• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

CHP iktidar olsaydı göçmenleri ölüme gönderir miydi?

03 Temmuz 2018
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Hem de hiç gözünü kırpmadan gönderirdi. Bunu adım gibi biliyorum. Zira CHP’nin geçmişinde böyle bir sabıka var. Stalin zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan bir grup Azeri kardeşimizi, CHP iktidarı gözünü bile kırpmadan ölüme göndermişti. Bu acı olayın hikâyesi kısaca şöyledir…

İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin yönetiminin acımasız baskılarına dayanamayan bir grup Azeri Türkü, “öz kardeş” saydıkları Türkiye’ye sığınmaya karar verip yola çıkıyorlar.

Yolda uğradıkları baskınlar sebebiyle arkaları sıra mezar taşlarından izler bırakarak, nihayet Aras Nehri’nin üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü’nü (Iğdır) geçiyorlar ve Türk sınır karakoluna sığınıyorlar (o tarihte Iğdır İlimiz Kars’a bağlı bir ilçe idi). Artık kurtulduklarını, özgürlüğe kavuştuklarını düşünen 146 Azeri Türkü son derece mutludur, sevinçlidir.

Karakoldaki Mehmetçikler, başta Karakol Komutanı olmak üzere, Azeri kardeşlerini bağırlarına basıyor, ekmeklerini onlarla bölüşüyor, yataklarını ikram ediyorlar. 146 soydaşın hayatlarını kurtardıklarını düşünerek onlar da mutlu oluyor. 

Sevinmekte acele ettikleri kısa bir süre sonra anlaşılıyor. Zira Karakol Komutanı’nın üstlerine yazdığı mektuba gelen şifreli cevap, tamı tamına bir “kara haber”dir: “Azerileri derhal Sovyet yetkililere teslim edin!”

Komutan bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünüyor. İnsan, öldürüleceğini bile bile kardeşini düşmana teslim eder mi? Buna vicdan dayanabilir mi? Daha tafsilatlı olarak durumu bir kez daha bildiriyor, fakat gelen cevap aynıdır: “Derhal teslim edin!”

 Hâlâ inanamıyorlar. Ama Ankara’nın emri kesindir. Karakol Komutanı’nın ve karakoldaki askerlerin tüm itirazları, Azerilerin tüm yalvarışları, Ankara’daki sağır sultanları yumuşatamıyor: “Derhal teslim edin, yoksa vatana ihanetten yargılanırsınız.”

Hangisi “vatana ihanet” kestiremiyorlar. Mazlum insanları ölüme göndermek mi, yoksa göndermemek mi? Azerilerin lideri Karakol Komutanı’na yalvarıyor: “Bizi siz kurşuna dizin, ama Moskof’a teslim etmeyin.”

Komutan ağlıyor, askerler ağlıyor, Azeriler ağlıyor… Ankara’daki yöneticiler ise, Stalin’le aralarında bir pürüz çıkmaması için soydaşlarını kurban etmeye çoktan karar vermişlerdir.

Kendisine “Milli Şef” dedirten ve kendisini “Milli kahraman” ilân ettiren İsmet İnönü ise şöyle buyurmuştur: “Sovyetler Birliği ile aramızda bir pürüz istemiyorum. Bir daha böyle küçük meselelerle beni meşgul etmeyin.”   

O dönemin Ankara’sı için, 146 kardeşin göz göre göre, hem de en kalleş biçimde, sırf Stalin’in otoritesini sarsmamak için ölüme gönderilmesi “küçük mesele” sayılıyor. 

Hiçbir şey Ankara’yı kararından döndüremiyor. Çaresiz kalan Karakol Komutanı, “Bizi siz kurşuna dizin” diye yalvararak ağlayan 146 Azeri’yi gözyaşları içinde Kızılordu görevlilerine teslim ediyor.

Boraltan Köprüsü’nün bir ucu Türk toprağında, bir ucu Sovyet toprağındadır. Azeri kafilesi, Boraltan Köprüsü’nü yarıladıkları sırada, karşıdan yaylım ateşe tutuluyorlar. Hepsi oracıkta şehit oluyor.

Yıllar sonra Azeri şair Elmas Yıldırım, bir zamanlar Boraltan Köprüsü’nde yaşanan derin acıyı “Dönek Kardaş” isimli şiirinde şöyle dillendiriyor:

“Men ne diyem o vefasız dağlara/ Öz gardaşı dönek olan ağlara!”

Diyeceğim şu ki: CHP, gözünü kırpmadan dört milyon göçmeni ölüme gönderirdi!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23