• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Haydi, bunu da iktibas edin

23 Eylül 2019
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

Avrupa’ya giden gurbetçilerimizin ismi, orada yabancı, buraya döndüklerinde Almancı (Alamancı) olarak anılır. Tanıdığım bir gurbetçi amcama bunun nedenini sordum. Kendisi uzun yıllar Almanya’da kalmış ve emekli olarak memleketine dönmüş samimi bir Müslüman. Almanya hikâyesini şöyle özetlemişti yaşlı amcam; “Kader ve yoksulluk bizi oralara attı. Gittik, gâvurun ahırını, tuvaletlerini temizledik. Hiçbir gün bizleri işçi veya alnının teriyle ekmeğini kazanan birisi olarak görmediler. Onlara göre biz, “yabancı”, “kendilerine muhtaç köle” ve sığınmacıydık. Gün geldi; geliştik, dönüştük, orada lokanta, iş yerleri açıp zenginleştik. Memlekete izne döndüğümüzde lüks arabalarla geldik. Adımız oldu Almancı. Hiç sevemedim Almancı ve yabancı yakıştırmalarını.” 

1990’lı yıllarda İran İslam inkılabına sempati duyup çeviri eserleri okuyanlara da Humeynici denmekteydi. Sonra dindar kimliği ve şahsiyetli duruşu gereği Selamet Partisi’nin devamı olan RP’ye destek verenlere de Erbakancı dendi. Aslında bir kimlik giydirmesiydi yapılan ama kimse bundan hoşlanmadı. İslamcı kavramı da öyle. Allah’ın kitabında Mü’min, Müslüman olarak tanımlanan inanan kişiler şucu, bucu olamaz. Müslüman sıfatının yanına başka bir tanımlama, kodlama yakışmaz. 

Bir dönem kendilerine inanılarak samimi Müslüman zannedilen hareketin mensupları bile “Fetullahçılar” denilmesinden rahatsız olmuş, kendilerine “Hizmet Hareketi”, Gülen’e de “hoca efendi” denilmesini istemişlerdi. Fetullahçılığa razı olmayan cemaatçiler(!), devlete çöreklenmeye ve paralel yapı oluşturmaya kalkışınca Paralel Devlet Yapılanması olarak anılmaya başladılar. Bu tanımlama da onları rahatsız etmişti. Akıllanmak yerine ABD ve İsrail’in vekilliğini üstlenerek bir darbe girişiminde bulundular. PDY de yetmedi Gülencilere, sonuçta FETÖ’ye terfi ettiler. Fetullahçılığın terör örgütüne dönüşmesi, bildiğim kadarıyla Yargıtay kararıyla oldu. Akit’teki yazmış olduğum yazımda; Ahmet Turan Oral’ı “ByLock aplikasyonu ile yazıştığı belirlenen bir şüpheliyle ilgili iddianameyi reddetmekle kalmamış, ‘FETÖ’nün terör örgütü olarak kabul edilebilmesi için Birleşmiş Milletler Daimi Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararı olmalıdır’ dediği için, böyle birisinin Yargıtay üyeliğine atanmasını eleştirmiştim. Yine aynı yazıda Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye, asil şerefli Türk yargısına saldırmaya kalkmasın” ifadelerini de eleştirmiş ve bu maklube muhabbetinin sonlandırılması gerektiğini söylemiştim. FETÖ ile mücadelede bir milat var ve bunu devlet belirledi. FETÖ’cü yapının hangi tarihten itibaren sürdürdüğü faaliyetlerin terör örgütü suçlamasına konu olduğu tarih 17-25 Aralık 2013. Bu tarihten önce yapılan eylem, destek, himmet ve benzeri yapılanmalar FETÖ soruşturmasına dahil edilmiyor. Zaten edilmiş olsa, yandı gülüm keten helva. 15 Temmuz darbesi bizi öldürmedi, öldüremezdi de.. Lakin milat geriye dönük alınsaydı, işte o zaman adaletsizlik bizi öldürürdü. “Fetö ile kaşık sallamayan mı var” derken anlatmak istediğimiz buydu. Bunu dillendirdiğimiz için muhalif basın bizi “yandaş medya”, “gerici Akit”, “Akit yazarından pelikancılara destek” türünden yakıştırmalarla köşelerine taşıdılar. Ne pelikancıyım, ne de şucu-bucu. Adaletten sapmadığı müddetçe Tayyip Erdoğan’ın safındayız. Eleştirdiğimiz zaman birilerinin hoşuna gidiyor. Bizim eleştirimiz, AK Parti’nin temel dinamiklerine dönmesi ve kasırgalar karşısında elif gibi dimdik durmasını istediğimiz içindir. Söz konusu yazımızda Adalet Bakanı Gül, “FETÖ ile mücadele etmiyor” demedik. Bilakis Abdulhamit Gül, başarılı bulduğum bakanlardan. Ben sadece “maklubeye kaşık sallayanlar” ifadesinin yanlış anlaşılacağına dikkat çekmek istedim. Dolayısıyla iktidarın bir bakanının basının önünde konuşurken çok dikkatli olması, kelimeleri cımbızla seçmesi gerekir diye düşünüyorum. Ben de biliyorum; yargıdaki bir kısım atamalardan rahatsızlık duyularak, belki de o vesile kılınarak Bakan Gül’e saldırı başlatılmış olabilir. Onların bu hareketiyle benim yazımın aynı zaman dilimine denk düşmesi, birilerinin “Pelikancılar” olarak isimlendirdiği grupla birlikte olduğum anlamına gelmez. Hiçbirisini tanımam, görmüşlüğüm bile yoktur. Ben sadece bir kalem ırgatıyım. İnandığım, doğru bildiğim şeyleri yazar, düşüncelerimi ifade ederim. Bizim buralarda “köşker, sevdiği gönü yere çalar” derler. Ak Parti’yi ve Erdoğan’ı seviyoruz. Zaman zaman eleştiriyorsak, sevdiğimiz ve daha iyi olmasını arzuladığımız içindir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

okur

sayın yazar çok haklısınız,belkide onlarda maklubeye kaşık salladılar,onların çocuklarıda ve çevresindeki insanlarda.eskiler karıştırılırsa temiz siyasetçi kalmaz.sanki daha hiç beraber olunmamış gibi demeçler ,verenleri daha zor durumda bırakır.2013 milat diyorsunuz fakat ondan daha önce birliktelikleri olan bir çok insana işlem yapılıyor.bunları medyada hep görüyoruz.

Vatansever

Ak Parti’nin oy erimesinin nedenlerinden en önemli olan bölümü Bağlı olduğu Belediyelerin duvara toslamasıdır. chpkk ‘lilerin yaptığı gibi kaldırım taşı belediyeciliğinden öte gidilmemiştir! 
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23