• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Libya, petrol ve Türkiye

13 Ocak 2020
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

Türkiye’nin Libya ile imzaladığı mutabakat, İran ve ABD arasında zirve yapan gerginlikten önce uluslararası gündemin en önemli meselesiydi. Sondaj faaliyetleriyle başlayan, akabinde asker gönderme kararına kadar varan anlaşmayla ilgili birçok analiz yapıldı, hâlâ da yapılmaya devam ediyor. Peki, bu değerlendirme ve analizler sağlıklı mı? Çoğunun yüzeysel ve önyargılı, gerçekleri ifade etmekten uzak olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin Libya’daki adımlarını ‘Osmanlı’ya geri dönüş mü?’ şeklinde değerlendirenlere asla katılmıyoruz. İnsanlığı katleden iç savaşı bitirmek ve sınırlarımızdaki terör koridorunu kırmak için girdiğimiz Suriye meselesine de o zamanlar karşı çıkan zihniyetler, bugün Libya meselesine de karşı çıkıyorlar. Doğu Akdeniz’den kuşatılmak istendiğimizi görmeyen alçak zihniyetli ve dünyadaki gelişmeleri okumaktan aciz vatan hainleri, Kuzey Suriye’de de bir terör devleti kurulmak istendiğini ya görmüyorlar ya da görmezden gelerek küresel mihraklara hizmet ediyorlar. Varsın birileri Erdoğan’ı Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler ideolojisiyle hareket eden İslamcı lider olarak tanımlasın. Ne yazar ki! Türkiye’nin toprak genişletme ve enerjiyi sömürme gibi bir niyeti yok. Bu görevi Türkiye dışında herkes çok iyi yapıyor. Her kim ki Türkiye Kuzey Suriye’de büyük bir alan fethetti diyorsa, bu kişinin iyi niyetli olduğu söylenemez. Fırat’ın Doğusundan Akdeniz’e kadar uzanan bölgede terör devleti inşa etmeye çalışanların nefes borusunu kesmeye çalışan Türkiye, güvenli bölge oluşturma konusunda da son derece samimidir. Ülkesinde misafir ettiği mültecileri kendi ülkelerine yeniden göndermeyi ve onları güvenli bölgelerde iskân etmeyi planlayan Türkiye’ye uluslararası dünyadan bir destek gelmiyor. Barış Pınarı Harekatı kapsamında güvenli hale getirilen Rasulayn ve Tel Abyad ile Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatlarıyla güvenli hale getirilen bölgelerde, Allah’a hamd olsun, sükunet hakim. Bölgeye yavaş yavaş mültecilerin döndüğünü görmek sevindirici. Bilindiği gibi daha önce 360 bin civarında Suriyeli gönüllü olarak bu bölgelere döndü. Türkiye’nin tek bir derdi var, önce sınırlarındaki terörü bitirmek, sonra da güvenli bölgeye mültecileri iskân etmek. Laikin iskân noktasında yalnız bırakılan Türkiye; kapıları açıp Suriyeli sığınmacıları Avrupa’ya salacağını söyleyince AB ve diğerleri kükrüyor. 

LİBYA’YA DUYARSIZ KALMAK, 

KUŞATILMIŞLIĞA ONAY VERMEKTİR

Libya’da, 2011’de Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra iki rakip grup arasında acımasız bir iç savaş yaşanıyor. Birincisi; BM tarafından tanınan Trablus’taki Fayez al Sarraj’ın Ulusal Anlaşma Hükümeti, ikincisi; 2014’te seçilen Temsilciler Meclisi’nce kurulan Libya Ulusal Ordusu komutanı General Hafter’ın Tobruk hükümeti… Şimdi iki güç birbiriyle savaşıyor. Libya’da Hafter saldırılarını durdurmazsa çok daha kanlı bir iç savaşın yaşanılması kaçınılmazdır. Türkiye uluslararası toplumun tanıdığı meşru hükümetin yanında yer almaya, onları desteklemeye devam ediyor. Bölgede İbrahim Kalın’ın da ifade ettiği gibi “Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi hesaba katmayan hiçbir planın hayata geçmesi mümkün değildir”. Bu yüzden olsa gerek Libya’nın petrol ve doğal gaz servisi ve temel hizmetleri silahlı çetelerin müdahalesiyle kesintiye uğruyor. Türkiye hariç, bölgenin petrol ve doğal gazında herkesin gözü var. Haklı olarak bir açıklama yapan Libya Ulusal Petrol Şirketi Başkanı M. Sanalla, “Tüm taraflara Libya’nın petrol ve doğal gaz alanlarının tüm Libyalıların yararına hayati bir gelir kaynağı olduğunu hatırlatıyorum. Üretim sona ererse tüm Libyalılar yok olur” dedi.

