• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Gelmek bilmeyen Arap Baharı

10 Şubat 2020
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

Bir tek çiçekle bahar gelmezmiş. Baharın gelmesi, karışıklık ve terörün bitmesi için Müslümanların topyekûn olması gerekir. Neydi Arap Baharı, Ortadoğu’ya hangi özgürlüğü getirecekti? 

Arap Baharı Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün, Yemen, Suriye gibi ülkelerde büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap dünyasında baş gösteren ayaklanmaların adıdır. Uzmanlar, Müslüman halkların demokrasi ve insanca yaşama talepleri doğrultusunda gerçekleştirdikleri çalkantılı değişimi Arap Baharı olarak isimlendirdiler. Bu ayaklanmaların çıkış nedeni neydi? Halkları Müslüman, yönetim biçimleri gayri İslami olan Arap dünyasında baş gösteren işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğünün olmaması, usulsüzlükler ve kötü yaşam şartları gibi pek çok sorun, ayaklanmaları beraberinde getirdi. İlk olarak 2010 tarihinde Tunus’ta başlayıp Mısır, Yemen, Cezayir, Suriye, oradan da Ürdün’e kadar sıçrayan Arap baharı 10 yaşında. Gelinen süreçte halkların zalim yöneticilere ve küresel güçlere karşı başlattıkları devrimin başarılı olduğu söylenemez. Ne demek istediğimizin daha iyi anlaşılması için konuyu biraz açalım.

Türkiye, 10 yıldan beri demokrasi talebiyle ülkelerinde zulme karşı duran halklara ve ülkelere destek veriyor. Türkiye’nin Arap ülkelerinin toprağında gözü yok. Suriye’de ne işgalciyiz, ne de savaş yanlısıyız. Kuzey Suriye’deki terör grupları ve Kürt tabanlı kurulmak istenen devlet, Türkiye için büyük bir tehdittir. Türkiye’yi terör ve mülteci sorunuyla boğmak isteyenler, ABD ve İsrail’in değirmenine su taşıyorlar. Suriye’nin İdlib kentinde gözlem noktalarımız var. Rusya tarafına bilgi vermeden, İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesine hareket ettiğimizi söyleyerek askerimizi şehit eden hainlerin amacı bellidir. Suriye’den çıkmamızı ve güvenli bölge de dahil terk etmemizi isteyen küresel güçler, bu bölgede hakimiyet sağlayarak, Türkiye’yi büyük bir göç dalgası ve terörle vurmak istiyorlar.

Biraz geriye giderek süreci daha iyi anlamaya çalışalım. Türkiye’nin desteklediği, Mısır’ın meşru Cumhurbaşkanı M. Mursi’nin iktidarını darbe ile yıkanlar, aslında Türkiye’ye gözdağı vermek istediler. Suriye iç savaşının bir türlü bitmesini istemeyen mihraklar, inatla Esed’in ayakta kalması ve vekâlet savaşının sürmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimini tezgâhlayanlar, Gülen’in öncülüğünde paralel bir devlet inşa etmeye çalıştılar. İktidar tezgâhın çabuk farkına vardı ve darbecileri etkisiz hale getirdi. Fetö ve arkasındaki aparatları, ava giderken avlandılar. Ergenekoncuları yargılayan hakimlerin Fetö’cü olması, darbecilerin suçunu ortadan kaldırmaz. Onlar da en az Fetö kadar haindir, asla fırsat verilmemelidir. Fetö’den önce bu ülkenin en büyük belası askeri vesayetti. Hükumetlere balans ayarı veren askerlerin o dönemde estirdikleri terörü unutmadık. Eski Türkiye, tıpkı Arap coğrafyası gibi zalim, işbirlikçi ve özgürlüklerin olmadığı bir dönemi yaşattı bizlere. Türk halkı adeta Ak Parti’yi iktidara taşıyarak, Türk baharını tetikledi. Bu bahar 18 yıldır ülkeye devrim niteliğinde hizmetler kazandırdı. Ortadoğu’da Arap baharının yeşermesini istemeyen küresel kefereler, şimdi Türkiye’deki iktidarı bloke etmeye çalışıyorlar. Küresel efendiler ve sosyalist artıkları bu coğrafyada ve Ortadoğu’da yoksulluğun arttığını, ekonomik büyümenin küçüldüğünü ve yabancı yatırımların azaldığı algısını yayıyorlar. Kudüs, tüm Müslümanların kutsalı ve Filistin’in başkentidir. ABD’nin bu bölgeyi üst seçip büyükelçiliğini taşıması ve Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu deklare etmesi, büyük şeytanın planıdır. Arap coğrafyasını işgal ederek enerjisini sömürmeye çalışanlar, halkların Tunus’ta, Libya, Mısır ve Yemen’de devrim öncesi döneme özlem duydukları yalanını pompalıyorlar. Doğu ve Batı bloku; istediği kadar çırpınsın, halkları Müslüman olan ülkelerin otokratik, mütekebbir liderleri elbet bir gün devrilecektir. Bugün Arapları göçe zorlatan kâfirler, gün gelecek kendi kazdıkları kuyuya düşeceklerdir. Libya ve Suriye’de sular durulduğu zaman, insanlığın en az 50 yılını katleden zorba idareciler nasıl hesap verecekler? Irak’ta 500’den fazla protestocu öldü. Yirmi beş bin kişi yaralandı. Karışıklık ve terör kimlerin işine yarıyor? Teröre asker ve silah satan ülkelerin geleceği karanlık.

