Şıracı Can’cıka bozacı Yozdil’den destek
15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre önce yurtdışına kaçan Can Dündar’ın tüm mal varlığına el konuldu nihayet.
Can’cıkın bu karara çok üzüldüğü muhakkak. Zira söz konusu “mal”ın topuklarını kıçına vura vura kaçtığı Türkiye’deki “varlığı” hiç de azımsanacak gibi değildi.
İstanbul Çengelköy’de 6 milyon TL’lik boğaza nazır yalı... (Malum, Dündar’ın bu yalı için CHP’nin de hissedarı olduğu İş Bankası’ndan çektiği 4 milyon TL’lik kredinin kendisine nasıl faizsiz olarak verildiği, o dönem Cumhuriyet’ten 18 bin TL maaş alırken, 110 bin liralık kredi taksitini nasıl ödediği bir sır olarak kalmıştı.)
ODTÜ ormanı ile iç içe olan ve 1996-2001 yılları arasında binlerce ağaç kesilerek inşa edilen Park Rönesans Konutları’nda 650 m2’lik villa... (Beyefendi 6 oda, 1 salon ve 4 banyolu, aynı zamanda sinema salonlu bu villasını da Akif deşifre edince 1 milyon 550 bin dolardan apar topar satışa çıkarmıştı hatırlarsanız.)
Ankara Yenimahalle ilçesi İvedik Organize Sanayi Bölgesi yakınında 7.5, 90 ve 171’er dönümlük üç ayrı arsa...
Bodrum’un gözde semtlerinden Kumbahçe’de değeri 5 milyon lira olan 376 metrekarelik deniz ve orman manzaralı dubleks villa... (Bildiğiniz gibi, yakın zamanda mezkur villanın kaçak olduğu ortaya çıkmış, bu yüzden Can Dündar’a yaklaşık 150 bin lira ceza kesilmişti.)
Çankaya’nın Dikmen ve Kültür mahallelerinde iki daire...
Bizim mal, “romantik solcu” ayağıyla malı bayağı bir götürmüştü sizin anlayacağınız.
Halbuki ne de güzel göz boyuyordu. “İşte Deniz Gezmiş’in mal varlığı: Birinci sigarası, cep aynası, kibrit, defter, kalem, kitap, mektup, kazak, parka” diyerek ele talkın verip, kendisi salkımları birer birer yutuyordu.
•
Elbette laikçi kesimi ayakta uyutan yalnızca A-jan Dündar değil.
Tıpkı Dündar gibi, kaçak villa sahibi olduğu ortaya çıkan Yılmaz Özdil de solakları fena halde kafalıyor.
Üstelik pişkin mi pişkin bu Özdil.
Yüzü hiç kızarmıyor. Çünkü yüz yerine kösele taşıyor. Geviş getirir gibi, gayet rahat bir şekilde dün söylediklerinin bugün 180 derece tersini söyleyebiliyor.
Baksanıza, bu defa da Can’cıkla ilgili geçmişte dile getirdiklerinin tam tersini yazmış. Firari Dündar hakkında verilen kararı eleştirip Amerikan bayrağına sarılarak uyuyan zibidiyi yere göğe sığdıramamış.
Düşünebiliyor musunuz, geçmişte Dündar’ın Atatürk’ün hayatını anlattığı “Mustafa” belgeseli için “O belgesel Mustafa Kemal’e dair gerçekleri göstermeyen ve konjonktür itibariyle de birtakım farklı emellere hizmet eden bir belgesel” diyen, yani Can’cıkı “birilerine hizmet etmek”le suçlayan “bidon kafa”, bugün kalkmış aynı Dündar’ı “yakın tarih belgesellerinin en başarılı ismi” diyerek baş tacı yapıyor.
Daha dün “Bir CIA mensubunun Atatürk’ü karalayan, dinciliği yücelten kitabıyla Mustafa belgeselinin aynı anda piyasaya çıkması tesadüf müdür” diye sorarak Can’cıkı resmen ajan provokatör ilan eden Yozdil, şimdilerde aynı kişiyi, “Türkiye’nin en saygın gazetecilerinden biri” şeklinde pazarlıyor.
Neymiş, Can Dündar sayesinde aslında, AKP Türkiyesi’nin “belgesel”i çekiliyormuş.
Hadi oradan be!
Can Dündar sayesinde çekilse çekilse sizin gibi ikiyüzlülerin belgeseli çekilir. O belgesel de “döneklik festivali”nde jüriden özel ödül alır.