• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Helal olsun!

18 Kasım 2021
A


Nusret Reşber İletişim:

Hak-hukuk, helallik İslam’ın en çok önem verdiği hususlardandır. Ancak bu insanların kendi aralarındaki ilişkilere dayandığı kadar kul ile Allah arasındaki ilişkilere de taalluk eder.

Zira kullar arasında hak, bazen helallik yoluyla halledilse de her şey bitmiş sayılmıyor; Allah’ın affı da gereklidir. Allah dilerse affeder, dilerse af etmez.

Nitekim Efendimiz, Allah’ın kendisine verdiği izinle Münafıkların reisi Abdullah bin Übeyy bin Selûl’ün cenazenamazını kıldırmış, hakkında istiğfar dilemiş, fakat aynı ayette o zümrenin affedilmeyeceği de beyan edilmiştir.

“Onların bağışlanması için Allah’a ister dua et ister etme; onların affedilmesi için yetmiş kere de dua etsen Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü onlar Allah ve resulünü inkâr etmişlerdir. Allah günaha batmış kimseleri doğru yola iletmez.” (9-Tevbe 80)

Tabii burada Allah, onların samimiyetsizliğini bildiğinden iç dünyalarını beyan ediyor ancak bizler için böyle bir durum söz konusu değil. 

Bize düşen hiçbir surette başkasına haksızlık yapmamak olduğu gibi birine bir zulüm yapmışsak, hakkına girmişsek, malına, namusuna zarar vermişsek (yalan-dolan, iftira veya başka yolla) samimice, gerçekten pişmanlığımızı göstererek ve varsa telafi edebileceğimiz bir husus, onu da yerine getirerek helalleşme yoluna gitmemizdir.

Zira inancımız gereği hesabı hiçbir şekilde ahirete bırakmamak esastır.

Peygamberler, sahabeler ve seleflerimiz böyle yapmışlardır.

Seleflerimiz buna o kadar önem vermişler ki rezil olma, küçülme, şan şöhretlerinin elinden gitme gibi küçük hesapların içine girmemişlerdir.

Tek yaptıkları, samimi olarak hatadan dönme ve varsa bedel de ödeyerek ahirete, Allah’ın huzuruna tertemiz gitmek olmuştur… Bunu lafla, takiyye yaparak, insanlarla olan çıkarlarını göz önünde tutarak yapmamışlar.

Bizzat efendimiz kendisi ilk örnekliği sergiliyor.

“Ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir! Kimin malından sehven bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın! İyi biliniz ki; benim katımda sizin en önde geleniniz, en sevgili olanınız, varsa hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir ki, Rabb’ime onun sayesinde helâlleşmiş olarak, gönül hoşluğu ve rahatlığı ile kavuşacağım!..”

Bir kadın, Resulullah’a gelmiş, “Ben zina yaptım” demiş. Efendimiz onu görmezlikten gelip, başından savmaya çalışsa da kadın tekrar tekrar Peygamberimizden cezalandırılmasını istemiş. Nihayetinde “ben zinadan gebeyim” deyince. Efendimiz, “git çocuğunu doğur, ondan sonra gel…” Tekrar geldiğinde: “Git çocuğunu sütten kes ondan sonra gel…” deyip göndermiş.

En son kadın yine geldiğinde Efendimizin emriyle ceza uygulanmış. 

O kadın hakkında ileri geri konuşanlar olmuş. Hz. Ömer de: “Yâ Resulullah! Zina etmiş bir kadının namazını mı kılıyorsun?” diye sorunca Resulullah (s.a.s.): “O kadın öyle bir tevbe etti ki, şayet onun tevbesi Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi, hepsine yeterdi. Sen, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için can vermekten daha üstün bir şey biliyor musun?” buyurur: (Riyâzü’s Sâlihîn)

Evet, bu bir tevbedir. Ve kul ile Allah arasındaki bir suç sebebiyle Allah ile helalleşmedir. Ki, Allah kendisi hakkında şirk hariç bütün günahları af edeceğini buyurduğundan dua ederek, “Ben Allah’a tevbe ediyorum, inşallah beni affeder” de diyebilirdi, çoğumuzun yaptığı gibi. Ama o bunu yapmamış.

Nedense biz hak-hukuku, helalleşmeyi en çok cenaze namazlarından sonra görevli imam tarafından yapılan hüsnü şehadette duyuyoruz. Ve hep beraber, “Helal olsun!” feragatiyle mevtayı direkt cennete gönderdiğimizi düşünüyoruz(!)

Böyle bir helalleşme ne kadar doğru?

“Ey Allah’ın Resulü siz bana çubukla vurunca ben çıplaktım; sizin üzerinizde ise gömlek var...” diyen sahabeye Peygamberimiz gömleğini sıyırıyor “işte!” diyor.

Peygamberimiz, ümmetinin dikkatlerini cenaze namazını kıldırdığı kimselerin hallerine de çekerdi.

Mesela borcu bulunan bir cenaze getirildiğinde borcuna mukabil malının varlığını sorar, olumlu cevap aldığında o kimsenin namazını kıldırırdı. Bazen de borcu ödeninceye kadar cenazeyi bekletirdi.

Düşünün! Şehidler bile kul hakkı ile cennete giremeyecekler.

“Şehid olursam Allah beni bağışlar mı” sorusuna cevabı: “Evet, ihlâsla sabrettiğin halde ileri gidip geri dönmemek üzere Allah yolunda öldürülürsen... Ancak borç müstesna. Bunu Cebrail bildirdi.” (Müslim)

Günümüzde de helallik konuşuluyor. Lakin böyle bir hesaplaşmayı ne kimse düşünebiliyor ne de aklından geçiriyor!

“Filana zulmettim, hakkında yalan söyledim, iftira attım, hakkına girdim…”

“Onunla nasıl helalleşebilirim” diyen yok.

Sonra, hâlen yaptıklarından taviz vermeden, insanların gözünün içine baka baka, bırakın insanları Allah ile alay edercesine hiçbir şey olmamış gibi “gel helalleşelim” diye ortaya bir laf atmakla bu işler olur mu? 

Varsa bir bedeli ödenmeden, yapılanların tam tersine doğrulayıcı bir tutum sergilemeden, söylediğinin ne manaya geldiğini düşünmeden helalleşme, sadece bir aldatma olur! O da hem insanlık nezdinde hem Allah katında bir değer taşımaz!

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Sayın Nusret bey helal olsun güzel bir makale olmuş

devletker arasında da ihlaller var tazminat istiyor biri hocam iki hayvan vuruşmuş ne olur diye sorunca canım hayvan deyilmi vuruşsun demiş. Ama bizi hayvan sizin hayvanı yaralamış. Hhoca durum degişti bir kitaba bakmamlazım demiş. burda zarar gören varsa helallik burda, dır sadece selmlık deyil beşeri hukuk. Teşekürler nusret bey.

yasemin

Gündem, değiştirmek için, seçimlerde a..ak kesimin oyunu alabilmek için OYUN ermeni kemal önce partiyi fesh etmesi gerekir hdpkk lılarla ilişkiyi kesmesi gerekir, samimi ise siyaseti bırakması gerekir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23