Kim ne derse desin, bu bir Türkiye ırkçılığı değildir; er veya geç, Arap Baharı’nın model ülkesi Türkiye, başta kendisi olmak üzere hakları ayağa kaldıracak ve prangaları kıracaktır. Biz Müslümanlar Batı kimliği ve Batı değerlerindeki yaşam biçimi ve aynı inancı paylaşmıyoruz. Bizde esas olan, Erdoğan’ın dediği gibi, vicdan meselesidir. Düşenin elinden tutarız, mazlum halkların petrol ve enerjilerini sömürmez, topraklarına göz dikmeyiz. Biz sadece Ortadoğu ve Balkanlar’daki komşularımız ile dini ve kültürel bağlardan faydalanmayı değil, tüm dünya Müslümanları ile bir ortak pakt kurmayı amaçlıyoruz. Biz, bir tarafta halkını katleden zalim Esed’i düşürmeye çalışırız, diğer tarafta, Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni fiilen destekler, darbecilere karşı tavır alırız. 

Bazıları anlamak istemeyebilir, Erdoğan’ın uluslararası ve bölgesel siyasette Türkiye ve dünya liderliğini güçlendirmek için kültürel temelli güç kullanma yetenekleri oldukça başarılıdır. Kazakistan ve Kırgızistan için de Türkiye bir umuttur. Kudüs için de umuduz.. Biz bu bölgelerdeki hareketliliği müzakere ve arabuluculuk olarak değerlendiriyoruz. Türkiye’nin yükselişi ve model rolü engellenemez. Artık Türkiye bağımsız bir devlet olup hiç kimseden emir almayacağı gibi, hiçbir ülkenin lideri de bize racon kesemez. 

Şartlar neyi gerektiriyorsa ona göre hareket eder, ABD’den teknoloji transferi yapamıyorsak, Ruslardan S-400 sistemi satın alırız. Bazen ABD ile müzakere ederiz, bazen Rusya ile.. Türkiye ulusal güvenliğini tehdit eden tüm terör örgütlerine karşı mücadelesinde haklı ve başarılıdır. Suriye iç savaşının bir mimarı da İran’dır. Buna rağmen İran’a karşı tek taraflı yaptırımlara taraf olmayız. Dedik ya, Batı âlemine karşı yeni bir blok ve pakt zorunludur. Bu bloka, müzakere içerisinde olduğumuz ülkeleri dahil etmeden ve dahi tepkilerini de çekmeden; Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ü dahil edebiliriz. Katar zaten bizimle birlikte hareket ediyor. Unutmayalım ki Orta Doğu; Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlıyor. Bu bölgeden çekilirsek, geleceğimiz tehdit altında olacaktır. Su, petrol ve doğal gaz bu coğrafyada. Bölge aynı zamanda dünyanın en büyük gaz rezervine sahip. Orta Doğu’nun kritik belirleyicisi ve efendileri ABD ve İsrail olamaz. Arap ve İslam dünyasına önderlik etmek Trump’ın ne haddine! Batı’nın bu kart tağutunun nefes borusu ancak, Müslümanların birliğiyle kesilebilir. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

eğitim

GEÇMİŞ OLA. BAHAR FİLAN KALMADI KIŞ GELDİ. BUNDAN SONRASI KIYAMET. KIYAMETİN ZUHUR ETMEYEN ALAMETİ KALMADI. DECCAL ÇIKTI İSA (as) İNDİ, ARAP BAHARI İKİNCİ DÜNYA HARBİNDEN SONRA YAŞANDI. DUHANDA SİGARADIR. ARAP MI KALDI TÜRK MÜ KALDI HEPSİNİ ASİMİLE EDİP ERİTTİLER KALANLARIDA YOLLARDA DENİZLEDE BOĞUP BİTİRİYORLAR. ARAP MI KALDI Kİ BAHARI OLSUN. ALÇAK KAFİRLER ARABİSTANDA KUR'AN I DEĞİŞTİRDİLER. CİDDİ BİR TEPKİ BİLE YOK. NE DİYANET NE BAŞKALARI AÇIKLAMA BİLE YAPMADI.

orhan inan

KATİL ABD VE İSRAİL İN SONU HIZLA GELMEKTEDİR.ONLARIN DEMOKRASİ ADINA BÖLGEYE GETİRDİKLERİ ÖLÜM VE YAĞMACILIK İNSANLARI NEFRET NOKTASINA ÇOKTAN TAŞIDI.BU NEFRETİN FİİLE DÖKÜLMESİ İÇİN BİRAZCIK TÖKEZLEMELERİ YETERLİ.O DA ÇOK YAKIN GİBİ,İNŞALLAH..SÖMÜRÜLEN MÜSLÜMANLARIN UYANIŞI VE SEÇİCİLİĞİ HIZLA ARTIYOR.İŞTE BU KURTULUŞUN VE DİRİLİŞİN YOLUNU AÇACAK.TABİİ HEPSİ ALLAH(CC)'IN İZNİ İLE OLACAK.ELİNİZE SAĞLIK.GÜZEL VE UMUT VERİCİ BİR YAZI OLMUŞ..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23