Türkiye, sözde aile kurumunu korumak adına hazırlanan ancak daha çok sapkınlıkları destekleyen ve kadın beyanını esas alarak aile kurumuna en büyük zararı veren İstanbul Sözleşmesinden 1 Temmuz itibari ile resmen çekildi.
Kadını bir meta gibi kullananların, kadın hakları kılıfı altında “toplumsal cinsiyet eşitliği” diyerek LGBT sapkınlığını yaymak için harekete geçmesi tepkileri de beraberinde getirdi.
Kadına değeri din verdi
Konuya ilişkin konuşan Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, şunları dile getirdi: “Burada esas mesele kadın hakları, kadını koruma anlayışı değil. Farklı bir yapı peşindeler. Toplumsal cinsiyet eşitliği sözleriyle insanların yaratılışındaki cinsiyetinde farklı bir anlam ortaya çıkarmak. Kadına gerçekten değeri İslam vermiştir. Sevgili Peygamberimiz de Veda Hutbesinde bunu açık bir şekilde dile getirmiştir.” Diva-Sen Genel Başkanı Mustafa Çopursuz da, şunları söyledi: “Bir milletin varlığı ancak değerleri ile inşa edilir. Bunlar da milli ve manevi değerlerdir. Sinsice aramıza sokulan başta LGBT, İstanbul Sözleşmesi ve diğer yıkıcı ve yok edici dernekler ve oluşumlar aziz milletimizi değerlerinden uzaklaştırmak için kollarını sıvamışlardır. Milletimizin gücünü elinden almak, aileleri perişan etmek ve yıkıp tarihten silmek isteyen şer güçler ellerinden gelen tüm argümanları kullanmaktadır. Bunlara asla izin vermemek lazım.”
Cesaretleniyorlar
Aile Birliği Platformu Sözcüsü İlhan Ergincan ise, şunları ifade etti: “Sözde kadın hakları savunucuları kadını koruma kılıfı ile LGBT, eşcinsellik ve ailesiz toplum için yeniden toplumsal cinsiyeti meşrulaştıran İstanbul Sözleşmesini geri getirmek için çalışmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun biz iktidar olursak, ‘İlk işimiz İstanbul Sözleşmesini geri getirmektir’ söyleminden de cesaret alan bu STK’lar gözlerini aileye ve çocuklarımıza dikti. Her türlü ahlaksızlığın yayılması ve toplumun bozulması için çabalayan bu STK’lara hükümetimiz süresiz nafakayı erteleyerek de yüz vermiş ve cesaretlendirmiştir.”
