ve halkların iradesinin yönetimlere yansıması için çalışan bir sivil toplum teşkilatı diğeri ise hakim sistemleri temsil eden bir resmi organizasyon” diyen çıkmamış. 

Düşünebiliyor musunuz, Arap halkların dikta rejimlerine karşı kazandıkları zaferleri geri almak için çıkarılan fitne savaşları için milyonlarca dolar akıtan, Sisi’nin darbe yapmasına yardımcı olan, Yemen’i karıştıran, Libya’da bugün Hafter vasıtasıyla fitne savaşını sürdüren dikta rejimleri 2014’te “Arap baharı devrimlerini korumak amacıyla” bir teşkilat kurmuş, şimdi de Lübnan’daki rejime karşı halkın direnişinin yanında duruyormuş. Onlara bu tavrı da ABD telkin etmiş. Buradaki çelişkiler, tutarsızlıklar kimsenin dikkatini çekmediği için herkes de gösterilen hedefi taşlamış. 

Oysa söz konusu açıklamayı yapan organizasyon 2014’te, devrim sonrasında Tunus’ta cumhurbaşkanlığı yapan ve Arap dünyasındaki dikta rejimlerine karşı tavırlarıyla öne çıkan Munsif El-Merzuki, Yemenli aktivist Tevekkül Kirman, Mısırlı muhalif siyasetçi Eymen Nur ve yine Tunuslu siyasetçi Imad Ed-Dayimi tarafından Arap baharı devrimlerinin korunması için bir farkındalık oluşturmak amacıyla kuruldu ve başkanlığına da Munsif El-Merzuki getirildi. İlk kuruluştaki adı da El-Meclisu’l-Arabi li’d-Difa’ ani’s-Severat ve’d-Dimukratiyye (Devrimleri ve Demokrasiyi Savunmak İçin Arap Konseyi) idi. Sonra sadece El-Meclisu’l-Arabi yani Arap Konseyi diye adlandırılır oldu. Tamamen sivil bir kuruluştur ve Arap dünyasındaki kokuşmuş dikta rejimlerine karşı bilinçlendirme çalışmaları yapmaktadır. 

Bu konseyin Lübnan’daki kokuşmuş rejime karşı tavır alması da gayet normaldir. Çünkü bugün Lübnan halkının yaşadığı sorunların sorumlularının başında bu rejim gelmektedir. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23