Erdoğan, Trablus’ta hüküm süren Ulusal Anlaşma Hükümeti ile “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ve  “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzaladı. Libya’ya girmemiz uluslararası hukuka uygun mu? Hiç şüphesiz Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına göre Akdeniz’i ekonomik olarak keşfetme hakkına sahip olduğu gibi Karadeniz’de de uluslararası sularda söz sahibi olma hakkını vermektedir. Libya ile varılan mutabakat Türkiye’nin Libya’da askeri güç kurmasını, istihbarat ve savunma sanayiinde işbirliğini artırmasını, Libya’ya asker göndermesini öngörüyor. Hiç şüphesiz; tıpkı Suriye gibi Libya’da da vekâlet savaşı yürütülüyor. Yerel dinamikler burada çok önemli. Libya’da ciddi çıkar çatışmaları ve iç savaş devam ediyor.

42 yıllık Kaddafi rejimi sonrasında Libya’ya barış ve özgürlük gelmedi. Petrol rezervleri açısından oldukça zengin olan ülke üzerinde hesapları olan küresel güçler, darbe yanlısı- devrimci Hafter’i destekleyerek, Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni devirmeye çalışıyorlar. Milis gruplar Mutabakat Hükümeti’nin bayrağı altında birleşerek bu kez Hafter liderliğindeki ‘Libya Ulusal Ordusu’ ile savaşmaya başladı. Sonuç ne olur bilinmez.. Libya’da kontrolün üçte ikisi Hafter liderliğindeki Tobruk yönetiminde. Bu topraklar ne yazık ki Bingazi’yi de kapsıyor. 

Peki, Libya neden gündemimiz oldu?

Doğu Akdeniz krizi, 2019’da Türkiye’nin dış politikasının ana gündem maddelerinden biri haline geldi. Neden? Nedeni şu: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arayışlarına Türkiye sessiz kalamazdı. Nitekim Ankara karşı çıktı ve kendi sondaj gemilerini Kıbrıs açıklarına gönderdi. Ne var ki Türkiye kıta sahanlığı tartışmalarında kendisine müttefik bulmakta zorlandı. Suriye’de yalnızlaştırılan Türkiye, Doğu Akdeniz’de de yalnızlaştırılmak istendi. Müttefik Trablus’ta edinildi. Ankara ile Birleşmiş Milletler arasında imzalanan Mutabakat Muhtırası, deniz yetki sınırlarını belirledi.

AB’nin Libya’da rolünün azalması, Rusya’nın tavrına bağlı. Eğer Rusya Türkiye ile Libya meselesinde anlaşırsa, müzakere masasındaki tüm AB üstünlüğü ortadan kalkar.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Can

Ihvancilik yüzünden izole olmuyormuyuz? Saraj hükümeti de fajr al libya el kaide yakini islamci örgütün elinde. Zamaninda Isid e pek sesimiz cikmadi ta ki basimiza bela oluncaya kadar. Tahrir ul sam el kaide yakini islamci örgüt bakalim ne zaman basimizi agritacak. Libya da petrol gaz olmasaydi zaten hic bir devlet karismazdi Türkiye dahil ve bedevilerin birbirine yemelerine seyrederdik. Hafter e her sey gecse petrol ve gazi satmayacakti. Zaten türk insaat sirketlerini kovdu. Merak ediyorum niye g. kibris in sondaj gemilerine bekledik ki kendimiz aramaya ancak o zaman basladik?

Vatandas sabri

SOLYANDANCARKLİTAYFA. ...................... Sayın yazar bizim yerli Fransızlar için far ketmez. NE İŞİMİZ VAR SURİYEDE? (((deniz kenarında Kumsalda yatmak varken))))NE İŞİMİZ VAR LİBYADA ? ((( her akşam bir kafede demlenmek var iken)))) ondan sonra (((EKONOMİ BATIYOR DOSTLAR )))))diye kuru çene ile yorarlar..... elin kafirleri .35.000.0000 KILOMETRE uzaktan gelsin onlara ne işin var YANKI.CONİ .HANS..RİCHARD .diye sorma??? Eehmmm biz ne işimiz var LİBYADA .ulen .bu çatlakları bende akıllı birsey sanırdım . Alayı şizofren bunların. .adları bizden .nufuzlari bizden.içleri fransız mandasi. İngiliz mandasi.hayranı. .KISACA İÇİMİZDEKİ İNGİLİZLER. .
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23